What does yorgun in Turkish mean?

What is the meaning of the word yorgun in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use yorgun in Turkish.

The word yorgun in Turkish means tired, yorgun, uykulu, yorgun, bitkin, yorgun, bitkin, halsiz, bitkin, yorgun, yorgun, bitkin, yorgun, yorgun, bitik, yorgun, yorgun, bitkin, asık (yüz), yorgun, süzgün (ifade), yorgun, bitkin, yorgun, bitik, bitkin, yorgun, bitkin, yorgun, yorgun, bitkin, bitap, yorgun, bitkin, bitkin, çok yorgun, çok yorgun, bitkin, yorgun adımlarla yürümek, yorgun/halsiz olmak, çok yorgun, bitkin, bitap, zihnen yorgun, çökmüş, çok yorgun, bitkin, bitap, çok yorgun, canı çıkmış, yorulmak, bıkmak, usanmak, yorgun at, yorgun gözüken, bitkin/bezgin görünüşlü, çok yorgun, bitkin, bitkin, çok yorgun, bitap düşmüş, yorgun düşmüş, çok yormak, bitkin, çok yorgun, bitkin, ayakta duracak hali kalmamış, bitkin, çok yorgun, bitkin, bitap, yormak, çok yorgun, yorularak yürümek, yorgun argın yürümek, yorgun bir şekilde, bitkin bir halde, halsizce, güçten düşmek, kuvvetten düşmek, çok yorgun. To learn more, please see the details below.

Listen to pronunciation

Meaning of the word yorgun

tired

yorgun, uykulu

adjective (needing sleep)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Yorgun çocuk, eve dönerken yolda uyuyakaldı.
The tired child fell asleep on the way home.

yorgun, bitkin

adjective (informal (tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The baby was sleepy, so Harry put him down for a nap.

yorgun, bitkin

adjective (tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The weary children went to bed.

halsiz, bitkin, yorgun

adjective (lethargic, apathetic)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The tired and listless child had difficulty getting out of bed in the morning.

yorgun

adjective (UK, slang (exhausted, very tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I was completely whacked after the cross-country run.

bitkin, yorgun

adjective (needing rest)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Bütün gün çalıştığım için bitkindim, yemek pişirmek istemedim.
I was tired from working all day, and didn't want to cook dinner.

yorgun, bitik

adjective (expression: weary)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He gave me a wan look when I picked him up in my arms.

yorgun

adjective (person: exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
We've been walking for miles; I'm too worn out to go any further. Joe was completely worn out after a long day at work.

yorgun, bitkin

adjective (physically tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Wendy has been working very hard and is feeling strained.

asık (yüz), yorgun, süzgün (ifade)

adjective (expression, face: tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The boss's drawn face suggested he had spent the whole night in the office.

yorgun, bitkin

adjective (US, informal, colloquial (exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
After a long day at work, Keith's father is beat when he comes home.

yorgun, bitik, bitkin

adjective (informal, figurative (exhausted) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I am dead! Walking around all day is exhausting.

yorgun, bitkin

adjective (informal (tired) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Tom dragged himself out of bed, feeling ragged.

yorgun

adjective (suggesting tiredness)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
John gave a weary sigh.

yorgun, bitkin, bitap

adjective (physically exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Amanda was spent after her run.

yorgun

adjective (slightly formal (tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
After a long trek, the fatigued hikers made camp at the base of the mountain.

bitkin

adjective (slang (exhausted, very tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

bitkin

adjective (figurative (exhausted, discouraged)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Life's challenges had left Chloe feeling beaten and pessimistic.

çok yorgun

adjective (figurative (person: overworked, exhausted) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm totally burned out - I need a vacation badly, or at least a few days off.

çok yorgun, bitkin

adjective (slang (exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Phew! I'm going to bed; I'm bushed.

yorgun adımlarla yürümek

intransitive verb (trudge)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Wearily, Rudy clumped up the stairs to his bedroom.

yorgun/halsiz olmak

intransitive verb (figurative (be exhausted) (mecazlı)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The hikers drooped under the hot sun.

çok yorgun, bitkin, bitap

adjective (tired: physically)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Karen had been for a long run and she was exhausted.

zihnen yorgun, çökmüş

adjective (tired: mentally)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Ben has been studying hard for his exams and now he's exhausted.

çok yorgun, bitkin, bitap

adjective (exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Marie felt frazzled after her first full day teaching kindergarten.

çok yorgun, canı çıkmış

adjective (figurative, informal, US (exhausted) (gündelik dil)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Sarah felt totally fried after her final exams.

yorulmak

verbal expression (become fatigued)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)

bıkmak, usanmak

(become tired)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I grew weary of my ex-boyfriend's constant criticism, so I dumped him.

yorgun at

noun (worn out horse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yorgun gözüken, bitkin/bezgin görünüşlü

adjective (person: looking worn out)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Emma's haggard appearance shocked her old friends.

çok yorgun, bitkin

adjective (wearied, exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Harassed executives piled into the commuter train.

bitkin, çok yorgun

adjective (tired of [sth])

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The old man was jaded and wanted nothing more to do with the world.

bitap düşmüş, yorgun düşmüş

adjective (exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He was overcome with fatigue, and collapsed after finishing the marathon.

çok yormak

transitive verb (mainly US, usually passive, informal (exhaust)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Margery was pooped by her long day at work.

bitkin

adjective (informal (exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm pooped; can we take a break?

çok yorgun, bitkin, ayakta duracak hali kalmamış

adjective (US (tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I shouldn't have done that long hike after the gym: I'm ready to drop!

bitkin

adjective (informal (person: exhausted) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Well, Doctor, I've been feeling listless and run down recently.

çok yorgun, bitkin, bitap

adjective (UK, slang, figurative, vulgar (exhausted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I had a long day and I'm completely shagged.

yormak

transitive verb (informal, often passive (tire out) (birisini)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Brian was shattered by the long walk.

çok yorgun

adjective (UK, figurative, slang (very tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm shattered; I'm going straight to bed.

yorularak yürümek, yorgun argın yürümek

intransitive verb (walk wearily)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
It was already getting dark when the hikers finally trudged back to their tent.

yorgun bir şekilde, bitkin bir halde, halsizce

adverb (in a tired way)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The old man wearily climbed up the steps.

güçten düşmek, kuvvetten düşmek

intransitive verb (figurative (person: be weak, exhausted) (kişi)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The hikers were wilting in the heat of the midday sun.

çok yorgun

adjective (slang (exhausted, very tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Olga felt zonked after her run in the park.

Let's learn Turkish

So now that you know more about the meaning of yorgun in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.

Do you know about Turkish

Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.