İtalyan içindeki da ne anlama geliyor?

İtalyan'deki da kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte da'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İtalyan içindeki da kelimesi tarafından, -den, -dan, -den beri, -den bu yana, ötesinde, (bir yer)li olmak, -den... -e kadar, -den beri, -den itibaren, ila, arasında, -den, -dan, -den...-e kadar, -den, -dan, göre, -e karşı, kaynaklı, -den, -dan, -dır, -dir, dur, -dür, -den, -den, -dan, onuruna, şerefine, -dan, -den, -den, -dan, -den itibaren, üstünden, üzerinden, vermek, temin etmek, sağlamak, bakmak, oynamak, ceza almak, cezaya çarptırılmak, örnek olmak, örnek oluşturmak, örnek teşkil etmek, parti vermek, davet vermek, sınava girmek, imtihana girrmek, vermek, kağıt dağıtmak, vermek, vermek, takdim etmek, sunmak, bahşetmek, belirlemek, sınava girmek, sınava girmek, imtihana girmek, vermek, ihsan etmek, bahşetmek, vermek, gösterimde olmak, baştan sona, ondan sonra, o zamandan sonra, -den beri, -den bu yana, adına, namına, resmi, biçimsel, usule uygun, iri, irikıyım, cüsseli, güç beğenen, müşkülpesent, birbirinden ayrılmış, ayrı yaşayan, önyargılı, peşin hükümlü, zor kontrol edilebilen, ele avuca sığmaz, okul saatleri dışında yapılan, en iyi kalitede, gurme, kendini beğenmiş, kibirli, erkeksi, duvarla çevrili, sözleşmede belirtilen, mukavelede belirtilen, tarifsiz, tarifi mümkün olmayan, tarifi imkânsız, peçeli, yaşmaklı, peçe takmış, törensel, törenlerde kullanılan, tören, merasim, babaya ait, baba, turistlere hitap eden, turistik, geri verilebilir, zorba, kaçırılmaması gereken, ödenecek olan, tamamen bozulmuş/darmadağın olmuş, kullanıcı dostu, erkek gibi, yaşlı gösteren, (geriye) kalmak, başka yerde, başka yere, yakınlarda, yakın zamanda, yakın olarak, son olarak, her yere, her tarafa, başka bir yere, buralarda, hangisinden, yiyecek, yatak takımı, önemli gelişme, av köpeği, tazı, yolcu gemisi, vazo, çiçeklik, kumarhane, herhangi bir malın sergilendiği salon, teşhir salonu, showroom, çivili spor ayakkabısı, yemek pişirme malzemesi, smokin, mutfak dolabı, silindir çanta, kamçı, malı, -meli, arabuluculuk yapmak, biriktirmek, feshetmek, iptal etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

da kelimesinin anlamı

tarafından

preposizione o locuzione preposizionale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
L'albero è stato tagliato dal suo vicino.

-den, -dan

preposizione o locuzione preposizionale (bir yerden)

Abbiamo camminato da Ely fino alla Eagle Mountain.

-den beri, -den bu yana

preposizione o locuzione preposizionale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Lavora nella fabbrica dal 1999.

ötesinde

preposizione o locuzione preposizionale (uzaklık)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Viviamo a sole tre miglia dall'aeroporto.
Havaalanının üç kilometre ötesinde oturuyoruz.

(bir yer)li olmak

preposizione o locuzione preposizionale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Vengo dalla Norvegia.
Norveçliyim.

-den... -e kadar

preposizione o locuzione preposizionale (süre)

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
Il negozio è aperto da martedì a sabato. Se ti va di prendere qualcosa da bere più tardi, sono libera dalle 17 in poi.
Dükkân, Salı'dan Cumartesi'ye kadar açıktır.

-den beri, -den itibaren

preposizione o locuzione preposizionale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Si interessa di aeroplani dalla prima infanzia.
Çocukluğundan beri uçaklara meraklıydı.

ila, arasında

Il venerdì sera bevo dalle due alle quattro birre.

-den, -dan

preposizione o locuzione preposizionale

Hanno rimosso le parti dalla grande cassa.
Parçaları kutudan çıkarttı. Günlerce çocuklarından ayrı kaldı.

-den...-e kadar

preposizione o locuzione preposizionale (oran)

Vendono di tutto, dalle minestre alla frutta secca.

-den, -dan

preposizione o locuzione preposizionale (kurtarma)

Ci hai salvati da un discorso davvero noioso!

göre

preposizione o locuzione preposizionale

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
Dal mio punto di vista stanno facendo un errore.

