İngilizce içindeki hep ne anlama geliyor?

İngilizce'deki hep kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte hep'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki hep kelimesi all, hep, her zaman, hiç, herhangi bir zamanda, sonsuza kadar, sonsuza dek, ebediyen, ilelebet, her zaman, hep, daima, boyu, boyunca, daima, hep, sonsuza kadar, sonsuza dek, hep, hepsi birden, hep birden, her beraber, hep birlikte, neredeyse her zaman, hep birden, koro halinde/hep bir ağızdan söylenen şey, hep bir ağızdan söylemek, koro halinde söylemek, hep birlikte, hep beraber, toplu halde, başkasını konuşturmamak, hep kendi konuşmak, toplu olarak, hep yeşil kalan, yaprak dökmeyen, hep yeşil kalan/yapraklarını dökmeyen bitki, hep yek zar, bir bir gelen zar, hep birlikte, hep beraber, bir arada, hep bir yerde, hep beraber, hep birlikte, hep birlikte, hep beraber, hep aynı rolleri vermek, hep aynı roller verilen, aynı anda olma, eşanlılık, eşzamanlılık, hep bir ağızdan, hep birden, hep bir ağızdan, hep birden anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

hep kelimesinin anlamı

all

hep, her zaman

adverb (every time)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
She always writes thank you letters after her birthday.
Doğumgünü partisine katılanlara her zaman teşekkür mektubu gönderir.

hiç, herhangi bir zamanda

adverb (at any time)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Have you ever been to New York?
Tabiat hep değişim içindedir.

sonsuza kadar, sonsuza dek, ebediyen, ilelebet

adverb (for all time)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Their lives were changed evermore by the accident.

her zaman, hep

adverb (always, inevitably)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The lazy student was invariably late to class.

daima

adverb (music: throughout, consistently)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

boyu, boyunca

preposition (time: during all of) (zaman)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Airplanes are landing throughout the day. Elspeth was spoiled throughout her childhood.
Tatili, başından sonuna kadar beklenmedik sorunlarla geçti.

daima, hep, sonsuza kadar, sonsuza dek

adverb (forever)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I will always love you.
Seni sonsuza dek seveceğim.

hep

adverb (since forever)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I have always loved you.

hepsi birden, hep birden

adverb (simultaneously, at the same time)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The guests cried "Surprise!" all at once.

her beraber, hep birlikte

adverb (in chorus, in unison)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

neredeyse her zaman

adverb (nearly all the time)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The door to the cellar is almost always unlocked.

hep birden

adverb (in unison)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
We all screamed for more ice cream at the same time.

koro halinde/hep bir ağızdan söylenen şey

noun (figurative (mass utterance) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
"No!" was the chorus from the public concerning new taxes.

hep bir ağızdan söylemek, koro halinde söylemek

transitive verb (figurative (say in unison)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The congregation chorused "Amen" at the end of the prayer.

hep birlikte, hep beraber, toplu halde

adverb (together, as a group)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The club collectively decided to have the annual picnic in June.

başkasını konuşturmamak, hep kendi konuşmak

verbal expression (informal (be the only one to speak)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I'll do all the talking when we negotiate the price.

toplu olarak

adverb (all together, as a group)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The protesters made their way to the town center en masse.

hep yeşil kalan, yaprak dökmeyen

adjective (tree: green all year) (ağaç)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Oaks in this area are mainly the evergreen kind.

hep yeşil kalan/yapraklarını dökmeyen bitki

noun (evergreen plant)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Evergreens make the winter landscape more interesting.

hep yek zar, bir bir gelen zar

noun (slang, figurative (two dice: 1 spot on each)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Snake eyes is the lowest combination on a roll of dice.

hep birlikte, hep beraber

adverb (in one group) (grup halinde)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
We went to the theatre together.
Hep birlikte (or: beraber) tiyatroya gittik.

bir arada, hep bir yerde

adverb (in one place)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
We have the whole family together.
Burada, tüm ailemiz bir arada bulunuyor.

hep beraber, hep birlikte

adverb (in concert)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The students answered together.

hep birlikte, hep beraber

adverb (Italian (music: all players together) (müzik)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

hep aynı rolleri vermek

transitive verb (actor: give similar roles)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The critics thought that the movie had typecast the actor, but he proved them wrong with his latest blockbuster.

hep aynı roller verilen

adjective (actor: given similar roles) (oyuncu)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
After playing so many silly roles, Drake is in danger of becoming a typecast actor.

aynı anda olma, eşanlılık, eşzamanlılık

noun (simultaneity)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The perfect unison of the choristers' voices was impressive.

hep bir ağızdan, hep birden

adverb (figurative (unanimously)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
When asked to vote for the resolution, we responded in favor with one voice.

hep bir ağızdan, hep birden

adverb (figurative (in unison)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The crowd shouted with one voice, "Long live the king!"

İngilizce öğrenelim

Artık hep'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.