İngilizce içindeki hooked ne anlama geliyor?

İngilizce'deki hooked kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte hooked'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki hooked kelimesi gaga, bağımlı, müptela, düşkün, meraklı, müptelası olmak, düşkün olmak, kancalı, çengellenmiş, çengel, kanca, kancayla tutturmak, olta iğnesi, olta ile balık tutmak, -e ikna etmek, ikna etmek, (top) falso, yumruklama, yumruk, (j harfindeki) çengel, tuzak, tığ, nakarat, (yol) çengel gibi kıvrılmak, (topa) falso vermek, çalmak, -e bağlamak, kanca takmak, müptelası/bağımlısı olmuş, meraklısı anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

hooked kelimesinin anlamı

gaga

adjective (bent like a hook) (burun)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The old woman had a hooked nose.

bağımlı, müptela

adjective (figurative, slang (on drug: addicted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
One cigarette and she was hooked.

düşkün, meraklı

adjective (figurative, slang (on hobby, etc.: keen)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
As soon as Gary tried snowboarding he was hooked.

müptelası olmak

(figurative, slang (on drug: addicted to) (uyuşturucu, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Dan suffers from heart problems because he is hooked on cocaine.

düşkün olmak

(figurative, slang (on hobby, etc.: keen on)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I'm hooked on that new detective series.

kancalı

adjective (having hooks)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Jake tossed the hooked line into the water.

çengellenmiş

adjective (made by hooking)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Hooked rugs are becoming very popular this year.

çengel, kanca

noun (for hanging [sth] on wall)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Mike hung his coat on the hook as he stepped into the house.

kancayla tutturmak

(US (attach, link up)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

olta iğnesi

noun (for fishing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Fred had a huge fish on his hook as soon as he threw the line in.

olta ile balık tutmak

transitive verb (fishing: catch)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tina hooked a few fish this morning.

-e ikna etmek

(US, figurative, informal (persuade)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I didn't intend to go out drinking but my buddies hooked me into it.

ikna etmek

(US, figurative, informal (persuade to do)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Max hooked his friend into driving him to the airport.

(top) falso

noun (ball movement)

The player used a hook to get around the defender.

yumruklama, yumruk

noun (hit with fist)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Hank has a strong right hook, you'll want to avoid that.

(j harfindeki) çengel

noun (on letter "J")

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The letter had a hook at the end.

tuzak

noun (informal (trick to cause interest)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The salesman had a good hook, but couldn't close any deals. The con men caught a lot of people on their hook.

tığ

noun (tool used in crochet)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Crochet lace is made with a very small hook.

nakarat

noun (musical phrase) (müzik)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

(yol) çengel gibi kıvrılmak

intransitive verb (road: move in a hook)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The road hooks around the hill and then hits an intersection.

(topa) falso vermek

transitive verb (ball movement: curve)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The player hooked the ball around the goalie into the goal.

çalmak

transitive verb (steal)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The burglar hooked some of the jewelry before the police arrived.

-e bağlamak

(attach to harness, etc.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The climbing instructor hooked me in and I started up the cliff.

kanca takmak

(put a hook into [sth])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

müptelası/bağımlısı olmuş

(figurative, slang (drug: addicted to)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Jan became hooked on heroin.

meraklısı

(figurative, slang (hobby: keen on)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Dave has been hooked on computer games since he was eight years old.

İngilizce öğrenelim

Artık hooked'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.