-e karşı

preposizione o locuzione preposizionale

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
Il cappotto ti proteggerà dal freddo.

kaynaklı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Tutti i nostri dati provengono da fonti pubblicamente accessibili. // Ho ricevuto questo cappotto da mia madre per il mio compleanno.

-den, -dan

preposizione o locuzione preposizionale (farklılık)

Questi numeri sono diversi da quelli che abbiamo visto ieri.

-dır, -dir, dur, -dür

preposizione o locuzione preposizionale (zaman)

Non ti vedo da anni! Come va? Questa finestra è un po' rigida: non viene aperta da almeno un mese.

-den

preposizione o locuzione preposizionale

Di solito passo per New York quando vado in Europa con l'aereo.
Avrupa'ya uçarken genellikle New York'dan geçerim.

-den, -dan

Il bicchiere è caduto dal tavolo.
Bardak masadan düştü.

onuruna, şerefine

preposizione o locuzione preposizionale (in onore di)

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
La chiesa ha tenuto una messa per ricordare le vittime del terremoto.

-dan, -den

preposizione o locuzione preposizionale (mesafe belirtme)

C'è una città a cinque miglia da qui.

-den, -dan

preposizione o locuzione preposizionale (bir yerden)

Ho comprato i diamanti da lui a un buon prezzo.

-den itibaren

preposizione o locuzione preposizionale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Da domani dovrai arrivare dieci minuti prima.

üstünden, üzerinden

preposizione o locuzione preposizionale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Il coperchio è caduto dal barattolo ed è finito per terra.

vermek

verbo transitivo o transitivo pronominale (konser, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Stasera darà un concerto per pianoforte.

temin etmek, sağlamak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La stufa fornisce calore all'intera casa.
Kalorifer, tüm evin ısınmasını sağlıyor.

bakmak

(essere esposto)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La nostra camera da letto guarda a est.
Yatak odamız doğuya bakıyor.

oynamak

(teatro: colloquiale) (gösteri)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cosa danno a teatro stasera?

ceza almak, cezaya çarptırılmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Gli hanno dato 10 anni per rapina a mano armata.

örnek olmak, örnek oluşturmak, örnek teşkil etmek

(davranışlarıyla, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Dovresti dare il buon esempio a tuo fratello più piccolo!

parti vermek, davet vermek

verbo transitivo o transitivo pronominale (una festa)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Abbiamo dato una festa per festeggiare la nuova casa.

sınava girmek, imtihana girrmek

verbo transitivo o transitivo pronominale (esami, prove, test)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il mese prossimo faccio l'esame di maturità.

vermek

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Gli occhiali davano a Brian un'aria sofisticata.

kağıt dağıtmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (giochi di carte)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tutti a turno danno le carte.
Kağıtları herkes sırayla dağıtacak.

vermek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'accento britannico della cantante dà un certo fascino al suo canto.

vermek, takdim etmek, sunmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il premio è stato consegnato dal vincitore dell'anno precedente.

bahşetmek

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Dacci un segno, o Signore!

belirlemek

verbo transitivo o transitivo pronominale (il ritmo, l'andatura, ecc.) (tempoyu, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il capitano dava il passo nella gara di biciclette.

sınava girmek

verbo transitivo o transitivo pronominale (esami)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Do l'esame di lingua la prossima settimana.

sınava girmek, imtihana girmek

verbo transitivo o transitivo pronominale (esame, test)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Darò l'esame di chimica mercoledì.

vermek, ihsan etmek, bahşetmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il presidente conferì la medaglia d'onore al soldato.

vermek

(documento)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

gösterimde olmak

(film: al cinema) (sinema filmi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Che film ci sono al cinema questa settimana?

baştan sona

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Quando la canzone è completamente finita metti su un altro CD.

ondan sonra, o zamandan sonra

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Abbiamo avuto una grossa discussione. Da allora non l'ho più chiamata.
Onunla kavga ettik. Ondan sonra onu hiç aramadım.

