İngilizce içindeki after ne anlama geliyor?
İngilizce'deki after kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte after'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki after kelimesi sonra, daha sonra, nedeniyle, -den dolayı, yüzünden, ardından, sonra, -den sonra, arkasından, arkadan, sonra, düşük rütbeli, sonraki, kıç tarafındaki, kıçtaki, arkasındaki, gerisindeki, peşinden, tarzında, sormak, adını alan, -e uygun, arayışında olmak, iyi olup olmadığını sormak, sağlığını sormak, peşinden koşmak, peşinden koşmak, takip etmek, peşinden gelmek, peşinde olmak, sözlü saldırıda bulunmak, peşinden gelmek, bakmak, bakımını üstlenmek, bakmak, bakımını üstlenmek, gözetmek, idare etmek, peşinden koşmak, bakmak, ilgilenmek, (birisine) benzemek/çekmek, peşine düşmek, bir süre sonra, biraz sonra, nihayet, sonunda, neticede, sonuç olarak, karşın, çünkü, herşey bittikten sonra, kapanış saatinden sonra, iş saatleri dışında, okul sonrası, müfredat dışı, bir süre sonra, bundan sonra, ondan sonra, (ki) ondan/bundan sonra, adını/ismini birinden almak, kızların peşinden koşmak, kız kovalamak, sonra gelmek, özlem duymak, günden güne, arzulamak, istemek, istek duymak, arzu etmek, sonsuza dek mutlu yaşadılar, mutlu sonu yaşamak, saatlerce, saatler boyu, halini sormak, halini hatırını sormak, çok sonra, iyi bakılan, bakım, şehvetle arzulamak, ihtirasla arzulamak, istemek, arzulamak, -i örnek alarak yapmak, aynı adı vermek, aynı ismi vermek, birbiri ardına/ardından/ardınca, örnek almak, örneğe göre yapmak, -e dayanarak yapılmış, aramak, hemen sonra, hemen sonra, hemen sonra, hasretini çekmek, az sonra, hemen sonra, defalarca anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
after kelimesinin anlamı
sonra, daha sonrapreposition (time: later) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We can discuss it more after lunch. Bu konuyu öğle yemeğinden sonra etraflıca tartışabiliriz. |
nedeniyle, -den dolayı, yüzündenpreposition (because of) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) After all of our advice, he finally changed his mind. Verdiğimiz onca tavsiyeden dolayı nihayet fikrini değiştirdi. |
ardından, sonrapreposition (next in series) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The letter 'c' comes after the letter 'b'. Alfabede 'c' harfi 'b' harfinden sonra gelir. |
-den sonraconjunction (time: when, if) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You can watch TV after you've eaten. The fans went home after the match had finished. |
arkasındanpreposition (position: behind) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Could you close the door after you, please? |
arkadanadverb (behind) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We'll go first and you can follow after. |
sonraadverb (informal (time: later) (zaman) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He walked off in anger but came back two hours after. |
düşük rütbelipreposition (lower in rank) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A lieutenant comes after a captain. |
sonrakiadjective (next, later) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He was wild in his youth but settled down in after years. |
kıç tarafındaki, kıçtakiadjective (nautical: farther aft) (gemi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A gym is located in the after part of the ship. |
arkasındaki, gerisindekiadjective (aeronautics: farther aft) (uçak) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There's a bullet hole in the after part of the plane. |
peşindenpreposition (in search of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He went off after another loaf of bread. |
tarzındapreposition (in the style of) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Painting by Smith, after Monet. |
sormakpreposition (asking about) (durumunu, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) She was asking after your mother. What should I tell her? |
adını alanpreposition (named for) (birisinin) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Judith is named after her grandmother. |
-e uygunpreposition (in accord with) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Now there's a man after my own heart! |
arayışında olmak(informal (search for [sth], [sb]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I'm after a new service provider; which one would you recommend? |
iyi olup olmadığını sormak, sağlığını sormakphrasal verb, transitive, inseparable (enquire about health of: [sb]) (birinin) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I ran into your old friends Vicki and Peter yesterday, and they asked after you. |
peşinden koşmakphrasal verb, transitive, inseparable (pursue [sb]) (birisinin) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The police chased after the burglar and caught him in my neighbour's garden. |
peşinden koşmakphrasal verb, transitive, inseparable (seek [sth] unrealistic) (bir şeyin) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) John is rather homely, but he's always chasing after the pretty girls. |
takip etmek, peşinden gelmekphrasal verb, transitive, inseparable (informal (pursue, chase) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The police came after the robbers in a patrol car. |
peşinde olmakphrasal verb, transitive, inseparable (pursue) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mark is now going after a Master's degree in science. |
sözlü saldırıda bulunmakphrasal verb, transitive, inseparable (informal, figurative (attack verbally) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He really decided to go after him when he saw him flirting with his wife. |
peşinden gelmekphrasal verb, transitive, inseparable (be next, follow) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) In the alphabet, the letter B goes after the letter A. |
bakmak, bakımını üstlenmekphrasal verb, transitive, inseparable (UK (child: be guardian) (çocuk, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Who will look after the children while we're away? |
bakmak, bakımını üstlenmekphrasal verb, transitive, inseparable (UK (pet, plant: tend) (hayvan, bitki, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Will you look after my fish while I'm away? |
gözetmekphrasal verb, transitive, inseparable (UK (concern yourself) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He's looking after his own interests, as usual. |
idare etmekphrasal verb, transitive, inseparable (UK (manage, run) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Could you look after the shop for ten minutes while I run a few errands? |
peşinden koşmakphrasal verb, transitive, inseparable (chase) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) My dog loves to run after a ball. |
bakmak, ilgilenmekphrasal verb, transitive, inseparable (US (look after, take care of) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(birisine) benzemek/çekmekphrasal verb, transitive, inseparable (informal (parent: resemble) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Many people say that Maria takes after her grandmother. Sam really takes after his father. |
