What does davet in Turkish mean?

What is the meaning of the word davet in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use davet in Turkish.

The word davet in Turkish means invitation, parti, davet, davet, kabiliyet, yetenek, istidat, davet, davet, çağrı, davet, çağrı, davet, davet, davet, davet, resepsiyon, davet, içeri davet etmek, çağırmak, davet etmek, ödemeye davet etmek, ihaleye davet, davet etmek, davet etmek, davet etmek, toplantı çağrısı, davet etmek, meydan okuma, -e meydan okumak, yemekli davet, tekrar davet etmek, davet etmek, davet etmek, çağırmak, buyur etmek, içeriye davet etmek, parti vermek, davet vermek, parti vermek, ilahi çağrı/davet, davet etmek. To learn more, please see the details below.

Listen to pronunciation

Meaning of the word davet

invitation

parti, davet

noun (social gathering)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Bu gece bir parti (or: davet) veriyorum.
I'm throwing a party tonight.

davet

noun (for hospitality)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Jen accepted her relative's invitation to visit in the spring.

kabiliyet, yetenek, istidat

noun (inclination, calling)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The company has always had a clear vocation towards design and quality.

davet

noun (formal (invitation, summons)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The physician received the King's bidding.

davet, çağrı

noun (to party: spoken)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ben accepted Seth's invitation, and offered to bring food.

davet

noun (figurative, often humorous (call to do [sth])

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

çağrı, davet

noun (appeal)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The principal's call for action followed a number of problems at the school.

davet

noun (often formal (threatening summons) (düelloya, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
When a man received a challenge to duel, it was considered cowardly to refuse.

davet

noun (sports: call to compete) (spor)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Louis accepted the other swimmer's challenge to race.

davet

noun (US (invitation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The golfer accepted a bid to compete in the championship match.

resepsiyon, davet

noun (party, event)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The ambassador's receptions were always grand affairs.

içeri davet etmek

phrasal verb, transitive, inseparable (invite to enter)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

çağırmak, davet etmek

transitive verb (summon to religious vocation) (göreve, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
God called him to the priesthood.

ödemeye davet etmek

transitive verb (demand payment)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The debt could be called at any moment.

ihaleye davet

noun (business: invitation to bid)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

davet etmek

(request visit)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Paul's elderly mother was unwell, so he called the doctor out.

davet etmek

transitive verb (invite, beckon)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We called her over to our table to join us.

davet etmek

transitive verb (to a game, etc.) (oyuna, kavgaya, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ali beni bilardo oyununa davet etti.
Alex challenged me to a game of pool.

toplantı çağrısı

noun (call to a meeting)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
At the bishop's convocation, the entire congregation gathered.

davet etmek

transitive verb (risk: danger, disaster) (tehlike, risk)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The government courted disaster by not preparing for hurricanes.

meydan okuma

noun (challenge)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The other boys' dare to John was to go and ring the old lady's doorbell and run away.

-e meydan okumak

transitive verb (challenge)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I defy you to tell the difference between these two products.

yemekli davet

noun (social gathering over evening meal)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Hyacinth has invited the vicar and his wife to a dinner party.

tekrar davet etmek

(person: invite again)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
After they left, we decided never to have them back again.

davet etmek

phrasal verb, transitive, separable (UK (invite to home)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

davet etmek, çağırmak

transitive verb (ask [sb] to party, house)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Aaron is having a party this weekend and has invited all his friends.

buyur etmek, içeriye davet etmek

(ask [sb] to enter)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The neighbor came by and Kate invited her in.

parti vermek, davet vermek

transitive verb (host: a party)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
We threw a party to celebrate the new house.

parti vermek

verbal expression (host a celebration)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I will throw a party at my house for my birthday.

ilahi çağrı/davet

noun (religious calling)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Father Kelly is committed to his vocation as a priest.

davet etmek

transitive verb (figurative (attract: to new job) (iş yapmaya, birlikte çalışmaya, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I heard the Smith corporation is trying to woo the CEO of Jones & Co.

Let's learn Turkish

So now that you know more about the meaning of davet in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.

Do you know about Turkish

Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.