What does köpek boku in Turkish mean?
What is the meaning of the word köpek boku in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use köpek boku in Turkish.
The word köpek boku in Turkish means dog, uyuz (kedi, köpek, vb.), köpek, köpek, it, köpek, köpek, köpek, köpek, köpek, köpek, vb. ağlaması, havlama, köpek havlaması, dişi köpek, köpek dişi, tasma, köpek tasması, zenci, melez/kırma köpek, daksund cinsi köpek, daksund, köpek maması, küçük/yavru köpek, köpek gibi, köpeğimsi, köpek kulübesi, köpek kızağı, (köpek, kurt) azı dişi, köpek tıraşçısı, rehber köpek, (köpek, kurt) uluma, köpek kulübesi, köpek bakım evi, kulübeye koymak, kulübeye kapatmak, (bir cins köpek) Labrador, sulu köpek maması, küçük köpek, kucak köpeği, melez/kırma köpek, kırma köpek, melez köpek, köpek sürüsü, (köpek) hızlı hızlı solumak, buldoğa benzeyen ufak köpek, pug, yavru köpek, köpek yavrusu, köpek yavrusu, yavru köpek, köpek ismi, (köpek) en küçük cins kaniş, kırma köpek, ağlayan (köpek, vb.). To learn more, please see the details below.
Meaning of the word köpek boku
dog
|
uyuz (kedi, köpek, vb.)adjective (dog, cat: with patchy fur) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) My mom told me not to pet mangy animals. |
köpekadjective (relating to dogs) ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Belediyenin başlattığı proje sayesinde, ilçedeki tüm veteriner poliklinikleri köpek aşılarını ücretsiz olarak yapıyor. The canine sense of smell is far sharper than a human's. |
köpeknoun (pet: canine) (evcil hayvan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Küçük kıza Noel hediyesi olarak bir köpek armağan edildi. She got a dog for Christmas. |
it, köpeknoun (slang (dog) (argo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That mutt chewed up my shoes again! |
köpeknoun (slang (dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'm taking my pooch to the dog park today. |
köpeknoun (species: canis familiaris) (hayvan türü) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There are many different breeds of dog. |
köpeknoun (dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sahipleri içeride alış-veriş yaparken, köpekler dışarıda kalmak zorundadır. Canines must stay outside while their owners are shopping. |
köpeknoun (animal: canine) (köpekgillerden hayvan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Wolves, coyotes and dingoes are all dogs. |
köpek, vb. ağlamasınoun (dog, etc.: whine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The dog's whimpering had kept Kate awake. |
havlama, köpek havlamasınoun (dog's cry) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The barking of the dogs alerted me to my guest's arrival. |
dişi köpeknoun (female dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Our cousin wants to mate his bitch with our dog. |
köpek dişinoun (cuspid tooth) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Çürüyen köpek dişi çekilirken, gözlerinden yaş geldi. Adam had his canines pulled before he was fitted with braces. |
tasma, köpek tasmasınoun (US (dog collar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The bulldog wore a studded leather choker. |
zencinoun (offensive!!, slang (disparaging term for a black person) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
melez/kırma köpeknoun (dog: mongrel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They tossed him out onto the street like a cur. |
daksund cinsi köpek, daksundnoun (German (short-legged dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nina loves dogs and has three dachshunds and one pug. |
köpek mamasınoun (processed food product for dogs) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'm going to try a different brand of dog food to see if he'll eat that. |
küçük/yavru köpeknoun (small dog, puppy) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A little doggy chased the child around the park. |
köpek gibi, köpeğimsiadjective (dog-like) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) His large eyes are brown and doggy. |
köpek kulübesinoun (kennel for a dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Gwen built a doghouse for her new puppy to sleep in. |
köpek kızağınoun (sled pulled by huskies) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) People living in remote areas of the Arctic sometimes use dogsleds to travel long distances. |
(köpek, kurt) azı dişinoun (canine's tooth) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The dog was barking and showing its fangs. |
köpek tıraşçısınoun (person who tends dogs' coats) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We're taking our dog to the groomer today for a flea bath. |
rehber köpeknoun (blind person's assistance dog) (görme engelliler için) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Labradors have traditionally been used as guide dogs. |
(köpek, kurt) ulumanoun (cry of a dog or wolf) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The wolf's howl was heard for miles around. |
köpek kulübesinoun (small outdoor house for a dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He's happy to sleep in his kennel unless it's too cold. |
köpek bakım eviplural noun (boarding place for dogs) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I hate leaving the dog in kennels while we're away. |
kulübeye koymak, kulübeye kapatmaktransitive verb (put into kennels) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) They kenneled their dogs and set off on a round-the-world trip. |
(bir cins köpek) Labradornoun (dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sulu köpek mamasınoun (thin dog food) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tom fed his dog some lap because he was gaining too much weight. |
küçük köpek, kucak köpeğinoun (small dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I love my lapdog, but sometimes I wish I had a pit bull instead. |
melez/kırma köpeknoun (dog of mixed breed) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Max adopted a mongrel at the humane society. |
kırma köpek, melez köpeknoun (slang (mongrel dog) (argo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Although the children wanted a purebred dog, the parents thought it more ethical to adopt a mutt. |
köpek sürüsünoun (group of dogs) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The pack of wild dogs howled all night. |
(köpek) hızlı hızlı solumakintransitive verb (dog: breathe noisily) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Our old dog was panting in the heat. |
buldoğa benzeyen ufak köpek, pugnoun (breed of small dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Betty has a pug that she takes everywhere. |
yavru köpek, köpek yavrusunoun (abbrevation (puppy) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Don't get mad at Fluffy for peeing inside; she's just a pup. |
köpek yavrusu, yavru köpeknoun (baby dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jenny wants a puppy, but her parents won't let her have one. |
köpek isminoun (informal (dog's name) (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Come here, Rover. Good boy! |
(köpek) en küçük cins kanişnoun (dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Toy poodles are tiny in comparison to their cousin the standard poodle. |
kırma köpeknoun (mongrel dog) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ağlayan (köpek, vb.)adjective (dog, etc.: whining) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The whimpering dog clearly wanted to go outside. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of köpek boku in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.