Fransızca içindeki donner ne anlama geliyor?

Fransızca'deki donner kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte donner'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki donner kelimesi katkıda bulunmak, vermek, ürün vermek, mahsul vermek, atmak, basmak, bağış yapmak, bağışta bulunmak, bağışlamak, para bağışında bulunmak, para bağışı yapmak, tahsis etmek, dağıtmak, vermek, fikrini açıklamak, vermek, vermek, vermek, bağışı yapmak, belirlemek, meyve vermek, ayırmak, vakfetmek, hasretmek, kan bağışı yapmak, kan bağışlamak, vermek, ile katkıda bulunmak, vermek, örnek olmak, örnek oluşturmak, örnek teşkil etmek, vazife vermek, vazifelendirmek, vermek, teklif etmek, teklifte bulunmak, hediye veren kimse, vermek, vermek, vermek, nazır olmak, ödemek, (para) vermek, görev vermek, iş vermek, vermek, sebep olmak, neden olmak, bağışlamak, vermek, vermek, hamile bırakmak, doğurmak, patronluk taslayan, karnını doyurma, yedirme, kornaya basmak, korna öttürmek, elle hafifçe vurmak, tokat atmak, tokatlamak, sille atmak, bıçaklamak, bıçak saplamak, burnunu sürtmek, emzirmek, yüreklendirmek, bağımsızlık vermek, zorla yedirmek, hep aynı rolleri vermek, renk katmak, renklendirmek, razı olmak, kabul etmek, bastırmak, öpmek, vurmak, yumruk atmak, sarılmak, yıkamak, banyo yaptırmak, oluşturmak, yalanlamak, aksini iddia etmek, tazelemek, tazelik vermek, iğrendirmek, tiksindirmek, midesini bulandırmak, tokat atmak, yemek vermek, beslemek, sıvazlamak, kederli, hüzünlü, efkarlı, tartmak/tartılmak, götürmek, taramak, karşılık vermek, karşılıkta bulunmak, sopalamak, sopayla dövmek, adını koymak, ismini koymak, izin vermek, ruhsat vermek, yol açmak, neden olmak, sebep olmak, eğitim vermek, eğitimini sağlamak, tahsil ettirmek, tavsiyede bulunmak, sınamak, test etmek, başlatmak, yardım yapmak, onaylamak, tasdik etmek, sevmek, yumurtlamak, puanlamak, not vermek, notlandırmak, başlatmak, trafik cezası vermek/yazmak/kesmek, iletişim kurmayı reddetmek, yedek, alabildiğine, öğürme refleksi, düşündürücü şey, reklam, çocuk doğurmak, doğum yapmak, söz vermek, fikrini belirtmek, fikrini söylemek, her yolu denemek, tüm yolları denemek, komut vermek, hasta hissettirmek, hasta etmek, açılmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

donner kelimesinin anlamı

katkıda bulunmak

verbe intransitif

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Donnez autant que vous le pouvez.

vermek

verbe transitif (un spectacle) (konser, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle donne un récital de piano ce soir.

ürün vermek, mahsul vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cette terre produit une tonne de maïs à l'hectare.

atmak, basmak

(un cri, un soupir) (çığlık, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il a poussé un cri et s'est mis à courir vers elle.

bağış yapmak, bağışta bulunmak

(de l'argent)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)

bağışlamak, para bağışında bulunmak, para bağışı yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

tahsis etmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

dağıtmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

vermek

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

fikrini açıklamak

(figuré : son avis)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

vermek

verbe intransitif (des idées) (fikir, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle a donné un bon nombre de bonnes idées.

vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Si tu ne veux plus de ces jouets, donnons-les.

vermek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Est-ce que tu peux me donner un peu de sucre ?

bağışı yapmak

(para, giysi, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

belirlemek

verbe transitif (le rythme) (tempoyu, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le leader a donné le rythme dans la course cycliste.

