What does çok in Turkish mean?
What is the meaning of the word çok in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use çok in Turkish.
The word çok in Turkish means very, birçok, çok sayıda, çok, çok miktarda, bayağı, epey, çok, çok, çok, birkaç, çok, fazla miktarda, acayip, çok, fena halde, çok, bir dünya, çok, çok, çok, çok, çok, bir yığın, çok, son derece, uzun süre, uzun zaman, çok, çok, çok, fazlasıyla, son derece, çok, çok, çok, çok, son derece, en çok, en fazla, çeşitli, muhtelif, çok sayıda, çok büyük, muazzam, çok iyi, çok iyi, çok önce, çok öncesinde, çok sevmek, bayılmak, daha çok, daha fazla, daha çok, daha fazla, -den daha çok, -den daha fazla, daha çok sayıda, en çok, en fazla miktarda, çok istemek. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word çok
very
|
birçok, çok sayıdaadjective (a large number of [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Bir sürü derdim var, bir de seninle uğraşamam. Donna has many cousins. |
çokadjective (copious) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The critics were profuse in their praise of the new movie. |
çok miktardaadjective (a large amount of) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I'm bound to get my shoes wet with so much water on the ground. There's so much to do I don't know where to start. |
bayağı, epeyadverb (US (considerably, very) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Bu bayağı (or: oldukça) iyi bir lokanta. This restaurant is quite good. I'm going to recommend it to my brother. |
çokadverb (a lot, a great deal) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I was not a little upset by his remarks. |
çokadverb (greatly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I like him very much. |
çokadverb (Italian (musical direction: very) (müzik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The piece is usually played molto adagio. |
birkaçplural noun (some, several) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He has broken the rules a number of times. |
çokprefix (many, much) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) For example: multicolored |
fazla miktardapronoun (a lot, a large amount) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) No more pie for me, thank you; I've already had plenty. |
acayipadjective (slang (hell of a: considerable) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That's a helluva lot of money to spend on a pair of jeans! |
çokadverb (offensive, vulgar, slang (intensifier: very) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He set this fucking huge dog on me! |
fena haldeadverb (informal (to the highest extent) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) She's amazing, and I fell in love with her big time. |
çokadverb (UK, slang, euphemism (intensifier: very) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Have you seen that film? It's flipping good! |
bir dünyaplural noun (slang, figurative (a large amount) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I've got gobs of homework this weekend. |
çokadverb (greatly, very much) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I value your input a great deal. |
çokadverb (very) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) She loves him only too well. |
çokadverb (UK, informal (with such, so: very) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He's ever so clever. |
çokadverb (UK, potentially offensive, slang (intensifier: very) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Brr. It's bloody cold today! |
çoknoun (figurative, slang (a lot) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Thanks for taking me to the concert. I enjoyed it a heap! |
bir yığınnoun (figurative, slang (a lot of) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Since I retired I've got a heap of time on my hands. |
çokadverb (very) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He is well aware of his responsibilities. |
son dereceadjective (potentially offensive, slang (complete) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Having to replace a passport is a damned nuisance. |
uzun süre, uzun zamanadverb (elliptical usage: a long time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Will she be long? |
çokadverb (used in expressions (thoroughly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I'm tired out after all that shopping! |
çokadverb (UK, informal (very) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He's right clever, he is. |
çokadverb (very) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You know full well that he's not coming. |
fazlasıylaadverb (slang (very) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That was dead easy! |
son dereceadverb (informal (extremely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) She was plenty tired by the time she finished the marathon. |
çokadverb (informal (strikingly) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The first thing she noticed was that everything was spanking clean. |
çokadverb (slang (extremely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sitting at home doing schoolwork on a Friday night is way depressing. |
çokadverb (informal (a lot) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I love you heaps. |
çokadverb (figurative, informal (a lot) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tony fancies Linda rotten; you can tell by the way he acts when he's around her. |
son dereceadverb (extremely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Her suggestion was eminently practical and quickly adopted. |
en çok, en fazlaadverb (most fully) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) En çok da onu seviyorum. I like him best. |
çeşitli, muhtelifadjective (various) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The different menu items allow for all tastes. |
çok sayıdaadjective (numerous) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There was a great crowd outside the door. |
çok büyük, muazzamadjective (very large) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A tsunami is a great wave, often caused by an earthquake or volcano. |
çok iyiadjective (of good reputation) (aile, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He came from a great family. |
çok iyiadverb (US, informal (very well) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Çok iyi yaptın. You did great. |
çok önce, çok öncesindeadverb (far in the past) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) There were problems here long before he arrived. |
çok sevmek, bayılmaktransitive verb (be fond of) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I love Jane. She's always such fun to be with! |
daha çokadjective (in greater amount) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This shop has more choice than that shop. |
daha fazlaadverb (in greater degree) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We should have taken a more scenic route. |
daha çok, daha fazlaadverb (to greater degree) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I sleep more than I used to. |
-den daha çok, -den daha fazlaadverb (further) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He ran more than he had ever done before. |
daha çok sayıdaadjective (in greater number) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) More mothers are choosing natural childbirth. |
en çokadjective (in the greatest number) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This plant has the most strawberries. |
en fazla miktardaadjective (in greatest quantity) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tom's glass has the most milk. |
çok istemekverbal expression (used to request or accept [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I would love a cup of coffee, thank you. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of çok in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.