What does ortam in Turkish mean?
What is the meaning of the word ortam in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use ortam in Turkish.
The word ortam in Turkish means environment, çevreyi saran/kuşatan, ambiyant, ortam, çevre, ortam, hava, hava, ortam, çevre, ambiyans, ortam, çevre, muhit, ortam, etraf, çevre, hava, ortam, ortam, ortam, hava, ortam, ortam, çevre, muhit, ortam, atmosfer, ortam, çevre, ortam, ortam, ortam, atmosfer, olası seks partneri, madde, ortam, alan, saha, ortam yaratmak, yer/mahal değişikliği, doğal ortam, ağır/dumanlı hava, doğal ortam, doğal çevre, kötü ortam, gizli tehlikelerle dolu durum/ortam, çoklu ortam, çoğul ortam, multimedya, uygun ortam/yer, kasvetli ortam, baskılı ortam, (ortam, çevre) rahat, gerilimsiz, sıcak ve havasız (ortam, vb.), çok sıcak, boğucu, bunaltıcı (ortam, vb.), güzel/iyi ortam, (ortam, vb.) canlılık, yerçekimsiz ortam. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word ortam
environment
|
çevreyi saran/kuşatan, ambiyantadjective (surrounding) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ambient noise in the room interfered with the recording. |
ortam, çevrenoun (scene, surroundings) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Açıkhava tiyatrosu gösteri için harika bir ortamdı. The outdoor amphitheatre was a great setting for the show. |
ortam, havanoun (atmosphere) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The ambiance of the restaurant appeals to the very rich. |
hava, ortam, çevre, ambiyansnoun (ambiance, mood) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The ambience of John and Rose's dinner party was relaxed and friendly. |
ortam, çevre, muhitnoun (French (social environment) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She's most comfortable in an artistic milieu. |
ortam, etraf, çevreadjective (of surroundings) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Difficulties at school are rarely the result of a child's natural disposition; environmental factors must also be considered. |
hava, ortamnoun (atmosphere) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Barın içindeki hava sigara dumanıyla kaplıydı. The air in the bar was thick with smoke. |
ortamnoun (ambiance) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Üniversitedeki işbirliği ortamını çok seviyorum. I enjoy the university's atmosphere of collaboration. |
ortam, havanoun (figurative (mood of group, place) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It's difficult to propose new ideas in the current political climate. |
ortamnoun (context) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The background of social unrest explains the recent race riots in Europe. |
ortam, çevre, muhitnoun (physical surroundings) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Birçok şehirde ortam çok gürültülüdür. The environment in many cities is noisy. |
ortam, atmosfernoun (good or bad emanations) (iyi ya da kötü) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I love this place; it has such good karma. |
ortamnoun (figurative (circumstances: [sth] spreads) (bir şeyin yayılması için gerekli) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Poor economic conditions created a perfect breeding ground for the revolution. |
çevre, ortamnoun (ambiance) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His departure cast an air of sadness over their gathering. |
ortamnoun (figurative (situation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This is not the right place to discuss politics. |
ortam, atmosfernoun (artwork's mood or tone) (sanat eserinde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That painting has a morbid atmosphere. |
olası seks partnerinoun (UK, slang, figurative, uncountable (potential sexual partners) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Evelyn looked around the club to see what the talent was like. |
maddenoun (substance for growing cells, etc.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) All tests were conducted using a nutrient-rich artificial sea-water medium. |
ortamnoun (environment) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The dining room has a Middle Eastern surround and live music. |
alan, sahanoun (range, scope) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It is up to Head Office to clarify the ambit of our department's responsibilities. |
ortam yaratmaktransitive verb (rare (give ambiance to) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The director had atmosphered the movie to make it scary, through clever use of lighting and background music. |
yer/mahal değişikliğinoun (figurative (refreshing deviation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jake was looking for a change of scene, and decided to apply for a job abroad. |
doğal ortamnoun (figurative (natural habitat) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jane is in her element at parties, being an extrovert. |
ağır/dumanlı havanoun (UK (thick, smoky atmosphere) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The two men entered the fug of the cigar bar. |
doğal ortam, doğal çevrenoun (natural environment) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The habitat of the rare turtle is being destroyed. |
kötü ortamnoun (figurative (unpleasant atmosphere) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The dark and empty room had a miasma of evil. |
gizli tehlikelerle dolu durum/ortamnoun (figurative (sensitive subject or situation) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Don't discuss religion with them; it's a mine field! |
çoklu ortam, çoğul ortam, multimedyanoun (computing: combined media) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The teachers used multimedia to enhance students' learning. |
uygun ortam/yernoun (area of comfort) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Baby care is Jennifer's niche; she is often asked to write articles about it. |
kasvetli ortamnoun (figurative (mood of gloom) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A pall fell over the room at the mention of the tragedy. |
baskılı ortamnoun (figurative (pressurized situation) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The board meeting was a real pressure cooker – I thought the chairman was going to explode! |
(ortam, çevre) rahat, gerilimsizadjective (not tense: atmosphere) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Everyone at the reunion was getting on well and the atmosphere was relaxed. |
sıcak ve havasız (ortam, vb.)adjective (atmosphere: too warm) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The room will get stuffy with so many people inside. |
çok sıcak, boğucu, bunaltıcı (ortam, vb.)adjective (informal (atmosphere: hot and stuffy) (resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The classroom was suffocating after the air conditioner broke. |
güzel/iyi ortamnoun (informal (ambiance) (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The place has a friendly, relaxed vibe and the dress code is casual. |
(ortam, vb.) canlılıknoun (atmosphere, etc.: liveliness) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We were impressed by the vibrancy of the atmosphere in the club. |
yerçekimsiz ortamnoun (lack of gravity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Trainee astronauts use an underwater tank to simulate the weightlessness of space. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of ortam in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.