İngilizce içindeki prejudiced ne anlama geliyor?

İngilizce'deki prejudiced kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte prejudiced'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki prejudiced kelimesi önyargılı, peşin hükümlü, önyargılı, peşin hüküm, önyargı, ayrımcılık, zarar, önyargılı olmasına neden olmak, önyargı verdirmek, etkilemek, etkilemek, -e zarar vermek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

prejudiced kelimesinin anlamı

önyargılı, peşin hükümlü

adjective (person: biased) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The judge seemed to be prejudiced toward the defendant.

önyargılı

adjective (attitude, belief: showing bias) (tavır, inanç)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My father has a prejudiced belief that Asian food would disagree with him, but he has never tried it.

peşin hüküm

noun (bias, preconceptions)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Barry has such a prejudice against women drivers that he won't even get in the car if a woman is driving.

önyargı

noun (bias: hostility)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We should distinguish between prejudice against people and active discrimination.

ayrımcılık

noun (discrimination)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
People from ethnic minorities often face prejudice in their daily lives.

zarar

noun (harm, detriment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
This law operates to the prejudice of the poor.

önyargılı olmasına neden olmak

transitive verb (bias)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The judge warned the prosecutor not to make any more remarks that might prejudice the jury.

önyargı verdirmek

(make hostile to)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The influence of the extreme right wing has prejudiced the party's more moderate elements against ethnic minorities.

etkilemek

transitive verb (bias)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Irresponsible media coverage can prejudice the outcome of a trial.

etkilemek

(bias against) (birisinin aleyhine olacak şekilde)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The negative reports have prejudiced public opinion against the actor.

-e zarar vermek

(case: damage, harm)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Media coverage is thought to have prejudiced the case against him.

İngilizce öğrenelim

Artık prejudiced'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.