İngilizce içindeki closest ne anlama geliyor?

İngilizce'deki closest kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte closest'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki closest kelimesi en yakın, en yakın, en yakın, en yakın, yanında, yakınında, yakın, yanında, yakın, samimi, yakın, yakın ilişki içinde, yakın, yakından ilişkili, kapatmak, kapanmak, yakın, benzer, yakın, mahrem, sıkı, dar, dar, sinekkaydı, alakalı, ilgili, sıkı, havasız, az farkla, gizli, kapalı, yakın, kapanma, kapanış, kapanış, çıkmaz sokak, birleşmek, sona ermek, bitmek, kapanmak, kapanmak, bitmek, kapanmak, çevirmek, bitirmek, kapatmak, birleştirmek, bitirmek, son vermek, sona erdirmek, satış yapmak, kapatmak, yaklaşmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

closest kelimesinin anlamı

en yakın

adjective (superlative: physically nearest)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Please hand me the book that is closest to the pen.

en yakın

adjective (superlative: nearest in time) (zaman)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Of all my relatives, my mom's birthday is closest to mine.

en yakın

adjective (figurative (superlative: most intimate) (arkadaş, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I have several good friends, but I'm the closest with Betty.

en yakın

adjective (superlative: nearest in number) (sayı, yaş, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The two youngest girls got along well because they were the closest in age.

yanında, yakınında

adverb (nearby)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Keep your phone close, in case he calls!

yakın

adjective (near)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Be careful, the 'edit' and 'delete' buttons are dangerously close!

yanında

preposition (near to)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The bank is close to the post office.

yakın

adjective (relation: near) (akraba, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The two boys are close cousins.

samimi, yakın

adjective (people: intimate) (dost, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Jill and I are close friends.

yakın ilişki içinde, yakın

(figurative (intimate with)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Ben has always been close to his sister.

yakından ilişkili

adjective (closely associated)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Her philosophy is close to that of Roger, who was her teacher and mentor.

kapatmak

transitive verb (shut)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Please close the window.
Pencereyi kapat lütfen.

kapanmak

intransitive verb (become shut)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The door slowly closed.

yakın

adjective (united)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Their views about history are extremely close.

benzer

adjective (similar)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The twins are close in appearance.

yakın, mahrem

adjective (relationship: intimate)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
They have a close, romantic relationship.
Yakın, romantik bir ilişki içindeler.

sıkı, dar

adjective (compact, tight)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My sweater has a close weave.

dar

adjective (fitting tightly)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This key is a close fit to the lock.

sinekkaydı

adjective (cut near to the base) (traş)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I prefer a straight razor because it gives me a close shave.

alakalı, ilgili

adjective (on topic) (konuyla)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Please stay close to the question under discussion.

sıkı

adjective (rigorous)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
A close examination will reveal that the theory is correct.

havasız

adjective (informal (atmosphere: stuffy)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The atmosphere in the room was close.

az farkla

adjective (contest: almost even) (yarış, vb.)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Alan won a close race.
Altan yarışı az bir farkla kazandı.

gizli

adjective (secret: well guarded)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The information was a close secret.

kapalı

adjective (confined)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The guards kept the prisoner at close quarters.

yakın

(nearly equal, almost)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
You and I are close to the same height.

kapanma, kapanış

noun (act of closing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You have to finish by close of business today.

kapanış

noun (conclusion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The conference came to a close.

çıkmaz sokak

noun (UK (cul-de-sac)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We live on a lovely close near the edge of town.

birleşmek

intransitive verb (unite)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Her hands closed in prayer as she bowed her head.

sona ermek, bitmek

intransitive verb (end)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The proceedings closed on time.

kapanmak

intransitive verb (cease to operate)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
My favourite restaurant closed.

kapanmak

intransitive verb (store: cease trading)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The store closed at nine pm.
Mağaza akşam saat dokuzda kapandı.

bitmek

intransitive verb (end performances)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The play closes on Monday.

kapanmak

intransitive verb (financial: market day end) (borsa, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The market closed on a high today.

çevirmek

transitive verb (fill in)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The builders closed the wall with the last brick.

bitirmek

transitive verb (conclude)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The final speaker closed the session.

kapatmak

transitive verb (block) (yolu, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Workers have closed the road.

birleştirmek

transitive verb (join, unite)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The people closed the circle by joining hands.

bitirmek, son vermek, sona erdirmek

transitive verb (finalize)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Let's close the negotiations now.
Artık görüşmelere son verelim.

satış yapmak

transitive verb (informal (make a sale)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The salesman hopes to close the deal today.

kapatmak

transitive verb (cease operations)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The company closed the factory on Christmas day.

yaklaşmak

transitive verb (nautical: approach) (karaya, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The ship closed land that morning.

İngilizce öğrenelim

Artık closest'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

closest ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.