meyve vermek

verbe transitif (des fruits)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Cet arbre donne des fruits à la fin de l'été.

ayırmak, vakfetmek, hasretmek

(du temps) (zamanını , vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Nous avons besoin de bénévoles qui puissent donner cinq heures de leur temps par semaine.

kan bağışı yapmak, kan bağışlamak

verbe transitif (du sang)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il y a maintenant des dépistages approfondis pour les personnes qui donnent leur sang.

vermek

verbe transitif (öğüt, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

ile katkıda bulunmak

verbe transitif (de l'argent)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Si chacun met 5 dollars, on aura assez d'argent.

vermek

verbe transitif (des fruits) (meyve, çiçek)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Après plusieurs années de sécheresse, le pommier a finalement donné des fruits.

örnek olmak, örnek oluşturmak, örnek teşkil etmek

verbe transitif (l'exemple) (davranışlarıyla, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tu devrais donner (or: montrer) l'exemple à ton jeune frère.

vazife vermek, vazifelendirmek

verbe transitif (un poste)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

vermek

(une tâche, un travail) (görev, ödev)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

teklif etmek, teklifte bulunmak

(resmi dil)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le jeune homme a présenté ses remerciements à la famille pour leur gentillesse.

hediye veren kimse

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

vermek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Peux-tu me donner (or: passer) le livre là-bas, s'il te plaît ?

vermek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Peux-tu me donner (or: passer) le livre là-bas, s'il te plaît ?
Şu kitabı bana verir misin?

vermek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Peux-tu me donner quelque chose à manger ?
Bana yiyecek bir şeyler verir misin?

nazır olmak

(manzara)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

ödemek, (para) vermek

(payer)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je te donne cinq cents dollars pour ta voiture.
Bu otomobil için sana beşyüz dolar ödeyeceğim (or: vereceğim).

görev vermek, iş vermek

(une place)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Après trois entretiens, on lui a donné la place.
Girdiği üç tane mülakatın sonucunda, iş ona verildi.

vermek

(emaneten)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je leur ai confié les clés de la maison pour une semaine.

sebep olmak, neden olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cela me donne beaucoup de plaisir de vous inviter ce soir (or: Cela me fait plaisir de vous inviter).

bağışlamak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il a fait don de tous ses biens.

vermek

(ceza, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il a donné des heures de retenue à toute la classe.

vermek

(un médicament) (ilaç, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Quelle dose d'aspirine dois-je lui donner ?

hamile bırakmak

(un enfant)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Son mari lui donna deux fils trois ans après leur mariage.

doğurmak

(faire naître) (hayvan)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La truie a donné le jour à trois petits.

patronluk taslayan

(personne)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Annie est autoritaire et ordonne toujours à ses frères de faire ses tâches ménagères.

karnını doyurma, yedirme

(bebek)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

kornaya basmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Klaxonne s'il n'avance pas.

korna öttürmek

(otomobil)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Qui est cette personne qui klaxonne derrière moi ?

elle hafifçe vurmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Becky se mit à pleurer, et Clive lui tapota l'épaule d'une manière qui se voulait rassurante.

tokat atmak, tokatlamak, sille atmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

bıçaklamak, bıçak saplamak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'agresseur a poignardé sa victime (or: a donné un coup de couteau à sa victime) lorsqu'elle a refusé de lui donner son sac.

burnunu sürtmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'équipe a été calmée par sa défaite.

emzirmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

yüreklendirmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

bağımsızlık vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

zorla yedirmek

(un animal)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

hep aynı rolleri vermek

(Cinéma)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

renk katmak, renklendirmek

(une soirée, un événement)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

razı olmak, kabul etmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle a dit qu'elle n'avait jamais consenti à se marier avec l'homme.

bastırmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

öpmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle l'embrassa.
Onu öptü.

vurmak, yumruk atmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le boxeur a frappé son adversaire.
Boksör rakibine vurdu (or: yumruk attı).

