What does rağmen in Turkish mean?
What is the meaning of the word rağmen in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use rağmen in Turkish.
The word rağmen in Turkish means despite, halde, halde, rağmen, rağmen, rağmen, rağmen, rağmen, karşın, karşın, rağmen, rağmen, rağmen, rağmen, karşın, ancak, bile, dahi, rağmen, bile olsa, yine de, rağmen, karşın, rağmen, karşın, rağmen, rağmen, karşın, rağmen, karşın, karşın, bütün engellere rağmen, ise de, de olsa, bütün bunlar bir yana, buna karşın, buna rağmen, yine de, gene de, her şeye rağmen, öyle de olsa, öyle bile olsa, tüm karşıtlığa/karşı çıkmalara rağmen, -e karşın, -e rağmen, -e rağmen, buna rağmen, buna karşın, -e rağmen, buna rağmen, ama, yine de, yine de, buna rağmen, yine de, bununla birlikte, bununla beraber, buna rağmen, buna karşın. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word rağmen
despite
|
haldeconjunction (though, even though) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Her ne kadar ona yardım etmeye çalıştımsa da işi beceremedi. I see her all the time although I never speak to her. |
halde, rağmenconjunction (UK (although) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Çok yetenekli bir oyuncu olmasına rağmen (or: olduğu halde) hiç disiplinli değil. Whilst he's a very skilful player, he doesn't have any discipline. |
rağmenconjunction (although, despite the fact that) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) I decided to walk to the library even though it was raining. Linda came to work even though she was sick. |
rağmenexpression (even though) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) As much as I love Mel Gibson, this movie is just too violent for me. |
rağmenexpression (despite) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) In the face of all her problems, Mary persisted in her studies. |
rağmen, karşınpreposition (in spite of) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Despite all my work, I still failed the exam. I arrived on time despite the train strike. |
karşın, rağmenpreposition (formal (despite) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Notwithstanding the new health care law, Peter didn't buy insurance because he didn't think he would get sick. |
rağmenpreposition (despite) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) In spite of Steve's behaviour, I still love him. |
rağmenpreposition (in spite of) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) He continued working regardless of his illness. |
rağmen, karşınconjunction (although) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Dışarısı karanlık olduğu halde yürüyüşe çıktılar. Though it was dark out, they went for a walk. |
ancakconjunction (written, informal, abbreviation (though: although) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) I want to go to the party, tho I don't think that I can. |
bile, dahiadverb (despite) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) He didn't leave her even after all she had said. |
rağmen, bile olsa, yine deadverb (even so) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He hadn't eaten breakfast; still he was not hungry. |
rağmen, karşınconjunction (even if) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) I wouldn't call him, though he begged me. |
rağmen, karşınconjunction (although) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) While I'm glad he's come to stay with us, I do wish he wouldn't use all the milk! |
rağmenconjunction (though) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Tired as I was, I carried on working till the sun came up. |
rağmen, karşınpreposition (despite) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) For all her nagging, she's a great wife. |
rağmen, karşınpreposition (in spite of) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) With all her troubles, she remains optimistic. |
karşınadverb (despite that) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Tina is feeling better now, so she can come with us after all. |
bütün engellere rağmenadverb (highly improbably) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Julie fell out of the moving train. She survived against all odds. |
ise de, de olsaconjunction (although) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) The flowers are beautiful, albeit not appropriate for this event. |
bütün bunlar bir yanaadverb (regardless, nevertheless) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
buna karşın, buna rağmenexpression (even so) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Max promised to change, but all the same I decided to end the relationship. |
yine de, gene de, her şeye rağmenadverb (informal (in spite of this) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Though Chelsea's parents instructed her not to do so, she skipped class anyhow. |
öyle de olsa, öyle bile olsaexpression (despite [sth]) The weather forecast says there will be heavy rain tomorrow. Be that as it may, we will not cancel the open-air concert. |
tüm karşıtlığa/karşı çıkmalara rağmenadverb (in spite of adversity) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Despite all opposition, the couple were determined to get married. |
-e karşın, -e rağmenadverb (nevertheless) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Thomas had slight leg injury, but, despite that, he managed to win the race. |
-e rağmenconjunction (even though) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Despite the fact that he had revised really hard, Billy could not answer a single question on the exam paper. |
buna rağmen, buna karşınadverb (even so, nevertheless) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Liam has a heart condition; despite this, he is an active little boy. |
-e rağmenpreposition (in spite of [sth]) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) For all his bluster, he is a cowardly man. |
buna rağmenadverb (even so, in spite of this) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) He was a scoundrel and a wastrel but, for all that, she still loved him. |
ama, yine deadverb (despite this) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Çok pahalı bir evdi; buna rağmen satın almakta tereddüt etmedik. It was very expensive travelling to visit my sister and her family; however, it was completely worth it. |
yine de, buna rağmenadverb (informal (even so) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Although Davina probably won't mind, just the same we ought to ask her before we borrow her bike. |
yine deadverb (however, even so) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) She didn't like the price of the dress. Nevertheless, she bought it. |
bununla birlikte, bununla beraberadverb (despite this) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) It was raining, but Rachel went out for her morning run nonetheless. |
buna rağmen, buna karşınadverb (formal (despite this) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) It rained all day; notwithstanding, Rachel went out without a coat. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of rağmen in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.