peşine düşmekphrasal verb, transitive, inseparable (US (chase) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The boys took after the dog when it ran off with their ball. |
bir süre sonra, biraz sonraadverb (some time later) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) At first he felt no pain. After a while, his arm began to ache. |
nihayet, sonunda, neticede, sonuç olarakadverb (ultimately) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) After all, nobody but the patient has the right to refuse the treatment. |
karşınadverb (despite that) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Tina is feeling better now, so she can come with us after all. |
çünküadverb (explanatory: because) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) I'm definitely going to the concert - they are my favourite band after all. |
herşey bittikten sonraexpression (ultimately) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) After all is said and done, the decision to have a baby is a personal one. |
kapanış saatinden sonraadverb (after official closing time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Pubs aren't allowed to sell alcohol after hours. |
iş saatleri dışındaadverb (law: outside of business time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
okul sonrasıadverb (when school day is over) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The teacher made Kyle stay after school to finish his homework. |
müfredat dışıadjective (extra-curricular) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Drama is a popular after-school activity at my school. |
bir süre sonraexpression (after a while) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) After some time, the architect delivered the plans for our new house. |
bundan sonra, ondan sonraadverb (then, next) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We went to see a film, and after that had a meal in an Italian restaurant. |
(ki) ondan/bundan sonraconjunction (and following this) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He took his morning shower, after which he dressed and began to prepare breakfast. |
adını/ismini birinden almakverbal expression (be given the same name as) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I was named after my mother's best friend. The park was named for the town's mayor. |
kızların peşinden koşmak, kız kovalamakverbal expression (informal (try to seduce young women) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ron seems to spend most of his time chasing after girls. |
sonra gelmek(follow in sequence) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The letter Q comes after P in the English alphabet. |
özlem duymak(desire, long for) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) After years in an office job, Erika found herself craving after an opportunity to work outdoors. |
günden güneadverb (every day) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I'm sick of doing the same thing day after day. |
arzulamak, istemek, istek duymak, arzu etmek(yearn for [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Micah has been hankering after a blueberry bagel all day. |
sonsuza dek mutlu yaşadılaradverb (fairytale ending) (masal sonu) Cinderella married her Prince Charming and they both lived happily ever after. |
mutlu sonu yaşamakadverb (happy outcome) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The lost cat was found in the attic and the family lived happily ever after. |
saatlerce, saatler boyuadverb (continuously for many hours) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The police studied hour after hour of CCTV footage in order to identify the thieves. |
halini sormak, halini hatırını sormak(formal (ask for news of [sb]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Kate inquired after Ben's sister when she saw him at the store. |
çok sonrapreposition (for a long time following) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The feeling of good times lingered on in the house long after the party was over. |
iyi bakılanadjective (cared for, tended) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bakımnoun (UK, informal (care) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
şehvetle arzulamak, ihtirasla arzulamak(desire sexually) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Don Juan lusted after every woman he saw. |
istemek, arzulamak(figurative (want) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tania is lusting after a new smartphone. |
-i örnek alarak yapmak(base on [sth] else) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) This amphitheatre was modelled on the Colosseum in Rome. |
aynı adı vermek, aynı ismi vermek(give the same name as) (birisi ile) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We'd like to name the baby after my mother if it's a girl. |
birbiri ardına/ardından/ardıncaadverb (one at a time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I couldn't believe it! He sat there and ate ten habanero peppers, one after the other! |
örnek almak, örneğe göre yapmaktransitive verb (model, base: on [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) This design is patterned after the latest Paris fashions. Bu tasarım, günün Paris modası örnek alınarak yapıldı. |
-e dayanarak yapılmışadjective (copied, based on [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The airplane was patterned after the bird. |
aramak(formal (seek, search) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The legend tells of how King Arthur's knights quested for the Holy Grail. |
hemen sonraconjunction (at once when) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The ambulance came right after the police arrived. We saw it right after he did. |
hemen sonrapreposition (immediately following) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We set off right after breakfast. Right after the wedding, the couple flew off to Jamaica for their honeymoon. |
hemen sonrapreposition (just following) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Shortly after the Second World War, the Labour government in Britain set about establishing the welfare state. |
hasretini çekmek(figurative (pine, yearn) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Rachel is still sighing after that promotion. |
az sonraadverb (a short while later) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I was born at 3pm; my twin brother followed soon after. |
hemen sonrapreposition (just following) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The team fired their manager soon after losing the game. |
defalarcaexpression (repeatedly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
İngilizce öğrenelim
Artık after'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
after ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.