sarılmak

(un peu soutenu)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
C'est à contrecœur qu'il étreignit son ancien ennemi.
Eski düşmanına isteksiz bir şekilde sarıldı.

yıkamak, banyo yaptırmak

(des bébés)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
John baignait soigneusement le bébé dans l'évier.

oluşturmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La délégation française avait élaboré une proposition, mais elle a été rejetée.

yalanlamak, aksini iddia etmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'expression calme du visage de Ron dément ses mains nerveuses.

tazelemek, tazelik vermek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le nouveau gérant a redynamisé la société.

iğrendirmek, tiksindirmek, midesini bulandırmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

tokat atmak

(au visage)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Certaines personnes pensent qu'il ne faut jamais gifler les enfants.

yemek vermek, beslemek

(hayvan, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Helen nourrit le chien le matin.

sıvazlamak

(un animal)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Hazel caressa la tête du chien.

kederli, hüzünlü, efkarlı

(mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Les jours de pluie, je suis déprimé.

tartmak/tartılmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Quand les deux sœurs se disputaient, leur mère donnait intervenait toujours.

götürmek

(emmener : une personne) (araba, vb. ile)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je vais être en retard au spectacle à moins que tu m'y conduises.

taramak

(saç, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Après une journée à la mer, j'ai du mal à peigner mes cheveux.

karşılık vermek, karşılıkta bulunmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mary a rendu les insultes de son petit ami en le giflant.

sopalamak, sopayla dövmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La victime a été frappée avec un objet lourd.

adını koymak, ismini koymak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ils vont appeler leur bébé Michael.

izin vermek, ruhsat vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

yol açmak, neden olmak, sebep olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

eğitim vermek, eğitimini sağlamak, tahsil ettirmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle a été éduquée en France.

tavsiyede bulunmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

sınamak, test etmek

(des connaissances)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le professeur a évalué les élèves sur ce qu'ils avaient appris durant le trimestre.

başlatmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

yardım yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous demandons à tous ceux qui le peuvent de bien vouloir aider.
Size az da olsa yardımımız dokunabilirse çok mutlu olacağız.

onaylamak, tasdik etmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le patron a-t-il déjà approuvé le projet ?

sevmek

(avoir une profonde affection)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle aime trop.

yumurtlamak

(poule,...) (yumurta)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cette poule ne pond plus.

puanlamak

(Scolaire)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le professeur nota la performance par un A+.

not vermek, notlandırmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le professeur a noté sa dissertation "A".

başlatmak

(bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ils ont lancé l'expédition dans la jungle inexplorée.

trafik cezası vermek/yazmak/kesmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le policier m'a verbalisé pour excès de vitesse.
Polis memuru hız yaptığım için trafik cezası kesti.

iletişim kurmayı reddetmek

(birisiyle)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

yedek

(en plus)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
J'ai besoin d'un pneu de rechange pour le tracteur.
Bugünlerde çok yoğunum, hiç boş zamanım yok.

alabildiğine

(familier)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

öğürme refleksi

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

düşündürücü şey

locution verbale

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Oui, tes idées donnent certainement à réfléchir.

reklam

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

çocuk doğurmak, doğum yapmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Helen a donné naissance à un enfant à l'âge de 43 ans.

söz vermek

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il sera là ! Il a donné sa parole !

fikrini belirtmek, fikrini söylemek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

her yolu denemek, tüm yolları denemek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Si tu veux gagner le tournoi, il faut que tu donnes tout ce que tu as.

komut vermek

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le général a donné un ordre à ses hommes pour qu'ils soient prêts pour le combat.

hasta hissettirmek, hasta etmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je n'ai pas pu rester à l'hôpital avec lui parce que la vue du sang me donne envie de vomir (or: me donne la nausée).

açılmak

(bahçeye, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La porte donne sur un magnifique jardin.

Fransızca öğrenelim

Artık donner'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

donner ile ilgili kelimeler

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.