İngilizce içindeki told ne anlama geliyor?

İngilizce'deki told kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte told'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki told kelimesi söylemek, demek, söylemek, anlatmak, duyurmak, haber vermek, açıklamak, anlatmak, anlatmak, işaret, höyük, yapmasını söylemek, fark etmek, fark edilmek, itiraf etmek, ayırt etmek, söylemek, fark etmek, garanti etmek, açıklamak, anlatmak, söylemek, ayırt etmek, birbirinden ayırmak, -i anlatmak, azarlamak, ispiyonlamak, etkisi olmak, söyle, göster anlat etkinliği, hikâye anlatmak, hikâye anlatmak, (gerçeği, vb. hoşa gitmese de) olduğu gibi söylemek, açık açık söylemek, fıkra anlatmak, doğruyu söylemek, doğru söylemek, dümen göstergesi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

told kelimesinin anlamı

söylemek, demek

transitive verb (say, say to)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
What did you tell him?
Ona ne dedin (or: söyledin)?

söylemek, anlatmak

transitive verb (inform)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tell me what he said.
Ahmet'in sana ne dediğini bana da anlat (or: söyle).

duyurmak, haber vermek

transitive verb (with clause: announce)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He told the whole school that he was leaving to become a rock musician.

açıklamak

transitive verb (reveal, divulge) (sır, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We told them our secret.

anlatmak

transitive verb (recount: a story) (hikaye, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Daddy, can you tell me a story?

anlatmak

(recount [sth] to [sb]) (birisine bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He told the story to his daughter.

işaret

noun (of a deception)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
To win in poker, look for sighs, furrowed brows, and other tells from your opponents.

höyük

noun (archaeology: mound)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Archaeologists have discovered a tell containing the remains of a Neolithic village.

yapmasını söylemek

verbal expression (command, order)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
He told her to clean her room.

fark etmek, fark edilmek

intransitive verb (colloquial (notice)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Can you tell that I've put on ten pounds?
Kilo aldığım fark ediliyor mu?

itiraf etmek

intransitive verb (confess)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I interrogated him, but he would not tell.

ayırt etmek

transitive verb (distinguish)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Can you tell the difference between these two colours? I can't tell that one from this one.

söylemek

transitive verb (identify) (kim olduğunu, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Can you tell who it is?

fark etmek

transitive verb (realize)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
It's hard to tell who it is in this light.

garanti etmek

transitive verb (assure)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I have done all the work, I tell you.

açıklamak, anlatmak

transitive verb (explain)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tell me exactly how you came to this conclusion.

söylemek

transitive verb (report to)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
You've broken my toy car. I'm telling Mum!
Oyuncak arabamı kırdın. Anneme söyleyeceğim.

ayırt etmek, birbirinden ayırmak

phrasal verb, transitive, separable (informal (distinguish between)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The twins are so alike that it's not easy to tell them apart.

-i anlatmak

phrasal verb, transitive, inseparable (literary, formal (recount)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

azarlamak

phrasal verb, transitive, separable (informal (reprimand)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The teacher told the girls off for giggling in class.

ispiyonlamak

phrasal verb, transitive, inseparable (informal (inform against)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
If a little boy does something naughty, his sister will tell on him.

etkisi olmak

phrasal verb, transitive, inseparable (US, informal, figurative (have an effect on)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
After a few glasses, that red wine really starts to tell on you.

söyle

adverb (archaic or ironic (tell me)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
"What, pray, do you mean by that?"

göster anlat etkinliği

noun (school: class speaking exercise) (okul)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Johnny, what did you bring for show-and-tell?

hikâye anlatmak

verbal expression (recite a narrative)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The children asked their grandfather to tell them a story.

hikâye anlatmak

verbal expression (figurative (reflect events)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Every picture tells a story.

(gerçeği, vb. hoşa gitmese de) olduğu gibi söylemek, açık açık söylemek

verbal expression (informal (be honest and direct)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Okay, I'll tell it like it is, but I don't think you'll like it.

fıkra anlatmak

verbal expression (recount funny stories)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

doğruyu söylemek, doğru söylemek

verbal expression (be honest)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If a woman asks if you can guess her age, never tell her the truth!

dümen göstergesi

noun (nautical: indicates air flow)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The sailor struggled to repair the tell-tale during the storm.

İngilizce öğrenelim

Artık told'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.