What does imkân in Turkish mean?
What is the meaning of the word imkân in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use imkân in Turkish.
The word imkân in Turkish means imkân, olanak, rahatlık/kolaylık, konfor, (para, imkân, vb.) sınırlı, kısıtlı, fırsat, imkân, olanak, olanak, imkân, şans, olanak sağlamak, imkan sağlamak, bir ihtimal, fırsat, imkan, mümkün kılmak, imkân sağlamak, olanak sağlamak, olanak vermek, özellik, imkansız kılmak, olanaksız kılmak, mümkün kılmak, imkan dahilinde, mümkün, olasılık, imkan, imkan vermemek. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word imkân
imkân, olanaknoun (potential action) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There are a number of possibilities open to us to resolve this situation. |
rahatlık/kolaylık, konfornoun (usually plural (facility) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My hometown has very few amenities for tourists. |
(para, imkân, vb.) sınırlı, kısıtlıadjective (money, resources) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The company only had limited resources, so they couldn't pursue every good idea. |
fırsat, imkân, olanaknoun (informal, figurative (opportunity, turn) (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You've had your innings, now it's my turn. |
olanak, imkân, şansnoun (figurative (opportunity) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bu ürünü geliştirme olanağı var mı? Is there room for improvement with this product? |
olanak sağlamak(make provision) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We must make room to allow for expansion. |
imkan sağlamakverbal expression (make possible to do) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The new tramline will allow residents of this neighbourhood to reach the city centre in just ten minutes. |
bir ihtimaladverb (possibly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Would you by any chance be able to lend me $10? |
fırsat, imkannoun (opportunity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Seyahat etme fırsatım olacağını umuyorum. I hope to have the chance to travel. |
mümkün kılmak, imkân sağlamakverbal expression (empower, make able to do) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The knife enabled him to cut open the box. |
olanak sağlamak, olanak vermektransitive verb (make possible) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) This evidence enables a fresh look at the case. |
özelliknoun (feature) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This image editor has the facility to create slideshows. |
imkansız kılmak, olanaksız kılmaktransitive verb (figurative (make impossible) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Temperatures in the Arctic forbid the cultivation of crops. |
mümkün kılmaktransitive verb (facilitate) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) This program was made possible by a grant from the XYZ Foundation. |
imkan dahilinde, mümkünnoun (that which is feasible) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You need to stop dreaming and concentrate on the possible. |
olasılıknoun (possibility) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The promise of greater opportunity drew many people to California. |
imkannoun (capability, scope) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This role really allowed the actor to show her range. |
imkan vermemekphrasal verb, transitive, separable (make impossible) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) It hadn't yet snowed, so skiing was ruled out. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of imkân in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.