What does Ümit Burnu in Turkish mean?
What is the meaning of the word Ümit Burnu in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use Ümit Burnu in Turkish.
The word Ümit Burnu in Turkish means hope, umut, ümit, beklenti, ümit, umut, beklenti, umut, ümit, umut, ümit, güvenmek, ümit verici, ümidini kaybetmek, umudunu yitirmek, cesaret kırıcı, ötanazi, acısız ölüm, hayatından ümit kesilen hastanın ilaçla öldürülmesi, ümit verici, umut veren, gelecek vadeden, ümit verici, umut verici, umut dolu, umut ışığı, ümit ışığı, ümit beslemek, dilemek, temenni etmek, ummak, ümit etmek, ummak, ümit etmek, umut dolu, umulur ki, inşallah, umarım, ümit ederim, umudunu korumak, ümit etmeyi sürdürmek, (ümit, vb.) beslemek, gelecek vaat eden, umut verici, ümit verici, ümit vadeden kimse, ümit ışığı, umut ışığı, ummak, geleceği parlak. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word Ümit Burnu
hope
|
umut, ümitnoun (uncountable (hope) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Emma's anticipation is to be accepted at an Ivy League university. |
beklentinoun ([sth] anticipated) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The old couple's expectation of seeing their son was ruined when he phoned to say he couldn't make it. |
ümit, umut, beklentinoun (expectation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She has high hopes of getting the job. |
umut, ümitnoun ([sb], [sth] you rely on) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You're our only hope! |
umut, ümitnoun (confident expectation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Trust that he will not let me down is important to me. |
güvenmek(figurative (rely, bet) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I'm banking on the stock market recovering; otherwise I won't have enough retirement funds. |
ümit vericiadjective (promising) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lucy has a bright future ahead of her. |
ümidini kaybetmek, umudunu yitirmekverbal expression (lose hope of doing [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I despair of ever making Julie see my point of view. |
cesaret kırıcıadjective (disheartening) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Willis nearly gave up his dream of becoming an author after receiving some discouraging feedback. |
ötanazi, acısız ölüm, hayatından ümit kesilen hastanın ilaçla öldürülmesinoun (mercy killing) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The subject of euthanasia is somewhat controversial. |
ümit verici, umut veren, gelecek vadedenadjective (promising) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I hear favorable reports about your work from the dean. |
ümit verici, umut verici, umut doluadjective (enticing) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Life was full of promise for the young man. |
umut ışığı, ümit ışığınoun (optimistic sign) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Recent data has offered a glimmer of hope that the European economy is improving. |
ümit beslemekverbal expression (stay optimistic) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Police do not hold out much hope of catching the culprits. |
dilemek, temenni etmektransitive verb (desire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I hope I win the lottery. We hope that you will recover quickly. |
ummak, ümit etmektransitive verb (expect) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) We hope that we'll be able to move house before the end of next year. |
ummak, ümit etmekverbal expression (hope sincerely) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tim hoped to God the Wifi was working in the hostel. I hope to God that Anna will forgive me. |
umut doluadjective (sign: giving hope) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The patient says she is hungry; that is a hopeful sign. |
umulur ki, inşallah, umarım, ümit ederimadverb (it is hoped that) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Umarım (or: inşallah) tüm sınavlarını verir. Hopefully, he will pass all his exams. |
umudunu korumak, ümit etmeyi sürdürmekverbal expression (remain optimistic) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We don't know if or when she'll come home. All we can do is keep hoping. |
(ümit, vb.) beslemektransitive verb (figurative (feed mentally or spiritually) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The ideas in his books nourish young students' minds. |
gelecek vaat eden, umut verici, ümit vericiadjective (showing possibility) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The clients like the product and are considering placing a larger order, so that's promising. |
ümit vadeden kimsenoun (person: promising) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The team's latest prospect is a 20-year-old Italian striker. |
ümit ışığı, umut ışığınoun (reason for optimism) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There was a ray of hope for the economy when the stock market improved. The advances in medicine give a ray of hope for a cancer cure. |
ummaktransitive verb (with clause: hope) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I trust you had a good time? |
geleceği parlakadjective (starting to have success) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The Answering Machine are an up-and-coming British band. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of Ümit Burnu in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.