İngilizce içindeki dead tired ne anlama geliyor?

İngilizce'deki dead tired kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte dead tired'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki dead tired kelimesi cansız, ölmüş, ölü, ölüler, ölmüşler, uyuşmuş, uyuşuk, yorgun, bitik, bitkin, sönük, gazı kaçmış, bozuk, bozulmuş, sönmüş, sönük, ölü, ölü, akımsız, oyun dışı, ani, boş, durgun, ölü, tam, tamamen, fazlasıyla, boşa çabalamak, boşa kürek çekmek, Ölüler Günü, tamamen karşı/muhalif, ölüp gitmiş, bitmiş, sona ermiş, ölüp gitmiş, çoktan ölmüş, ceset, çıkmaz sokak, ölü adam, harbi haklı, tamamen durma, ölü gibi uyumak, derin uykuda olmak, geleceği olmayan, aniden ölmek, düşüp ölmek, git başımdan, git şuradan, görülmeye değer, göz alıcı bir biçimde, cesedimi çiğnemen lazım, cesedimi çiğnemeden olmaz, hayatta olmaz anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

dead tired kelimesinin anlamı

cansız, ölmüş, ölü

adjective (no longer alive)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The bug still wasn't dead, so he stepped on it again.
ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Ölmüş (or: cansız) böcekleri yerden topladı.

ölüler, ölmüşler

plural noun (people no longer alive)

(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.)
There are a lot of dead buried in that cemetery.

uyuşmuş, uyuşuk

adjective (figurative (numb) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My right foot is dead. Let me walk around a little to wake it up.

yorgun, bitik, bitkin

adjective (informal, figurative (exhausted) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I am dead! Walking around all day is exhausting.

sönük

adjective (informal, figurative (lacking activity) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This party is dead. Let's go to another one.

gazı kaçmış

adjective (figurative (flat, no longer fizzy) (içecek)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Is the lemonade dead? I like it fizzy.

bozuk, bozulmuş

adjective (informal, figurative (no longer useful) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I think the blender is dead and we need to get another one.

sönmüş, sönük

adjective (figurative (no longer burning) (ateş)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The fire appears to be dead.

ölü

adjective (figurative (battery) (akü, pil, mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The battery is dead so the car won't start.

ölü, akımsız

adjective (figurative (electricity) (elektrik, mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Here is the problem. The circuit is dead and needs to be replaced.

oyun dışı

adjective (figurative (sports: out of play) (spor, mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The hit occurred while the ball was dead, so the team will be penalised.

ani

adjective (abrupt)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The car came to a dead stop after hitting the tree.

boş

adjective (informal, figurative (container: empty) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The keg is dead. We need to find another party that still has beer.

durgun

adjective (figurative (stagnant) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This stock is dead today. It hasn't moved up or down in hours.

ölü

adjective (infertile) (verimsiz)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The land is dead, and nothing will grow on it.

tam

adjective (figurative (complete)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The project was a dead failure, and accomplished nothing.

tamamen

adverb (informal (completely)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
He was dead wrong!

fazlasıyla

adverb (slang (very)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
That was dead easy!

boşa çabalamak, boşa kürek çekmek

verbal expression (figurative (pursue a hopeless cause)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I tried to convince him to come with us, but felt that I was beating a dead horse.

Ölüler Günü

noun (celebration: All Souls)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

tamamen karşı/muhalif

(informal (totally opposed to)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I wanted to go to Art School, but my parents were dead against it.

ölüp gitmiş

adjective (dead, deceased)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I remember my fourth grade teacher, but she's long since been dead and buried I'm sure.

bitmiş, sona ermiş

adjective (no longer in effect)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
That law is dead and buried.

ölüp gitmiş, çoktan ölmüş

adjective (dead, deceased)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Cyril has been dead and gone for over twenty years now.

ceset

noun (corpse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The dead body lay undiscovered for three days.

çıkmaz sokak

noun (road: cul-de-sac)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The street led to a dead end so we had to turn around.

ölü adam

noun (slang, figurative (man who is likely to die)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Touch me again and you're a dead man!

harbi haklı

adjective (slang (totally correct) (argo)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
How did you know that answer? You are dead right! You were dead right about that guy; he is a total creep!

tamamen durma

noun (complete halt)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They heard a loud bang in the engine and the car came to a dead stop.

ölü gibi uyumak, derin uykuda olmak

adjective (slang, figurative (asleep)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Once he is asleep he is dead to the world: we can make noise if we want.

geleceği olmayan

noun as adjective (figurative (job, etc.: with no future)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Rick hated his dead-end job.

aniden ölmek, düşüp ölmek

(die suddenly)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
He dropped dead of a heart attack.

git başımdan, git şuradan

interjection (figurative, informal (get lost!)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
When he wouldn't leave her alone, she said, "Drop dead" and walked away.

görülmeye değer

adjective (spectacular)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

göz alıcı bir biçimde

adverb (spectacularly)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

cesedimi çiğnemen lazım, cesedimi çiğnemeden olmaz, hayatta olmaz

interjection (slang, figurative (expressing complete refusal)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
You'll have custody of my children over my dead body! You want to borrow my jeans? Over my dead body!

İngilizce öğrenelim

Artık dead tired'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.