İngilizce içindeki business ne anlama geliyor?
İngilizce'deki business kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte business'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki business kelimesi meslek, zanaat, sanat, şirket, kuruluş, iş, işletme, mesele, problem, satış hacmi, iş yeri, konu, sorumluluk, mesuliyet, müşterilik, işle ilgili, iş, iş, büyük işletme, büyük sermayeli işletme, karlı iş, işletmecilik, işletme, her zamanki şey, kartvizit, iş kartı, iş gerekçesi, iş merkezi, konjonktür, iş günü, iş bölgesi, işyeri bölgesi, iş İngilizcesi, mesleki İngilizce, işletmecilik, işletme, iş ortağı, iş planı, meslek okulu, işletme eğitimi, iş elbisesi, iş kıyafeti, iş gezisi, iş seyahati, ana faaliyet alanı, iş yapmak, ile iş yapmak, (işi) yapmaya başlamak, üstüne vazife olmamak, üstüne düşmemek, iş kolu, sen kendi işine bak, karışma, burnunu sokma, kendi işine bakmak, aptalca davranış, üçkağıt, seni ilgilendirmez, şov dünyası/eğlence dünyası, küçük ölçekli işletme, küçük işletme, yeni, yeni kurulan (şirket, iş) anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
business kelimesinin anlamı
meslek, zanaat, sanatnoun (trade) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) William is in business as a shoemaker. Veli ayakkabıcılık mesleğini sürdürmektedir. |
şirket, kuruluş, işnoun (countable (company) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My uncle wants to start his own business. Amcam kendi şirketini kurmak istiyor. |
işletmenoun (economics: commerce) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Fiona is studying business at university. Fatma üniversitede işletme okuyor. |
mesele, problemnoun (informal (concerns) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That's none of your business. Bu seni ilgilendiren bir mesele değil. |
satış hacminoun (sales volume) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We always have more business around the holidays. |
iş yerinoun (countable (place of commerce) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I don't allow customers to walk into my business and talk to me in a rude tone. |
konunoun (matter, affair) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Let's forget about the business with the bees. There are no items on the agenda under "new business". |
sorumluluk, mesuliyetnoun (responsibility) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My business is to look after my brothers. |
müşteriliknoun (fact of being a customer) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Your business is very important to us. |
işle ilgili, işnoun as adjective (of business) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The two sat down to deal with business matters. |
işnoun as adjective (suitable for business) I put on my business suit. |
büyük işletme, büyük sermayeli işletmenoun (large businesses collectively) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Big business is expected to maintain America's ability to compete in the world market. |
karlı işnoun (informal ([sth] very profitable) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The arms trade is big business, with a trillion dollars being spent on military purchases each year. |
işletmecilik, işletmenoun (study of business management) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
her zamanki şeynoun (figurative (normality) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It was business as usual in the City of London as million-pound bonuses were paid. |
kartvizit, iş kartınoun (businessperson's calling card) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I ordered my business cards from a well-known company that delivers promptly. |
iş gerekçesinoun (project, expense: justification) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
iş merkezinoun (town: commercial district) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
konjonktürnoun (economic pattern) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The national economy is currently in the growth phase of the business cycle. |
iş gününoun (day of trading) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Your phone call will be returned within one business day. |
iş bölgesi, işyeri bölgesinoun (commercial area of a town or city) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You can find the large retail stores in the business district. |
iş İngilizcesi, mesleki İngilizcenoun (style of English) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Marisa is doing a course in business English. |
işletmecilik, işletmenoun (commercial administration) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
iş ortağınoun ([sb] in joint commercial arrangement) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My business partner had to sign the note as joint owner. |
iş planınoun (commercial outline) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Before examining my loan request, the bank wanted to see a business plan. |
meslek okulunoun (teaches business, management) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Julia is studying for a master's degree in marketing at a business school. |
işletme eğitimiplural noun (study of business management) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I wanted to do a degree in economics but ended up doing a diploma in business studies. |
iş elbisesi, iş kıyafetinoun (businessperson's formal outfit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Liam was wearing a smart business suit for his job interview. |
iş gezisi, iş seyahatinoun (journey made for work) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My secretary booked the hotels for my upcoming business trip. |
ana faaliyet alanınoun (main business activity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They decided to sell off several recent acquisitions and concentrate on their core business. |
iş yapmak(trade) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Africa is often regarded as a challenging continent on which to do business. |
ile iş yapmakverbal expression (trade or deal with) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The US does business with China because each country uses the other's resources. |
(işi) yapmaya başlamakverbal expression (start now) (gündelik dil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We need to get down to business if we hope to finish this today. |
üstüne vazife olmamak, üstüne düşmemekverbal expression (informal (not have the right) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) You have no business spreading gossip about me! |
iş kolunoun (profession, trade: field) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In his line of business it is customary to pay in cash only. The company is going to eliminate the two lines of business that are not performing well. |
sen kendi işine bak, karışma, burnunu sokmainterjection (informal (the matter doesn't concern you) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) It's nothing to do with you; mind your own business! |
kendi işine bakmakverbal expression (informal (look after what does concern you) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you mind your own business, you won't get in as much trouble. |
aptalca davranışnoun (figurative, slang (silly or frivolous behaviour) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The substitute teacher quickly put an end to all the monkey business. |
üçkağıtnoun (figurative, slang (trickery, deceitful behaviour) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) One had to be careful when dealing with the hawkers in the market, who were famous for their monkey business. |
seni ilgilendirmezinterjection (informal (it isn't your concern) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) How much do I earn? None of your business! |
şov dünyası/eğlence dünyasınoun (entertainment industry) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She's been in show business since before we were born. |
küçük ölçekli işletme, küçük işletmenoun (company with few employees) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Small businesses are allowed special loan rates. |
yeni, yeni kurulan (şirket, iş)noun as adjective (new business) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
İngilizce öğrenelim
Artık business'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
business ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.