İngilizce içindeki before now ne anlama geliyor?
İngilizce'deki before now kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte before now'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki before now kelimesi önce, evvel, önce, evvel, önce, önde, geçmişte, daha önce, daha evvel, daha önce, daha evvel, önden, yerine, önünde, önünde, ilerisinde, yerine, üstünde, huzurunda, huzuruna, karşısında, huzurunda, önceki, evvelki, mahkemeye çıkmak, zamanından önce, vaktinden önce, zamanından önce, vaktinden önce, yakında, olaydan önce/olmadan önce, gözü önünde, fırtınadan önceki sessizlik, önce gelmek, önce gelmek, ödül/mükafat olarak sunmak, daha önce hiç, önünden gitmek, daha önce olmak, daha önceden meydana gelmiş olmak, hemen önce, hemen önce, bir önceki gün, önceki gün, evvelsi gün, evvelki gün, iki gün önce, bir önceki gece, önceki gece anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
before now kelimesinin anlamı
önce, evvelconjunction (at an earlier time than) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He could drive a car before he learned how to ride a bike. Simon threw the newspaper in the trash before I had a chance to read it. Bisiklete binmeyi öğrenmeden önce araba kullanmayı biliyordu. |
önce, evvelpreposition (earlier than) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You should finish your homework before dinner. Ödevini yemekten önce bitirmelisin. |
önce, öndepreposition (preceding in order) (sırada) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The letter 'b' comes before the letter 'c'. Alfabede, 'b' harfi 'c' harfinden önce gelir. |
geçmişte, daha önce, daha evveladverb (in the past) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Have you been here before? Oraya daha önce gitmiş miydin? |
daha önce, daha evveladverb (earlier, sooner) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I would have written before, but I didn't have your new address. |
öndenadverb (ahead, in front) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You go before and I'll follow. |
yerineconjunction (rather than) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) I would die before I would criticize her. |
önündepreposition (in front of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He stood before the crowd and raised his arms. |
önünde, ilerisindepreposition (awaiting, in future) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) She has her whole career before her. |
yerinepreposition (rather than) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Personally, I'd eat pizza before caviar or truffles. |
üstündepreposition (preceding in rank) (rütbe) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Aces come before kings in this game. |
huzurundapreposition (formal (in sight of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) They performed an open-air concert before a huge audience. |
huzurunapreposition (in the jurisdiction of) (mahkeme) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) His case was brought before the International Court of Justice. |
karşısındapreposition (in the face of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He always backs out before a difficult task. |
huzurundapreposition (in the presence of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Before God I declare that I will always tell the truth. |
önceki, evvelkipreposition (without considering) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Their earnings before tax have doubled this year. |
mahkemeye çıkmakphrasal verb, transitive, inseparable (formal (appear in court) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The defendant came before the court for sentencing. |
zamanından önce, vaktinden önceadverb (prematurely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The baby was born before its time. |
zamanından önce, vaktinden önceadverb (precociously) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Parents should not try to force a child to walk before its time. |
yakındaadverb (soon) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Spring should be coming before long. |
olaydan önce/olmadan önceadverb (beforehand) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) By acting before the fact, a company can save time and money by anticipating problems. |
gözü önündeadverb (right in front of you) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) His father was murdered right before his eyes. |
fırtınadan önceki sessizliknoun (figurative (quiet period before [sth] turbulent) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mary's much too quiet. I fear it's the calm before the storm. |
önce gelmek(precede) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The number 2 comes before 3, and 4 comes before 5. |
önce gelmek(figurative (be more important than) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The welfare of my family comes before anything else. |
ödül/mükafat olarak sunmak(figurative, informal (offer as incentive) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dangle a raise in front of him and see what happens. The boss dangled extra overtime pay before the employees for working on the holiday. |
daha önce hiçadverb (at any point previously) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Women are choosing to stay single more than ever before. |
önünden gitmek(precede) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The travel guides go before the tourist group. |
daha önce olmak, daha önceden meydana gelmiş olmak(exist or happen previously) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) This discovery eclipses everything that has gone before. |
hemen öncepreposition (a moment prior to) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I like to have a hot bath just before I go to bed. |
hemen öncepreposition (just prior to) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I'll see you right before the big meeting. |
bir önceki günnoun (a day earlier, the previous day) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
önceki günadverb (a day earlier, on the previous day) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
evvelsi gün, evvelki günnoun (two days ago) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The day before yesterday was my birthday. |
iki gün önceadverb (two days ago) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I haven't seen him since the day before yesterday. |
bir önceki gecenoun (previous night or evening) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
önceki geceadverb (on the previous night or evening) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
İngilizce öğrenelim
Artık before now'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
before now ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.