What does at in Turkish mean?

What is the meaning of the word at in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use at in Turkish.

The word at in Turkish means horse, at, (araba, bisiklet, at, vb.) yarış, AT, aygır, doru (at), (at) yular, dizgin, at arabası, araba tekerleği, at arabası tekerleği, at kestanesi ağacı, at arabası, kısa bacaklı at, midilli, at yarışı, atlı araba, at arabası, (at) binici, (at) perçem, at yürüyüşü, (at) koşum, koşum takımı, at meydanı, hipodrom, (at, vb.) toynak, erkek at, aygır, at vermek, at sırtı, at sırtında, at üstünde, at terbiyecisi, at nalı, nal, (at) binici, jokey, (at üstünde yapılan) mızrak dövüşü, (satranç) at, (kiralık) atların bulunduğu ahır, kiralık at ahırı, (at) gem, yaşlı at, at üzerinde oynanan top oyunu, polo, (saç) at kuyruğu, (at) zıplayarak tırıs gitmek, (at) hızlı tırıs, at yarışları, (at) şaha kalkmak, at binmek, kayarlı (at nalı), nal, at nalı, (at, vb.) hayvanın babası, doru at, al donlu at, at arabası/atlı posta arabası, erkek at, aygır, damızlık at, aygır, safkan at, at arabası, (at) tırıs gitmek, (at) tırıs, tek boynuzlu at. To learn more, please see the details below.

Listen to pronunciation

Meaning of the word at

horse

at

noun (animal)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Kovboyların çoğu at sürerdi.
Many cowboys rode horses.

(araba, bisiklet, at, vb.) yarış

noun (sport: car, cycle or horse racing) (spor)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
These horses are bred especially for racing.

AT

noun (historical, initialism (European Community) (kısaltma: Avrupa Topluluğu)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The EC was formed in 1957.

aygır

noun (literary (horse: stallion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They used the same steed to impregnate all the mares.

doru (at)

noun (reddish-brown horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Fiona placed a bet on the bay at the big race.

(at) yular, dizgin

noun (harness)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A horse with only a bridle on ran into the road.

at arabası

noun (vehicle pulled by horses)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You can take rides in a carriage in the park during the warmer months.

araba tekerleği, at arabası tekerleği

noun (wheel of a cart)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
One of the cartwheels cracked when the cart suddenly hit a rock.

at kestanesi ağacı

noun (horse chestnut tree: bears conkers)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A large chestnut stood in front of the old house.

at arabası

noun (carriage)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The princess waved from her coach.

kısa bacaklı at, midilli

noun (stocky horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Coal wagons were pulled by cobs in the old days.

at yarışı

noun (sport: horse race)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Preparations are underway for the 100th running of the derby.

atlı araba, at arabası

noun (horse-drawn coach)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Four horses pulled the drag, which had passengers seated inside and on the top.

(at) binici

noun (horse rider)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Hannah has been an equestrian since she was a child.

(at) perçem

noun (horse: front of mane)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The mare's forelock was adorned with braids and ribbons.

at yürüyüşü

noun (horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The rider squeezed gently with her calves to push the horse's gait from a trot to a canter.

(at) koşum, koşum takımı

noun (for horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Rachel put the harness on the horse for her student.

at meydanı, hipodrom

noun (now mainly US (stadium for horse sports)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The two friends skipped work to watch races at the hippodrome.

(at, vb.) toynak

noun (foot of horse, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horse injured a hoof during the ride yesterday.

erkek at, aygır

noun (male horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horse mated with the mare.

at vermek

transitive verb (dated (provide with horses) (birisine)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The groom made sure the master and the lady were properly horsed for the journey.

at sırtı

noun (horse's back)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You can get there faster on horseback than by driving.

at sırtında, at üstünde

adverb (on a horse's back)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Four men rode horseback, and one drove a wagon.

at terbiyecisi

noun (horse trainer)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horseman spent many hours attempting to train the wild mustang.

at nalı, nal

noun (horse's metal shoe)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My mother hung a horseshoe over the door for good luck.

(at) binici, jokey

noun ([sb] who rides horses)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The jockey competed in monthly horse races.

(at üstünde yapılan) mızrak dövüşü

noun (historical (fight on horseback)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The joust took place outside the castle walls.

(satranç) at

noun (chess piece)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Peter used a knight to take the queen.

(kiralık) atların bulunduğu ahır, kiralık at ahırı

noun (US (boarding stable for horses)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The livery has four horses that are ready to ride.

(at) gem

noun (horse's bridle: bit)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The bit's mouthpiece goes in the horse's mouth.

yaşlı at

noun (informal (old horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The farmer rode the old nag into town.

at üzerinde oynanan top oyunu, polo

noun (horseback ball game)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Prince Charles plays polo.

(saç) at kuyruğu

noun (tied-back hairstyle)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The cooks with long hair were required to wear a ponytail to work.

(at) zıplayarak tırıs gitmek

intransitive verb (horse: move with a lively gait)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The horse happily pranced through the meadow.

(at) hızlı tırıs

noun (horse: lively gait)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horse's prance was slowed by the muddy soil.

at yarışları

plural noun (horse races, etc.)

(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.)
Tommy likes going to the races.

(at) şaha kalkmak

intransitive verb (horse: rear up, rise on hind legs)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Janet was thrown when her horse reared.

at binmek

intransitive verb (go on horseback)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
She loves to ride and has her own horse.

kayarlı (at nalı)

adjective (horse: with studded shoes)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

nal, at nalı

noun (horseshoe)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horse needs new shoes. Call the blacksmith.

(at, vb.) hayvanın babası

noun (horse, etc.: male parent)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horse's sire famously won many races.

doru at, al donlu at

noun (mainly US (chestnut-coloured horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A sorrel and a paint ran through the field.

at arabası/atlı posta arabası

noun (historical (vehicle pulled by horses) (tarihi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
As the town grew, more and more stagecoaches came every day, bringing new residents.

erkek at, aygır

noun (male horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The stud farm had several stallions.

damızlık at, aygır

noun (horse: stallion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The owner hired the stud out to cover mares.

safkan at

noun (purebred horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Tia is a jockey and races thoroughbreds.

at arabası

noun (carriage)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She drove the trap into the village to sell her cheese.

(at) tırıs gitmek

intransitive verb (horse: move at a trot)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Three wild horses trotted along the riverbank.

(at) tırıs

noun (horse's gait)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horse took off at a trot.

tek boynuzlu at

noun (mythology: horse with a horn) (mitoloji)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The girl in the story rides a unicorn given to her by a fairy.

Let's learn Turkish

So now that you know more about the meaning of at in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.

Do you know about Turkish

Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.