What does pis in Turkish mean?

What is the meaning of the word pis in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use pis in Turkish.

The word pis in Turkish means dirty, kirli, pis, kötü, berbat, iğrenç, pis, çirkin, pis, iğrenç, kontamine, kirli, pis, kirlenmiş, pislenmiş, iğrenç, tiksindirici, kirli, pis, pis, kirli, kirli, pis, sağlığa zararlı, bulanık, pis, pis, pasaklı, iğrenç, berbat, mide bulandırıcı, iğrenç, pis, kirli, pis, kötü, pis, kirli, pis, pis karı, çok pis, çok kirli, pis koku, fena koku, kötü/pis/iğrenç kokulu, pis ev, pasaklı ev, kötü kötü bakmak, pis pis bakmak, kötü bakış, pis pis bakma, aşağılık herif, pis herif, kötü koku, fena koku, pis koku, pis herif, iğrenç herif, pis ve dağınık yer, ahır gibi yer, kaba herif, pis herif, kötü kokulu, pis kokan, kötü kokulu, pis kokan, kokmuş, pis/pasaklı kimse, kir tabakası, pislik tabakası, eski püskü, hırpani, yırtık pırtık, pejmürde, pis/iğrenç yer, çok pis, kirli, pasaklı/kılıksız kimse, pis kokmak, kötü kokmak, fena kokmak, kötü koku, pis koku, fena koku, kötü kokulu, pis kokulu, pis kokan, kötü kokan, sırıtmak, alçak herif, aşağılık adam, pis herif, adi, çok pis, kirli, murdar, pis ve durgun/kokuşmuş, pis/kötü/fena koku, pis kokmak, kötü kokmak, pis koku, kötü koku, pis kokulu, kötü kokulu. To learn more, please see the details below.

Listen to pronunciation

Meaning of the word pis

dirty

kirli, pis

adjective (not clean)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Bugün deniz çok bulanık.
The boy's pants were dirty because he was playing on the ground.

kötü, berbat, iğrenç, pis

adjective (smell, taste: nasty) (koku, tat)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Where is that foul smell coming from?

çirkin, pis, iğrenç

adjective (person: unpleasant) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
John is always saying unpleasant things. He is obnoxious.

kontamine

adjective (blood, substance: contaminated) (kan, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The judge refused to allow the tainted DNA samples as evidence.

kirli, pis, kirlenmiş, pislenmiş

adjective (dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Please leave soiled linens piled up on the bed.

iğrenç, tiksindirici

adjective (offensive)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Parents should never make obscene comments in front of their children.

kirli, pis

adjective (dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
After the camping trip, we felt grimy.

pis, kirli

adjective (dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The little boy grabbed the ice cream cone with his grubby hands.

kirli, pis

adjective (dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Please change your shirt; that one is smutty.

sağlığa zararlı

adjective (unhygienic)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
These dirty bathrooms are unsanitary.

bulanık, pis

adjective (not clear: liquid) (sıvı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The river, usually clear, was muddy that day.

pis, pasaklı

adjective (person: negligent) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Robert is a sloppy worker; he never takes care over what he does.

iğrenç, berbat

adjective (smell, odor: unpleasant) (koku)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The garbage had a nasty odor coming from it.

mide bulandırıcı, iğrenç

adjective (smell, taste: nauseating) (koku, tat)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This soup tastes vile!

pis, kirli

adjective (mainly US (condition: dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Kyle lived in a nasty apartment in the bad part of town.

pis, kötü

adjective (offensive) (koku, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
There was a bad smell from the bin.

pis, kirli

adjective (dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The walls of the factory were black with soot.

pis

adjective (mean, insulting) (bakış, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The manager shot the two workers a dirty glance and they stopped chatting.

pis karı

noun (UK, figurative, pejorative, slang (unpleasant woman) (nahoş kadın, argo)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I hate my new teacher. She's such a cow!

