Fransızca içindeki grand ne anlama geliyor?
Fransızca'deki grand kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte grand'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki grand kelimesi büyük, geniş, uzun, uzun boylu, endamlı, büyük, ciddi, büyük, büyük, büyük, erişkin, geniş, uzun, iyice, adamakıllı, görkemli, ihtişamlı, büyük, heybetli, geniş çaplı, geniş, gösterişli, büyük, geniş, çok sayıda, müthiş, müthiş, önemli, büyük, ünlü, saygın, seçkin, büyük, uygun, münasip, yüksek, çok iyi, yüksek, lüks, aşırı, iri, iri yarı, önemli şey, en büyük boy, ezici (çoğunluk), çok büyük, muazzam, seçkin, heyecanlı, heyecan verici, gürültülü, daha yaşlı, yaşça daha büyük, tam, eksiksiz, perişan, sefil, klasik, yetişkin, içten, sert, ana cadde, uzun, büyük, önemli, başlıca, engin, çok büyük, büyükanne, nine, büyükbaba, dede, büyükanne/büyükbaba, nine, efendi, büyük servet/lüks/konfor, büyük dede, büyük nine, patron, büyük teyze, büyük amca, ana cadde, şehir meydanı, büyümek, hızla/kuvvetle vurmak, geçirmek, yıllanmış ve kaliteli (şarap), uzak mesafe, evlat, oğlum, Nine, görülmeye değer gösteri/eğlence, büyük amca, büyük teyze, Nine, dede, büyükbaba, revaçta, popüler, babalık, yaşlı kadın, nine, yaşlı kadın, nine, çömez, velvele, yaşlı, ana yelken, mayistra, blok, film endüstrisi, sinema endüstrisi, yaşlı adam, dede, gürültü, patırtı, gümbürtü, daha küçük, kısacık/dar, en büyük, lüks, çok rahat/konforlu, önemli değil, mühim değil, ortada, açık, cömert, çok az, tam açık, açık hava, güpegündüz, tam vakti, tam zamanı anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
grand kelimesinin anlamı
büyük, geniş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La ville dispose d'un grand stade. Şehir büyük bir stadyuma sahiptir. |
uzun, uzun boylu, endamlıadjectif (personne, objet) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce joueur de basket est vraiment grand. Tığ gibi bir delikanlıydı. |
büyükadjectif (nombre) (sayı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un billion est un très grand nombre. |
ciddi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mon éducation a eu une grande influence sur ma vision de la pauvreté. |
büyükadjectif (gürültü, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) En explosant, le moteur a fait un grand bruit et généré beaucoup de poussière. |
büyükadjectif (frère, sœur) (kardeş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma grande sœur a toujours été méchante avec moi. |
büyük, erişkinadjectif (adulte) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le garçon veut être pompier quand il sera grand. |
genişadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cette semaine reste pour toi une grande opportunité de te faire des contacts. |
uzunadjectif (taille) (boy) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ton petit frère est de plus en plus grand ! |
iyice, adamakıllıadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il ouvrit grand les yeux pour la photo. |
görkemli, ihtişamlı, büyük, heybetliadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'immense cathédrale s'élevait au-dessus des fidèles. |
geniş çaplıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a une grande expérience en droit commercial. |
geniş(route, rivière,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le bout de son jardin était délimité par le passage d'une large rivière. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. İki bina arasında geniş bir alan bulunmaktadır. |
gösterişli(titre, nom) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) "Studio" est un nom assez pompeux pour ma petite cabane. |
büyük, genişadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ils ont acheté une grande maison. Büyük bir ev satın aldılar. |
çok sayıda
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y avait une grande foule devant la porte. |
müthiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il avait une grande affection pour les Plaines d'Écosse. |
müthişadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La soirée fut une grande réussite. Müthiş bir partiydi. |
önemli, büyükadjectif (important) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La Neuvième Symphonie de Beethoven est l'un des plus grands morceaux de l'époque. Beethoven'ın Dokuzuncu Senfonisi, çağının en önemli eserlerinden biridir. |
ünlü, saygın, seçkin
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Churchill est l'un des plus grands leaders de l'histoire de l'Angleterre. Churchill, İngiltere'nin ünlü liderlerinden biriydi. |
büyükadjectif (principal, imposant) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le bal se tiendra dans la Grande Salle. Balo, Büyük Salon'da düzenlenecektir. |
uygun, münasipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lisez les règles avec une grande attention. |
yüksekadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a toujours de grandes idées. |
çok iyiadjectif (bonne réputation) (aile, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il vient d'une grande famille. |
yüksek
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a de grands objectifs pour son projet de dictionnaire. |
lüksadjectif (yaşantı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Après avoir gagné au loto, ils menèrent la grande vie jusqu'à ce qu'ils aient tout dépensé. |
aşırıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était un grand drogué. |
iri, iri yarıadjectif (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La plupart des joueurs de basket professionnel sont très grands. |
önemli şeyadjectif (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce n'était pas un grand dîner - juste quelques choses à grignoter. |
en büyük boy
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Irene a acheté une énorme boîte de mouchoirs. |
ezici (çoğunluk)adjectif (majorité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Une large majorité a voté non. |
çok büyük, muazzam(de grande taille) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un tsunami est une très grande vague, souvent causée par un tremblement de terre ou un volcan. |
seçkinadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est un grand (or: éminent) écrivain. |
heyecanlı, heyecan verici
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La culture de la betterave en appartement est un sujet passionnant ! ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Nişanlanmaları çok heyecanlı bir haberdi. |
gürültülü(son, volume,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La musique dans le bar était tellement fort qu'ils ne s'entendaient pas parler. J'ai entendu un bruit fort. |
daha yaşlı, yaşça daha büyük
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La sœur aînée de Fiona est avocate. |
tam, eksiksiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marie avait la liberté absolue de pouvoir agir à sa guise. |
perişan, sefil
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
