İngilizce içindeki dan ne anlama geliyor?

İngilizce'deki dan kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte dan'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki dan kelimesi Afrika'dan gelen, -dan herhangi biri, Bulgaristan'a özgü/Bulgaristan'dan gelen, Bulgar, -dan içeri dalmak, -den, -dan, -den, -dan, -den, -dan, -den, -dan, kaynaklı, -den, -dan, Londra'ya ait, -de, -da, -den, -dan, -den, -dan, -dan, -den, -den, -dan, -den, -dan, -den, -dan, -den, -dan, -den, -dan, -e ek olarak, Roma'ya ait, Roma'dan gelen, -den daha, -dan daha anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

dan kelimesinin anlamı

Afrika'dan gelen

adjective (of or from Africa)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Do you know any shops that sell African arts and crafts?

-dan herhangi biri

adjective (no matter which)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
Any one of those cakes will surely be delicious.

Bulgaristan'a özgü/Bulgaristan'dan gelen, Bulgar

adjective (of or from Bulgaria)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My friends Tereza and Yakov are Bulgarian.

-dan içeri dalmak

(rush into: a room, etc.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The robber charged into the bank and shouted "Hands in the air!"

-den, -dan

preposition (starting point in movement) (bir yerden)

We walked from Ely to Eagle Mountain. I can give you directions to our office if you tell me where you will be coming from.

-den, -dan

preposition (indicating raw material) (bir şeyden yapılmış)

All the furniture is made from pine.

-den, -dan

preposition (indicating separation)

She removed the parts from the large box. She was separated from her children for days.
Parçaları kutudan çıkarttı. Günlerce çocuklarından ayrı kaldı.

-den, -dan

preposition (indicating prevention) (kurtarma)

You saved us from a really boring sermon!

kaynaklı

preposition (indicating source)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
All of our data is from public sources. I got this coat from my mum for my birthday.

-den, -dan

preposition (indicating difference) (farklılık)

These figures are distinct from the ones we saw yesterday.

Londra'ya ait

noun as adjective (in or from London)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
London landmarks include Buckingham Palace and 10 Downing Street.

-de, -da

preposition (from: derivation, origin)

The label on the wine bottle read "Produce of Spain".

-den, -dan

preposition (formed from: material)

This bowl is made of plastic.
Bu kase plastikten yapılmıştır.

-den, -dan

preposition (qualifies an adjective)

The secretary is tired of typing.
Sekreter, daktilo yazmaktan sıkıldı.

-dan, -den

preposition (distance) (mesafe belirtme)

There is a city within five miles of here.

-den, -dan

preposition (separation) (ayrılık belirtme)

He was deprived of his turn.

-den, -dan

preposition (inclusion) (aidiyet)

John's colleagues make him feel like he's one of them.

-den, -dan

preposition (away or down from, not on)

The glass fell off the table.
Bardak masadan düştü.

-den, -dan

preposition (UK, informal (from) (bir yerden)

I got the diamonds off him at a good price.

-den, -dan

preposition (informal (paid by) (ödeme yapan)

Dinner's on me tonight! You paid last time we went out.
Bu akşam yemek benden! Geçen sefer sen ödemiştin.

-e ek olarak

expression (in addition to)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The athlete trains for 2 hours per day, and that's over and above his practice sessions with teammates.

Roma'ya ait, Roma'dan gelen

adjective (of, from Rome)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The Roman subway system is fast and convenient.

-den daha, -dan daha

conjunction (in a comparison) (kıyas)

(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").)
She is smarter than he is. I think it's a lot easier to understand Portuguese than to speak it.
Ondan daha zekidir.

İngilizce öğrenelim

Artık dan'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.