çok pis, çok kirli

adjective (very dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The pig was filthy after rolling around in the mud and manure.

pis koku, fena koku

noun (US, informal (rotten smell)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The old milk had a nasty funk to it.

kötü/pis/iğrenç kokulu

adjective (US, slang (smell: bad)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The pizza smelled a little funky after being in the refrigerator for two weeks.

pis ev, pasaklı ev

noun (shabby home)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
That man lives in such a dirty hole.

kötü kötü bakmak, pis pis bakmak

(look maliciously)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The bully leered at him across the classroom.

kötü bakış, pis pis bakma

noun (malicious look)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
'I know your secret,' the girl told Sara with a leer.

aşağılık herif, pis herif

interjection (slang, vulgar, figurative, offensive (obscene exclamation) (saldırgan)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Motherf***er! I just stubbed my toe!

kötü koku, fena koku, pis koku

noun (unpleasant smell)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There was an awful odor coming from the sink.

pis herif, iğrenç herif

noun (figurative (dirty person) (argo)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ender pis herifin tekidir, odası her daim dağınık ve kirlidir.
Larry is a real pig, and his room is a mess.

pis ve dağınık yer, ahır gibi yer

noun (figurative, pejorative (messy or untidy place) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Clean up your room! It's a pigsty in here!

kaba herif, pis herif

noun (vulgar, pejorative, offensive, slang (person: insult) (saldırgan)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Neil is always making offensive comments; he's such a prick!

kötü kokulu, pis kokan

adjective (smell or taste: unpleasant)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
What is that smell? Oh, that's rank!

kötü kokulu, pis kokan, kokmuş

adjective (figurative (cheese, etc.: having strong smell)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
That camembert's ripe; it's stinking out the fridge.

pis/pasaklı kimse

noun (informal (person who looks untidy)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I can't believe Janie would date a scruff like Robert!

kir tabakası, pislik tabakası

noun (uncountable (muck on surface of liquid)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Boil the pulses hard for ten minutes, then reduce the heat and remove any scum from the surface of the water.

eski püskü, hırpani, yırtık pırtık, pejmürde

adjective (shabby, scruffy)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Although the restaurant looked seedy, the food was quite good.

pis/iğrenç yer

noun (figurative (vile place) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The town used to be a nice place, but with falling employment and rising crime, the place had become a sewer.

çok pis, kirli

adjective (informal (squalid, dirty)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He was caught in a sleazy bar with a couple of hookers.

pasaklı/kılıksız kimse

noun (informal (person: messy)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Marion's such a slob; she never cleans up after herself.

pis kokmak, kötü kokmak, fena kokmak

intransitive verb (emit a foul odour)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Öf! Tuvalet çok pis kokuyor. Bir pencere açsan iyi olur.
Whew! It smells in the bathroom; you should open a window.

kötü koku, pis koku, fena koku

noun (foul smell)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The smell was obvious when we opened the refrigerator.

kötü kokulu, pis kokulu, pis kokan, kötü kokan

adjective (bad smelling)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Stuart has smelly feet.

sırıtmak

intransitive verb (smile smugly, scornfully)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Janet couldn't stand her boss, so she smirked when she heard he'd been fired.

alçak herif, aşağılık adam, pis herif

noun (pejorative (person) (hakaret)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
"You snot!" Angela exclaimed when Nigel said he was leaving.

adi

noun (UK, slang, pejorative, vulgar (objectionable person)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
"You sod!" Janice screamed, when her brother tipped a bucket of cold water over her while she was sunbathing.

çok pis, kirli, murdar

adjective (conditions: dirty, filthy)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Families in the camp are living in squalid conditions.

pis ve durgun/kokuşmuş

adjective (water: putrid) (su)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Stagnant water is not safe to drink.

pis/kötü/fena koku

noun (bad odour)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Some animal must have died in the house while it was closed up over the winter; Harry threw all the windows open to get rid of the stench.

pis kokmak, kötü kokmak

intransitive verb (smell bad)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Your feet stink! Go and wash them.

pis koku, kötü koku

noun (bad odor)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They finally located the source of the stink; a dead mouse under the sofa, undoubtedly left there by the cat.

pis kokulu, kötü kokulu

adjective (informal, literal (smelly) (resmi olmayan dil)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Wow, this cheese is really stinky - are you sure it's okay to eat?

Let's learn Turkish

So now that you know more about the meaning of pis in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.

Do you know about Turkish

Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.