klasik(Musique : pas populaire) (müzik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'écoute principalement de la musique classique. |
yetişkin
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
içten
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Linda était honnête dans sa demande de pardon. |
sert(rüzgar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les vents violents firent s'envoler la tente. |
ana cadde
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quel est le nom de la rue principale de ce village ? Est-ce Court Street ? |
uzun(route, vêtement,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
büyük, önemli, başlıca
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Melville eut une influence considérable (or: majeure) sur ses œuvres. Eserlerinin üzerinde Melville'in büyük etkisi vardı. |
enginadjectif (connaissance) (bilgi, deneyim, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok büyük(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
büyükanne, ninenom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Une de mes grands-mères va venir nous voir. Babaannem, 90 yaşında olmasına rağmen hala sağdır. |
büyükbaba, dedenom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le grand-père d'Irène a toujours de la force pour son âge. |
büyükanne/büyükbaba(surtout au pluriel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Vous avez eu un grand-père ou une grand-mère qui aurait immigré ? // Le garçon a été élevé par ses grands-parents maternels. |
nine(familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ma mamie fait les meilleures cookies ! |
efendi(Histoire (Moyen Âge) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
büyük servet/lüks/konfor
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le couple vivait dans l'opulence (or: dans le luxe) dans un domaine de 80 hectares dans l'Oxfordshire. |
büyük dedenom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mon arrière-grand-père s'est battu lors de la Première Guerre mondiale. |
büyük ninenom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'on n'avait pas encore inventé les voitures quand mon arrière-grand-mère était jeune fille. |
patron
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Joe, c'est le patron au boulot, mais c'est sa femme la patronne à la maison. |
büyük teyzenom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
büyük amcanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mon grand-oncle possède une petite ferme dans l'Iowa. |
ana caddenom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il habite dans la grand-rue du village. |
şehir meydanı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
büyümek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) J'ai grandi dans un village au Sud de l'Angleterre. |
hızla/kuvvetle vurmak, geçirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un supporter a frappé l'arbitre à la tête avec sa chaise. |
yıllanmış ve kaliteli (şarap)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les deux amis commandent un Bordeaux millésimé pour accompagner leur repas. |
uzak mesafe(vol, avion) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
evlat, oğlum(familier) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Fiston, en voilà, des manières ! |
Nine
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
görülmeye değer gösteri/eğlence
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La représentation était une superproduction où figuraient de nombreuses célébrités. |
büyük amcanom masculin (rare) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
büyük teyzenom féminin (par alliance) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ma grand-tante Nelly a 88 ans. |
Nine(familier) (sesleniş) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dede, büyükbabainterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Le jeune homme dit, "Grand-père, parle-moi de ta jeunesse." |
revaçta, popüler(müzik, kültür, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
babalık(figuré, péjoratif) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
yaşlı kadın, nine(familier : vieille dame) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le garçon mal élevé lâcha, "Bouge, grand-mère" en passant à son niveau. |
yaşlı kadın, nine(familier : vieille dame) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çömez(argot) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les élèves plus âgés ont des bizuts qui se chargent de leurs corvées. |
velvele(familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dan n'aimait pas qu'on fasse tout un pataquès de son anniversaire. |
yaşlı(familier) (vurgu) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un sacré grand chien qu'ils ont pour garder le portail. |
ana yelken, mayistranom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous devons coudre la grand-voile avant de sortir en mer. |
blok(groupe d'immeubles) (bina) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le nouveau complexe résidentiel est quasiment achevé. |
film endüstrisi, sinema endüstrisi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les vedettes du théâtre et du cinéma assistèrent à la première. |
yaşlı adam, dede(familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
gürültü, patırtı, gümbürtü(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
daha küçük
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La Grande Pyramide étant si célèbre, moins de gens visitent les plus petites pyramides d'Égypte. |
kısacık/dar(tenue : fin, pas chaud) (giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je n'aurais pas dû prendre ce haut léger pour aller faire du patin à glace. |
en büyükadjectif (taille, nombre) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tokyo fait partie des plus grandes villes du monde. |
lüks, çok rahat/konforlu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous avons séjourné dans un complexe de luxe pour notre lune de miel. |
önemli değil, mühim değil
Ce n'est pas un drame si ton frère aime boire une bière de temps en temps. |
ortada, açık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son homosexualité a été exposée au grand jour (or: étalée en public). |
cömert
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le théâtre fonctionnait grâce aux dons de généreux mécènes. |
çok az
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tam açık(yeux) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai examiné la situation avec les yeux grand ouverts. |
açık hava
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dün gece açık havada uyuduk. Çadır bile kurmadık. |
güpegündüz
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ils vendaient de la drogue en plein jour (or: au grand jour). |
tam vakti, tam zamanı
Il est grand temps que j'aille chez le médecin, ça fait déjà quatre fois que je reporte. Il est grand temps que tu trouves un travail. |
Fransızca öğrenelim
Artık grand'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
grand ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.