What does ateş in Turkish mean?
What is the meaning of the word ateş in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use ateş in Turkish.
The word ateş in Turkish means fire, ateş, alev, yangın, alev, ateş, vücut ısısı, ateş, alev, ateş, yalaz, yalım, ateş, atış, atma, ateş, sıcak, sıcaklık, (yangın, ateş, vb.) söndürmek, ateş, ateş, şevk, ateş, ateş/tutku, bahçe atıklarını yakmak için yakılan ateş, çok sıcak, ateş gibi, çapraz ateş, azalmak, (silah) ateş, arabadan açılan ateş, (ateş) sönmüş, ateşlemek, ateşlemek, ateş etmek, ateşlemek, ateşlemek, ateş etmek, ateş etmek, ateş topu, ateş böceği, (silah) ateşleme, ateş etme, (ateş yakmak için kullanılan) kuru ot, ateş etme, sıcak basması, ateş basması, ateş almak, tutuşmak, ateş yakmak, ateş hattı, ateş hattı, ateş almamak, ateş açmak, ateş etmek, çok sıcak, ateş gibi, ateş etmek, rastgele atış/ateş, kükreyen ateş, bombalama, topa tutma, ateş açma, ateş etmek, ateş açmak, ateş edip düşürmek, rastgele ateş etmek, ateş açma, gizlenerek ateş eden kimse, pusu nişancısı, bir el ateş etmek, ateş etmek. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word ateş
fire
|
ateş, alevnoun (combustion) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Fire produces heat and light. |
yangın, alev, ateşnoun (fire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Three fire engines were called to tackle the blaze at the factory. |
vücut ısısı, ateşnoun (medical: high temperature) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nate didn't go to work because he has a fever. |
alev, ateş, yalaz, yalımnoun (fire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The candle's flame flickered. |
ateş, atış, atmanoun (gun, arrow: attempted hit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Haydi bakalım, hedefe atış yap (or: ateş et). Go ahead. Take a shot at the target. |
ateşnoun ([sb]: fever) (vücut) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Michelle has a temperature and a sore throat; I think she'd better stay home from school today. |
sıcak, sıcaklıknoun (rare (intense heat) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In my humiliation, I could feel the fervor of blood rushing to my cheeks. |
(yangın, ateş, vb.) söndürmektransitive verb (fire: extinguish) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Victoria rushed in with a bucket of water and quenched the flames. |
ateşnoun (for cooking, camping) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Çaydanlığı ateşe koydu. They hung a kettle over the fire. |
ateşnoun (fire to light a cigarette, etc.) (sigara yakmak için) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hey, do you have a light? |
şevknoun (figurative (ardour) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She was full of fire and energy. |
ateşnoun (high temperature from a fever) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I could feel the fever in the heat of his body. |
ateş/tutkunoun (intensity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Frank is a passionate speaker on this topic; I admire his ardor. |
bahçe atıklarını yakmak için yakılan ateşnoun (fire to burn garden waste) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There are strict regulations about setting bonfires on your property. |
çok sıcak, ateş gibiadjective (intensely hot) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The soup was burning hot. |
çapraz ateşnoun (point where gunshots cross) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) One soldier was injured in the crossfire. |
azalmakphrasal verb, intransitive (diminish, subside) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The shouting died down when the rock star began singing. |
(silah) ateşnoun (firing of a gun) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Senior officers are investigating the discharge of the police officer's weapon. |
arabadan açılan ateşadjective (shooting: from passing car) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A man has life-threatening injuries after a drive-by incident in Tucson. |
(ateş) sönmüşadjective (fire: no longer burning) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We found the remains of a campfire, long since extinct. |
ateşlemektransitive verb (gun: shoot) (silah, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hırsız tabancasıyla ateş etti. They fired their guns. |
ateşlemek, ateş etmekintransitive verb (shoot a weapon) (silah) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Aim your weapon, then fire. |
ateşlemekphrasal verb, intransitive (informal (begin shooting) (silah) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) When you have a clear shot at the deer, fire away. |
ateşlemek, ateş etmekphrasal verb, transitive, separable (shot) (silah) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The gunman fired off three shots before the police captured him. |
ateş etmek(with weapon: shoot) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) As soon as I give the order, fire upon the battleship. |
ateş topunoun (ball of fire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Spectator all around the country watched as the fireball streaked across the sky. |
ateş böceğinoun (flying insect that glows) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The children ran around the yard trying to catch fireflies. |
(silah) ateşleme, ateş etmenoun (of weapon) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The firing of your weapon was totally unjustified. |
(ateş yakmak için kullanılan) kuru otnoun (food for a fire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ateş etmenoun (uncountable (act of shooting a gun) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There was a report of gunfire in the city last night. |
sıcak basması, ateş basmasınoun (often plural (heat: symptom of menopause) (özellikle menopoz döneminde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The hot flash I had yesterday made me feel feverish, dizzy and tired. |
ateş almak, tutuşmakintransitive verb (catch fire) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The wood ignited instantly when Ben dropped a match on it. |
ateş yakmakintransitive verb (take fire) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He threw on a match and the bonfire lighted. |
ateş hattınoun (path of a bullet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They are sending that soldier forward in the battle, where he will be in the direct line of fire. |
ateş hattınoun (figurative (vulnerable position) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The president of the company is in the line of fire of shareholders' crticisms. |
ateş almamakintransitive verb (ignition: fail) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The engine was sputtering and misfiring. |
ateş açmak(start shooting) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) They opened fire as soon as they saw his gun. If you see a wolf, go ahead and open fire. |
ateş etmek(figurative (shoot) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He peppered the target with a round from his machine gun. |
çok sıcak, ateş gibiadjective (informal (very hot) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He likes his coffee piping hot. This bowl of soup is piping. |
ateş etmekintransitive verb (shoot) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) I had a fleeting glimpse of the target so I popped off a few shots. |
rastgele atış/ateşnoun (shot not aimed at anything) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jim was gunned down by a random shot during the New Year's Eve party. |
kükreyen ateşnoun (figurative (coal or wood fire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The Boy Scouts sat round the roaring fire telling ghost stories. |
bombalama, topa tutma, ateş açmanoun (military) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The troops were experiencing heavy shelling. |
ateş etmek(fire a gun at) (birisine, bir şeye) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Askerler düşmana ateş etti. The soldiers shot at the enemy. |
ateş açmak, ateş edip düşürmekphrasal verb, transitive, separable (aircraft: attack with gunfire) (uçağa) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We were ordered to shoot down the military aircraft. |
rastgele ateş etmekphrasal verb, transitive, separable (US, slang (riddle with bullets) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The killer threatened to shoot up the place if anyone approached him. |
ateş açmanoun (shot targeted at [sb]) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The shooter's snipe missed its target by two millimeters. |
gizlenerek ateş eden kimse, pusu nişancısınoun (concealed shooter) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The politician was assassinated by a sniper on the roof of one of the surrounding buildings. |
bir el ateş etmekverbal expression (fire at, try to hit [sth/sb]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) When you see the target appear, aim your gun and take a shot at it. I took a shot at the deer, but I missed. |
ateş etmekintransitive verb (fire a gun) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The officer drew his revolver and unloaded at the fleeing suspect. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of ateş in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.