What does atık in Turkish mean?
What is the meaning of the word atık in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use atık in Turkish.
The word atık in Turkish means waste, kirli duman, çöp, sıvı atık, atılmış/ıskartaya çıkarılmış parça, atık, çöp, döküntü, atık, atık, çöp, çöp, atık, atıkla ilgili, atık, atık, atılacak, atık, atık, kırpıntı, çöp, atık su borusu, pis su borusu, böceklerin salgıladığı şekerli atık, basura, atık madde, lağım pisliği, lağım çamuru, atık tasfiyesi, atık su, agile, hünerli, becerikli, eli çabuk, hızlı, süratli, çevik, atik, çevik. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word atık
waste
(noun: Refers to person, place, thing, quality, etc.) |
kirli dumannoun (exhaust from vehicle, factory) (otomobil, fabrika, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Factories need to cut the amount of pollution they emit. |
çöpnoun (US, uncountable (rubbish: [sth] discarded) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There were bits of trash all over the street. Is this trash? Can I throw it out? |
sıvı atıknoun (waste, sewage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The effluent from the factory has made the river water unsafe. |
atılmış/ıskartaya çıkarılmış parça, atıknoun (uncountable (discarded parts) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ellen's car isn't worth repairing, so she's going to sell the parts for scrap. |
çöp, döküntü, atıknoun (refuse, rubbish, garbage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Portakal suyu fabrikası, bol miktarda atık çıkardı. The orange juice factory created a lot of waste. |
atık, çöpnoun (US, figurative, pejorative (computers: unusable data) (bilgisayar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The computer program just spat out a bunch of garbage. |
çöpnoun (rubbish, [sth] discarded) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A pile of refuse littered the kitchen corner. |
atıkadjective (products, matter: excreted) (madde, ürün) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) How much waste matter does the average human body excrete in 24 hours? |
atıkla ilgili, atıkadjective (related to refuse) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The waste processing industry is huge. |
atıkadjective (related to sewage) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There is a waste treatment plant near here. |
atılacakadjective (rejected as useless) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Trying to come up with the ideal version of something often involves making a lot of waste products along the way. |
atıknoun (chemical by-product) (kimyasal) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Many chemical plants produce huge amounts of waste. |
atıknoun ([sth] refused) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The factory has only 3% rejects. |
kırpıntınoun (debris: wood, etc.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Justin burned the brash that he had gathered from his garden. |
çöpnoun ([sth] thrown away) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There were poor people at the rubbish tip, sifting through other people's discards. |
atık su borusu, pis su borusunoun (pipe for channelling waste water) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The drainpipe is clogged from the recent flooding. |
böceklerin salgıladığı şekerli atık, basuranoun (substance secreted by insects) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Honeydew is a secretion produced by aphids and other insects. |
atık maddenoun (waste matter, sewage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) During the storm, sewerage spilled into the streets. |
lağım pisliği, lağım çamurunoun (sewage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Gerald checked the level of sludge in the septic tank. |
atık tasfiyesinoun (management of refuse) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Last year the local authority spent over £8 million on waste disposal. |
atık sunoun (used water) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Treatment of the wastewater begins in the septic tank. |
agile
|
hünerli, becerikli, eli çabukadjective (dexterous, fast) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kate had nimble fingers that were perfect for needlework. |
hızlı, süratliadjective (rapid, fast) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The travellers moved at a swift pace and soon reached their destination. |
çevik, atikadjective (person: fit, flexible) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jeanette is very agile for an 80-year-old because she does yoga every day. |
çevikadjective (informal (agile) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) With some nifty footwork the player broke away and scored. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of atık in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.