What does mevcut in Turkish mean?

What is the meaning of the word mevcut in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use mevcut in Turkish.

The word mevcut in Turkish means present, mevcut, var, bulunur, şu anki, mevcut, şimdiki, şu anki, gerçek, hakiki, asıl, varolan, var, şimdiki, bugünkü, geçerli, herkese açık, mevcut, mevcut, var, mevcut, mevcut, mevcut, mevcut, hazır bulunma, mevcut sayısı, bulunmak, mevcut olmak, var olmak, gelmek, elde mevcut, varolmak, mevcut olmak, mevcut hale getirmek, eldeki, stoktaki, elde mevcut, var olmak, mevcut olmak, her yerde var olan, her yerde mevcut olan, önceden mevcut olan, önceden var olan, mevcut olmak, mevcut kalmak, olmaya devam etmek, aynen durmak, -de bulunmak/mevcut olmak, mevcut durum, stok, depo malları, envanter, mevcut mal, her yerde mevcut olma, her yerde hazır bulunma, bulunmayan, elde bulunmayan. To learn more, please see the details below.

Listen to pronunciation

Meaning of the word mevcut

present

mevcut, var, bulunur

adjective (obtainable)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Bu gömleğin başka renkleri mevcut mu (or: var mı)?
Is this shirt available in any other colours?

şu anki, mevcut

adjective (current, prevalent)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Ama bu şu anki (or: mevcut) fiyattan çok daha yüksek.
That's much higher than the going price.

şimdiki, şu anki

adjective (at present)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Şu anki hava sıcaklığı ne kadar, biliyor musun?
Do you know the current temperature?

gerçek, hakiki, asıl

adjective (real, existing)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Bu sorun, mevcut imkanlar kullanılarak çözülecektir.
This movie is based on an actual court case.

varolan

adjective (currently existing)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Although the idea has been existent for years, no one was interested in it until now.

var

expression (indicating [sth] singular) (tekil)

There's a bank just across the street.

şimdiki, bugünkü

adjective (current)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The existing proposal calls for spending $50,000 the first year.

geçerli

adjective (current, extant)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

herkese açık

adjective (informal, figurative (available)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The championship title is up for grabs at this final race of the season.

mevcut

adjective (available for use)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The company was experiencing some financial difficulties so it sold some of its disposable assets.

mevcut

adjective (available)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Since state educational funding wasn't forthcoming, students had to find other ways to pay for university.

var, mevcut

pronoun (introductory pronoun)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Bir yolu var.
There is a way.

mevcut

adjective (in attendance)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The company director thanked all those present for making the conference a success.

mevcut

adjective (informal (in existence)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Plastic chairs have been around for thirty years.

mevcut

adjective (figurative (available)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The company had some floating capital that they could invest in a new venture.

hazır bulunma

noun (instance of being present)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Can we count at your attendance at the march?

mevcut sayısı

noun (number of attendees)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Attendance at the seminar was over 100.

bulunmak, mevcut olmak, var olmak

intransitive verb (exist)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
There is a woman of 101 in the house opposite.

gelmek

intransitive verb (be available) (satışa sunulmak)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Traş kremi, teneke kutu içinde gelmektedir (or: satışa sunulmaktadır).
Shaving cream comes in a can.

elde mevcut

adjective (available for use)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The council has no dispensable funds for the proposed building work.

varolmak, mevcut olmak

intransitive verb (be)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Noel Baba gerçekten var mıdır?
Does Santa Claus really exist?

mevcut hale getirmek

phrasal verb, transitive, separable (informal (make [sth] available)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The rental company said all their cars were reserved, but they might be able to free up a sedan in the afternoon.

eldeki, stoktaki, elde mevcut

adjective (available, in reserve)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Call the store and ask them if they have that book in stock. These shoes are still in stock.

var olmak, mevcut olmak

intransitive verb (figurative (danger, etc.: be present) (tehlike, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
When you become a parent, you start to notice danger lurking everywhere.

her yerde var olan, her yerde mevcut olan

adjective (present everywhere)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My priest says that divine law is omnipresent.

önceden mevcut olan, önceden var olan

adjective (prior, already in effect)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The congress overturned the preexisting law.

mevcut olmak

(existing now)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Wild buffalo are no longer present in North America.

mevcut kalmak, olmaya devam etmek, aynen durmak

intransitive verb (continue to be)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Hesap aynen duruyor.
The account remains in existence.

-de bulunmak/mevcut olmak

(formal (be found, present)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Strong feelings resided in Charles's breast.

mevcut durum

noun (current situation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Many people thought it was good to maintain the status quo.

stok, depo malları, envanter, mevcut mal

noun (merchandise on hand)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Stoğunuzda yeterli sayıda büyük beden kıyafet bulunuyor mu?
Our stock is low because Christmas is only days away.

her yerde mevcut olma, her yerde hazır bulunma

noun (presence everywhere)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I was surprised by the ubiquity of poverty in such a rich country.

bulunmayan, elde bulunmayan

adjective ([sth]: that cannot be obtained)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
According to the website, the coat I wanted to order is unavailable.

Let's learn Turkish

So now that you know more about the meaning of mevcut in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.

Do you know about Turkish

Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.