What does tayin in Turkish mean?
What is the meaning of the word tayin in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use tayin in Turkish.
The word tayin in Turkish means appointment, terfi, görevlendirme, tayin, atanma, tayin, atama, tayin, atanma, tayin, tayin, atamak, tayin etmek, atanmış, tayin edilmiş, atanan kimse, tayin edilen kimse, tayin etme, atama, atamak, tayin etmek, görevlendirme, görev tayin etme, vazifelendirme, belirlemek, vekil olarak atamak, tayin etmek, atamak, önceden belirlemek, önceden saptamak/tayin etmek, belirleyici, tayin edici, (sonucu) tayin etmek, belirlemek, tayin eden, belirleyen, belirleyici, değer biçmek, paha biçmek, değerini belirlemek, kıymetini tayin etmek, önceden belirlenmiş/tayin edilmiş, atamak, tayin etmek, atamak, tayin etmek, görevlendirmek, tayin etmek, göreve iade, eski göreve geri getirme, yeniden tayin, tayin etmek, belirlemek, tayin etmek, önceden belirlenmiş, önceden tayin edilmiş, tayin etmek, belirlemek, tayin etmek, belirlenmiş, tayin edilmiş. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word tayin
appointment
|
terfinoun (promotion) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
görevlendirme, tayin, atanmanoun (designation to role) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Diplomat yeni konsolosluğa tayinini (or: atanmasını) sevinçle kutladı. The diplomat celebrated his appointment to the new consulate. |
tayin, atamanoun (appointment, nomination) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Her designation as treasurer surprised all the club's members. |
tayinnoun (appointment: to a position) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The applicant was pleased with the nomination. |
atanmanoun (uncountable (act of assigning) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The assignment of the diplomat to the Embassy in Paris was approved by senior ministers. |
tayinnoun (getting authority) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The politician attended the ceremony for his investment last night. |
tayinnoun (new work location assignment) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Louis is hoping for a transfer to Singapore. |
atamak, tayin etmek(give a role, job) (iş, makam, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The Queen appoints members to the House of Lords. |
atanmış, tayin edilmişadjective (selected for job) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jasmine's appointed assistant seems a little unsure of herself. |
atanan kimse, tayin edilen kimsenoun (person appointed to a position) (göreve) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tayin etme, atamanoun (act of assigning) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Linnaeus led the assignation of categories to plants and animals in the 18th century. |
atamaktransitive verb (often passive (officially appoint) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) They attached Melinda as a security officer for the department. |
tayin etmektransitive verb (clergy member: appoint) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The church collated the cleric to a higher position. |
görevlendirme, görev tayin etme, vazifelendirmenoun (uncountable (active use, service) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
belirlemektransitive verb (clearly marked) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The lines in the painting were well defined. |
vekil olarak atamaktransitive verb (make [sb] deputy) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Wyatt was deputized after showing remarkable bravery. |
tayin etmek, atamaktransitive verb (appoint, nominate) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The ailing dictator has not yet designated a successor. |
önceden belirlemek, önceden saptamak/tayin etmektransitive verb (predetermine) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
belirleyici, tayin ediciadjective (determining) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The determinant vote will be left to Sadie. |
(sonucu) tayin etmektransitive verb (outcome: decide) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) This round will determine which contestants go through to the final. |
belirlemektransitive verb (control) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Demand usually determines supply. |
tayin eden, belirleyen, belirleyiciadjective (decisive, deciding) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The budget will be the determining factor in how many employees we can hire this year. |
değer biçmek, paha biçmek, değerini belirlemek, kıymetini tayin etmektransitive verb (find value of) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The administrators evaluated the company's assets. |
önceden belirlenmiş/tayin edilmişadjective (predetermined) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Esther believes that every event in life is fated. |
atamak, tayin etmektransitive verb (appoint) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The council named a successor. |
atamak, tayin etmektransitive verb (appoint, name: [sb]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) We need to nominate a new secretary. |
görevlendirmek(often passive (appoint: [sb] to [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Lucy was nominated to the school board this year. |
tayin etmektransitive verb (appoint) (göreve, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) They placed him as head of the new sales team. |
göreve iade, eski göreve geri getirme, yeniden tayinnoun (reappointment of [sb]) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The reinstatement of the ousted president was shocking to the staff. |
tayin etmektransitive verb (UK, often passive (military: transfer) (askerlik) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He was seconded to Guam for four years. |
belirlemek, tayin etmektransitive verb (direction: determine) (yön, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jeremy set a course for the West. |
önceden belirlenmiş, önceden tayin edilmişadjective (assigned) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Students should ensure they buy copies of set texts before the beginning of term. |
tayin etmektransitive verb (figurative (relocate) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) His company shipped him to Richmond to open a new office. |
belirlemek, tayin etmekverbal expression (figurative, often passive (put on a shortlist) (görev, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
belirlenmiş, tayin edilmişadjective (named specifically) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The specified username already exists. Please create a new account. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of tayin in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.