İngilizce içindeki bursting ne anlama geliyor?

İngilizce'deki bursting kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte bursting'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki bursting kelimesi patlamak, infilâk etmek, (gözyaşı, vb.) boşalmak/boşanmak, patlamak, yırtmak, yırtmak, çıkmak, ortaya çıkmak, patlamış, patlak, patlamış, patlama, patlama, patlama, kırılma, içeri dalmak, içeri dalmak, birden ortaya çıkmak, aniden çıkmak, çıkmak, çıkmak, aniden belirmek, alev almak, tutuşmak, kahkahayı basmak, gözyaşlarını tutamamak, patlamaya hazır anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

bursting kelimesinin anlamı

patlamak, infilâk etmek

intransitive verb (explode)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The water balloon burst when it hit the teacher's leg.

(gözyaşı, vb.) boşalmak/boşanmak

intransitive verb (applause, tears)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The little girl burst into tears as her balloon drifted toward the sky.

patlamak

intransitive verb (rupture)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Marty was taken to the hospital in an ambulance when his appendix burst.

yırtmak

transitive verb (cause rupture)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The stress of her new job caused Carolyn to burst a blood vessel in her eye.

yırtmak

transitive verb (break, tear [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Larry laughed so hard, he burst his trousers.

çıkmak, ortaya çıkmak

intransitive verb (emerge, come into view)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The Beatles burst onto the music scene in the early 1960s.

patlamış, patlak

adjective (balloon, tire: punctured) (balon, lastik, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
A burst tire caused the driver to lose control of his vehicle.

patlamış

adjective (appendix: ruptured) (apandisit)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Abdominal pain and a very high temperature can signal a burst appendix.

patlama

noun (outbreak of gunfire, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He was wounded by a burst of mortar fire.

patlama

noun (sudden emission) (enerji, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
With a burst of energy, Joy surpassed the other runners and won the race.

patlama

noun (explosion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We could see the burst of fireworks miles away.

kırılma

noun (rupture)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The river has been dangerously high since the burst at the dam.

içeri dalmak

phrasal verb, intransitive (informal, figurative (enter suddenly and forcefully)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The police burst in and arrested Davidson.

içeri dalmak

phrasal verb, transitive, inseparable (informal (enter)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The angry man burst into the room.

birden ortaya çıkmak

phrasal verb, intransitive (spring out)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Max opened the wardrobe door and his children burst out, shouting, "Surprise!"

aniden çıkmak

(spring out)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
He burst out from behind the wall, surprising everyone leaning against it.

çıkmak

phrasal verb, intransitive (emerge, break out)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
It was springtime, and flowers were bursting out all over the meadows.

çıkmak

(emerge, break out) (bir şeyden, bir yerden)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The chick finally burst out of its shell.

aniden belirmek

phrasal verb, intransitive (figurative (occur suddenly)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Spring is bursting out all over the place!

alev almak, tutuşmak

verbal expression (informal (catch fire)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The bus burst into flames, trapping the passengers inside.

kahkahayı basmak

verbal expression (informal (start laughing)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
They burst into laughter at the sight of his clown costume.

gözyaşlarını tutamamak

verbal expression (informal (start crying suddenly)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
She burst into tears at the news of her friend's death.

patlamaya hazır

adjective (informal, figurative (very excited)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm ready to burst: I can't wait to tell you the good news!

İngilizce öğrenelim

Artık bursting'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

bursting ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.