What does darp etmek in Turkish mean?
What is the meaning of the word darp etmek in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use darp etmek in Turkish.
The word darp etmek in Turkish means do, etmek, eşlik etmek, ikna etmek, aramak, telefonla aramak, telefon etmek, çağırmak, davet etmek, duyurmak, ödemeye davet etmek, doğru tahmin etmek, ziyaret etmek, tahmin etmek, davet etmek, önem vermek, önemsemek, ilgilenmek, ilgilendirmek, alâkadar olmak, alâkadar etmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek, üretmek, sahnelemek, dekore etmek, dekorasyon yapmak, gitmek, yolculuk etmek, davranmak, hareket etmek, rahatsız etmek, rahat bırakmamak, rahat vermemek, takip etmek, izlemek, kavga etmek, dövüşmek, ile mücadele etmek, kavga etmek, tartışmak,, dövüşmek, kavga etmek, mücadele etmek, mücadele etmek, savaşmak, savaş vermek, odaklamak, (odağı) ayarlamak, ayar etmek, içine etmek, ikna etmek, razı etmek, hazırlamak, hazır etmek, almak, isabet etmek, canını sıkmak, hediye etmek, armağan etmek, vermek, temin etmek, sağlamak, vermek, ölmek, vefat etmek, yol göstermek, bildirmek, misafir etmek, konuk etmek, kolaylaştırmak, dilemek, temenni etmek, ummak, ümit etmek, umut etmek, ev sağlamak. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word darp etmek
do
|
etmek(+ adj: cause to be) (mutlu, vb.) You make me happy. |
eşlik etmek(informal (music: accompany) (müzik) They're going to back Bob Dylan on his next tour. |
ikna etmek(persuade sb) Her speech brought us to accept her point of view. |
aramak, telefonla aramak(telephone) (birisini) Seni yarın arayıp nasıl olduğunu soracağım. I'll call you tomorrow to see how you are. |
telefon etmek(telephone) Eğer mektup yazmak istemiyorsan telefon da edebilirsin. If you don't want to write you can always call. |
çağırmak, davet etmek(summon to religious vocation) (göreve, vb.) God called him to the priesthood. |
duyurmak(proclaim) The umpire called the ball out. |
ödemeye davet etmek(demand payment) The debt could be called at any moment. |
doğru tahmin etmek(informal (forecast correctly) In American pool, you have to call your shot before you play it. |
ziyaret etmek(visit) I'll call tomorrow morning on the way to work. |
tahmin etmek(forecast) Yarın havanın sıcak ve açık olacağı tahmin ediliyor. The forecast calls for clear skies and warm temperatures. |
davet etmek(invite, beckon) We called her over to our table to join us. |
önem vermek, önemsemek(be concerned) If you care, then you'll donate some money to the cause. |
ilgilenmek, ilgilendirmek, alâkadar olmak, alâkadar etmek(have a preference) Do you care what kind of cereal I get? |
ortaya çıkmak, zuhur etmek(appear) The rain came from nowhere. |
üretmek(informal (produce) The dressmaker could do six dresses in a day. |
sahnelemek(theatre: present, perform) We're doing Hamlet next. That comedian does a great stand-up routine. |
dekore etmek, dekorasyon yapmak(informal (decorate) They did the baby's bedroom in yellow, just in case. |
gitmek(informal (travel at a given speed) (belli bir hızla) They were doing thirty miles an hour when the other car struck them. |
yolculuk etmek(informal (travel, sightsee) We're going to do the Riviera this summer. |
davranmak, hareket etmek(behave) Do as I say, not as I do. |
rahatsız etmek, rahat bırakmamak, rahat vermemek(figurative, informal, often passive (trouble) Bu sorun beni günlerdir rahatsız ediyor. The problem has been dogging me for days. |
takip etmek, izlemek(informal, figurative (follow) They dogged him all the way home. |
kavga etmek, dövüşmek(sb: fend off) Kendisine saldıran adamla sopayla dövüşmek zorunda kaldı. He had to fight the attacker with a stick. |
ile mücadele etmek(try to defeat) Hükümetle mücadele etti ve sonunda bu mücadeleyi kazandı. She fought the government and won. |
kavga etmek, tartışmak,(figurative, informal (argue, quarrel) Aranızda didişmeyin, ne sorununuz varsa gelip benimle konuşun. She's always fighting with her neighbour about noise. |
dövüşmek, kavga etmek(engage in physical combat) İki adam, on dakika boyunca bıçakla dövüştü. The two fought with knives for ten minutes. |
mücadele etmek(figurative (combat, resist) (mecazlı) He fought cancer for seven years before succumbing. |
mücadele etmek(struggle, defend oneself) (bir şey için) You have to fight for your rights. |
savaşmak, savaş vermek(contend) (bir şeye karşı) He fought against the new regulations. |
odaklamak, (odağı) ayarlamak, ayar etmek(camera, lens: adjust) (fotoğraf makinası, vb.) Fotoğraf makinasını odakladı. He focused the camera. |
içine etmek(vulgar, offensive, slang (do badly) (kaba) She f***ed up the exam. |
ikna etmek, razı etmek(informal (persuade) Maaşımı artırması için patronu ikna ettim. I got him to give me a pay rise. |
hazırlamak, hazır etmek(informal (prepare) I'll get dinner if you lay the table. |
almak(informal (earn, win) I got an A in Spanish. |
isabet etmek(informal (hit) The bullet got him in the stomach. |
canını sıkmak(informal (bother) What gets me about the film is why he never comes back. |
hediye etmek, armağan etmek(as a gift) Doğumgünümde bana bir kravat hediye etti. She gave me a tie for my birthday. |
vermek(provide) Bana yiyecek bir şeyler verir misin? Can you give me something to eat? |
temin etmek, sağlamak(supply) Kalorifer, tüm evin ısınmasını sağlıyor. The furnace gives heat to the entire house. |
vermek(place in sb's care) (emaneten) I gave them the house keys for the week. |
ölmek, vefat etmek(euphemism (die) He went just after midnight, with his wife at his side. |
yol göstermek(guide, help) He handed her into her seat. |
bildirmek(declare, assert) Legend has it that the lakes are the footprints of a giant. |
misafir etmek, konuk etmek(invite, entertain) We're having his parents over for the holidays. |
kolaylaştırmak(facilitate) Fibre helps digestion. |
dilemek, temenni etmek(desire) I hope I win the lottery. We hope that you will recover quickly. |
ummak, ümit etmek(expect) We hope that we'll be able to move house before the end of next year. |
umut etmek(feel sth may occur) I don't know if it will work, but we can always hope. |
ev sağlamak(provide housing) The hall will house two hundred people. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of darp etmek in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.