İngilizce içindeki separated ne anlama geliyor?

İngilizce'deki separated kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte separated'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki separated kelimesi ayrılmış, ayrık, ayrılmış, ayrı yaşayan, ayrılmış, ayırmak, ayırmak, ayırmak, ayrı yaşamak, ayrı, başka, farklı, ayrı, ayrı, bağımsız, ayrı satılan takım elbise parçaları, ayrılmak, birbirinden ayırmak, görevden uzaklaştırmak, ayrıştırmak, ayırmak, kanunen ayrı yaşayan anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

separated kelimesinin anlamı

ayrılmış, ayrık

adjective (not together)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
There are two kinds of flour; please keep them separated.

ayrılmış, ayrı yaşayan

adjective (couple: estranged) (evli çift, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The separated couple met with their lawyers last week.

ayrılmış

([sb]: have ended relationship)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He is separated from his third wife.

ayırmak

transitive verb (divide)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We had to separate the boys from the girls in class.
Seçimler ülkeyi ikiye böldü.

ayırmak

transitive verb (divide, segregate)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The teacher separated the boys and the girls.

ayırmak

transitive verb (force apart)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The referee separated the two fighting players.
Hakem kavga eden iki oyuncuyu ayırdı.

ayrı yaşamak

intransitive verb (lovers, couple: split) (evli çiftler, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
They are not divorced, but they separated a year ago.

ayrı, başka, farklı

adjective (another)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Can you put the bread in a separate bag?
Ekmeği başka (or: farklı) bir torbaya koyar mısınız?

ayrı

adjective (detached)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Each piece is separate.

ayrı

adjective (distinct)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The twins look alike, but they are separate people. We requested separate bills.

bağımsız

adjective (independent)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Each division of the company is completely separate. They don't even share a legal team.

ayrı satılan takım elbise parçaları

plural noun (suit garments sold separately)

(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.)
The skirt and the jacket match, but they're sold as separates, not a suit.

ayrılmak

intransitive verb (move apart)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
At the airport the group will separate into those going to London and those bound for Paris.

birbirinden ayırmak

transitive verb (distinguish)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Can you separate the good from the bad?

görevden uzaklaştırmak

transitive verb (US (military: dismiss)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He was separated from the navy.

ayrıştırmak

transitive verb (extract)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The chemical process separates silver from its ore.

ayırmak

transitive verb (extract, filter out)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The girl tried to separate the bad apples in the basket.

kanunen ayrı yaşayan

adjective (officially no longer a couple)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
We are legally separated but we have to wait for a year until we can get a divorce.

İngilizce öğrenelim

Artık separated'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.