İngilizce içindeki buffer ne anlama geliyor?

İngilizce'deki buffer kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte buffer'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki buffer kelimesi şok emici, cilalama aleti, cilalayıcı, cilalama bezi, arabellek, tampon vazifesi görmek, veri akışı sağlamak, ara belleğe almak, (gruplar arasında) tampon vazifesi gören kişi veya şey, mali stok/reserv, cilacı, diretken, tampon madde eklemek, tampon bölge anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

buffer kelimesinin anlamı

şok emici

noun ([sth] that absorbs impact)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Green spaces near busy roads act as a buffer to air pollution.

cilalama aleti, cilalayıcı

noun (polishing device)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The jeweler uses a buffer to polish precious stones.

cilalama bezi

noun (cloth used for polishing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I use a chamois buffer to polish my nails.

arabellek

noun (cache that stores streaming data) (bilgisayarda)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
When the buffer is full, the stream is paused.

tampon vazifesi görmek

transitive verb (figurative (cushion from an impact)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The fresh snow buffered the impact when Tina fell down.

veri akışı sağlamak

transitive verb (store, cache: streaming data)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Data is buffered in the computer's RAM.

ara belleğe almak

intransitive verb (store data while streaming)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I'm trying to watch a video but the computer keeps buffering.

(gruplar arasında) tampon vazifesi gören kişi veya şey

noun (figurative (mediator between groups)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Judy and Nigel acted as buffers during the rocky period in Alan and Deana's marriage.

mali stok/reserv

noun (figurative (financial reserve)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Anthony always keeps at least a thousand dollars in his bank account as a buffer.

cilacı

noun (person who buffs)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Rob is a serious buffer; his shoes always shine like mirrors.

diretken

noun (chemistry: pH change resistant substance) (kimya)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

tampon madde eklemek

transitive verb (add chemical buffer to [sth])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Buffer the solution with sodium bicarbonate to increase the pH level.

tampon bölge

noun (neutral zone between enemies)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You need an access permit if you want to enter the buffer zone.

İngilizce öğrenelim

Artık buffer'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.