-den beri, -den bu yana

congiunzione

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Non lo si vede più da quando aveva fatto quella scenata terribile.

adına, namına

preposizione o locuzione preposizionale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Le porgo da parte del Senatore i migliori auguri per il successo.

resmi, biçimsel, usule uygun

(da cerimonia)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
L'apparato cerimoniale è pronto per il rito.
ⓘQuesta frase non è una traduzione della frase di origine. Merasim için resmi kıyafetini giydi.

iri, irikıyım, cüsseli

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Non era facile portare quell'ingombrante sacco di libri.

güç beğenen, müşkülpesent

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Paul era molto esigente e tendeva a metterci molto a fare le cose.

birbirinden ayrılmış, ayrı yaşayan

aggettivo (eşler)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

önyargılı, peşin hükümlü

(persona) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Il giudice sembrava prevenuto verso l'imputato.

zor kontrol edilebilen, ele avuca sığmaz

(kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

okul saatleri dışında yapılan

(etkinlik, spor, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Quest'anno la scuola non ha un budget per le attività parascolastiche.

en iyi kalitede, gurme

aggettivo (cibo, vini) (yiyecek)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
È difficile trovare gli ingredienti per alcune di queste ricette ricercate.

kendini beğenmiş, kibirli

(specifico: persone) (tavır, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I vicini ci evitano perché sono snob.

erkeksi

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

duvarla çevrili

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

sözleşmede belirtilen, mukavelede belirtilen

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
L'accordo contrattuale dice che a me spetta il 15% dei profitti.

tarifsiz, tarifi mümkün olmayan, tarifi imkânsız

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La sensazione dell'amore è indescrivibile.

peçeli, yaşmaklı, peçe takmış

(con un velo)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Una misteriosa donna velata stava in piedi davanti al cimitero.

törensel, törenlerde kullanılan, tören, merasim

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Questa maschera cerimoniale era utilizzata nei rituali per la fertilità.

babaya ait, baba

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Bob ha dato a suo figlio un consiglio paterno riguardo l'uscire con qualcuno.

turistlere hitap eden, turistik

aggettivo (dispregiativo) (resmi olmayan dil, aşağılayıcı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Luke odia le destinazioni turistiche e passa le vacanze solo in posti meno conosciuti come la Croazia.

geri verilebilir

aggettivo

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Gli acquisti sono restituibili solo entro trenta giorni.

zorba

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I paesani speravano di sfuggire alle leggi tiranniche del loro re.

kaçırılmaması gereken

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

ödenecek olan

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La preghiamo di pagare immediatamente l'importo dovuto.

tamamen bozulmuş/darmadağın olmuş

aggettivo (da buttare)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le mie gomme sono andate: dovrò procurarmene di nuove.

kullanıcı dostu

(informatica)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Non ho mai visto un computer più user-friendly di questo.

erkek gibi

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

yaşlı gösteren

(giysi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Quel vestito è troppo matronale per me: sembro mia nonna.

(geriye) kalmak

verbo intransitivo (generico)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Mancano ancora dieci miglia.
On kilometre daha kaldı.

başka yerde, başka yere

avverbio

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Nel libro non c'erano le informazioni che cercava la studentessa, così dovette cercare altrove.

yakınlarda, yakın zamanda

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
La palude appena bonificata è ancora fangosa.

yakın olarak

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

son olarak

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

her yere, her tarafa

(ovunque)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Ho guardato dappertutto ma non sono ancora riuscito a trovare le mie chiavi.

başka bir yere

avverbio

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Quando videro il menu decisero di andare a pranzo altrove. Le mie chiavi devono essere altrove, perché non sono dove le lascio abitualmente.

buralarda

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Qui in Europa certe cose le fanno in modo diverso.

hangisinden

(edebi, eskil)

yiyecek

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Se tu porti da bere io porto il cibo.

yatak takımı

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le stanze dispongono di materassi soffici e lenzuola pulite.

önemli gelişme

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Lo psicologo di Evan ha detto che con questa terapia la sua condizione ha avuto una svolta.

av köpeği, tazı

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Peter ha allevato un segugio per portarselo a caccia.

yolcu gemisi

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

vazo, çiçeklik

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ben andò a cercare un vaso per i fiori.

kumarhane

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Diversi stati hanno aperto dei casinò allo scopo di attrarre turisti.

herhangi bir malın sergilendiği salon, teşhir salonu, showroom

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

çivili spor ayakkabısı

(sport: generale)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I giocatori di calcio indossano scarpette per migliorare la trazione.

yemek pişirme malzemesi

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

smokin

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Henry indossava uno smoking e una cravatta.

mutfak dolabı

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Dovresti trovare delle ciotole nella credenza.

silindir çanta

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I borsoni sono le valigie dei marinai.

kamçı

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

malı, -meli

Devi prendere una nuova patente.
Gümrükte bavulunuzu memura göstermeye mecbursunuz.

arabuluculuk yapmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
È stato chiamato un soggetto indipendente per mediare nella disputa.

biriktirmek

(para)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

feshetmek, iptal etmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

İtalyan öğrenelim

Artık da'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.

İtalyan hakkında bilginiz var mı

İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.