İngilizce içindeki market ne anlama geliyor?

İngilizce'deki market kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte market'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki market kelimesi tezgâh, rağbet, talep, pazar, piyasa, piyasa, reklamını yapmak, alışveriş, borsa, satışa çıkarmak, satmak, fiyatların düşüş gösterdiği piyasa, ayı piyasası, kara borsa, patlayan/hızla büyüyen pazar, düşük gelirli, seri üretilmiş, seri üretime, bit pazarı, konut piyasası, satın alma niyetinde olmak, iş piyasası, pazar araştırması, pazar payı, tezgah, kitle piyasa, kitle pazar, kitle piyasa, piyasaya çıkarmak, piyasaya sürmek, borsa, pazar, hedef kitle, pahalı, lüks, canlı hayvan pazarı anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

market kelimesinin anlamı

tezgâh

noun (street stalls)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They set up the market at four o'clock in the morning.
Tezgâhları sabah saat dörtte kurmaya başlarlar.

rağbet, talep

noun (conditions for trade)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The market for new houses is strong.
Yeni evlere çok rağbet var.

pazar, piyasa

noun (demand)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I think there is a big market for customized motorcycles.
Müşterinin istediğine göre hazırlanan motosikletler için ciddi bir pazar olduğunu düşünüyorum.

piyasa

noun (area of trade)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The employment market has changed dramatically over the past 30 years.

reklamını yapmak

transitive verb (advertise, promote)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The company marketed their new brand of toothpaste.

alışveriş

noun (rates of buying and selling)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The market in Australian dollars is too high today, so don't buy.

borsa

noun (abbreviation (finance: stock market)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The market went down by 2% today.

satışa çıkarmak

transitive verb (put up for sale)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The coffee shop started marketing their special Christmas drinks in early November.

satmak

transitive verb (sell, trade in)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
They market video games.

fiyatların düşüş gösterdiği piyasa, ayı piyasası

noun (stock trading)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Oil prices are currently in a bear market.

kara borsa

noun (illegal trade)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Although it's illegal, many people buy merchandise on the black market. Official economic statistics do not take into account the black market economy.

patlayan/hızla büyüyen pazar

noun (rapidly increasing demand)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There is a booming market in mobile phone apps.

düşük gelirli

adjective (area, etc.: low income)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Marion purchases houses in downmarket areas, then sells them after she renovates them.

seri üretilmiş

adjective (mass-produced)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I prefer to shop at boutiques rather than buy downmarket clothing at box stores.

seri üretime

adverb (for mass consumption)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The company hopes to increase its sales by moving downmaket.

bit pazarı

noun (market selling antiques, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You can find some real bargains at the local flea market.

konut piyasası

noun (property trade)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The housing market suffered a big drop during the financial crisis of 2009.

satın alma niyetinde olmak

expression (intending to buy)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If you're in the market for a new laptop, here are our top five recommendations.

iş piyasası

noun (employment available)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Our training courses should match the needs of the job market. The job market's weak right now, with very few positions available even for qualified workers.

pazar araştırması

noun (investigation into consumers' needs)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Recent market research uncovered a consumer need for lower prices.

pazar payı

noun (percentage of total sales)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Microsoft has seen its market share decrease with Apple's increasing popularity.

tezgah

noun (vendor's stand)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Julie has a market stall where she sells fruit and vegetables.

kitle piyasa

noun (general public)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The car was redesigned to appeal to the mass market.

kitle pazar, kitle piyasa

adjective (aimed at the general public)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The age of newspapers as cheap, mass-market goods is fast disappearing.

piyasaya çıkarmak, piyasaya sürmek

verbal expression (offer for sale)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
They put their house on the market a year ago, but it hasn't sold yet.

borsa

noun (financial trading)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A lot of people lost money when the stock market crashed in September 2008.

pazar

noun (outdoor stalls)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The weekly street market's a good place to find bargains.

hedef kitle

noun (intended customers)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We need to define our target market for selling these new leather bags.

pahalı

adjective (area, etc.: expensive)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The Sullivans lived in an upmarket area of the city.

lüks

adjective (luxury, posh)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
These handmade chocolates are an upmarket product.

canlı hayvan pazarı

noun (covered stalls selling fish, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You can buy fresh fish at the wet market.

İngilizce öğrenelim

Artık market'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

market ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.