İngilizce içindeki spotted ne anlama geliyor?
İngilizce'deki spotted kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte spotted'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki spotted kelimesi benekli, noktalı, lekeli, leke, yer, nokta, mevki, mahal, sivilce, tanımak, saptamak, görmek, bulmak, leke, benek, benekler, puantiye deseni, peşin alışveriş, peşin, anında teslim, kısa süreli, kısa, kısa reklam, projektör ışığı, spot, bir miktar, az miktar, yer, sahne sırası, yer, lekelenmek, çiselemek, lekelemek, leke yapmak, borç vermek, yerleştirmek, koymak, göz kulak olmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
spotted kelimesinin anlamı
benekli, noktalıadjective (having spots) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jane preferred the spotted skirt to the striped one. |
lekeliadjective (stained with spots) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Rick looked down and realised his shirt was spotted with blood. |
lekenoun (stain) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There is a ketchup spot on your shirt there. Gömleğinin şurasında bir ketçap lekesi var. |
yer, nokta, mevki, mahalnoun (informal (location) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That's the spot where the murder took place. Cinayetin gerçekleştiği yer orası. |
sivilcenoun (UK, often plural (pimple, zit: facial blemish) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The teenager bought a special face wash to treat his spots. |
tanımak, saptamak, görmek, bulmaktransitive verb (to detect, see) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The policeman spotted the criminal and started running after him. Polis hırsızı gördü, kovalamaya başladı. |
lekenoun (usually plural (disease: blemish) (hastalık) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Karen has chickenpox and is covered in spots. |
benekplural noun (insect: markings) (hayvan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The most common ladybird in Britain has seven spots. |
beneklerplural noun (animal: markings) (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Cheetahs have black spots. |
puantiye deseniplural noun (pattern: large dots) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I prefer floral patterns to spots or stripes. |
peşin alışveriş, peşin, anında teslimadjective (finance: current price) (piyasa) Currency trades on the spot market and the forward market. |
kısa süreli, kısaadjective (TV, radio: short duration) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The group ran a series of spot announcements on local radio. |
kısa reklamnoun (short advertisement) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The Pepsi spot lasted for 30 seconds. |
projektör ışığı, spotnoun (abbreviation (spotlight) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That is when they turned off all the lights and shone the spot on him. |
bir miktar, az miktarnoun (informal, UK (small amount of [sth]) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Would you like a spot of tea? Robert asked Dan if he fancied a spot of lunch. |
yernoun (geographical area) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tim and Nicola picnicked at a local beauty spot. |
sahne sırasınoun (individual performance time) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The makeup artist rushed to get the singer ready for her spot. |
yernoun (position) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Linda is hoping the coach will give her a spot on the team. I think we may have a spot for you at our firm. |
lekelenmekintransitive verb (become stained) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Your white blouse will spot really easily if you chop those cherries with it on. |
çiselemekintransitive verb (rain lightly) (yağmur) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) It's not really raining yet, but it's spotting; you should take an umbrella just in case. |
lekelemek, leke yapmaktransitive verb (stain) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The oil splashed and spotted the tablecloth. |
borç vermektransitive verb (informal (lend) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Hey man, can you spot me twenty dollars? |
yerleştirmektransitive verb (place) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The mobile phone mast was controversially spotted near the school. |
koymaktransitive verb (sports: place) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The referee spotted the ball too close to the goal after the penalty. |
göz kulak olmaktransitive verb (weightlifting) (güvenlik önlemi olarak) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Can you spot me while I do the bench press? |
İngilizce öğrenelim
Artık spotted'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
spotted ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.