İngilizce içindeki opening ne anlama geliyor?

İngilizce'deki opening kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte opening'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki opening kelimesi açıklık, delik, açılış, (kapı) açılma, açma, açılış, ilk gösteri/temsil, açılış gösterisi, (iş) kadro açığı, eleman açığı, açılış, fırsat, açık, açık, kullanıma hazır, açık, açmak, açmak, açmak, açık hava, çözmek, açılmak, açılmak, açık, açık, açık, görülebilir, açık, karara bağlanmamış, samimi, içten, perdesiz, açık, açık, açıklıklı, gözenekli, açık, açılmış, serbest, kontrolsüz, açık, bariz, aşikar, geniş, açık, açık, açık, açık, açık, açık yer, meydan, turnuva, deklarasyon yapmak, bölünmek, ayrılmak, açılmak, oyunu açmak, başlamak, açılmak, başlamak, açılmak, oyunu açmak, açmak, kesmek, açmak, açmak, açmak, açmak, açmak, erişilir kılmak, açmak, ortaya dökmek, meydana dökmek, açmak, açık pozisyon anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

opening kelimesinin anlamı

açıklık, delik

noun (space in a wall, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Oliver could see through the opening in the wall caused by the explosion.

açılış

noun (beginning part)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The opening of the film is very dramatic.

(kapı) açılma, açma

noun (act of opening [sth]: door, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In the UK, the opening of presents usually happens on Christmas morning.

açılış

noun (event: launch)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The opening of the exhibition will be on Thursday.

ilk gösteri/temsil, açılış gösterisi

noun (first performance)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A lot of stars attended the movie's opening.

(iş) kadro açığı, eleman açığı

noun (job: position available)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We have an opening for an office junior.

açılış

adjective (beginning)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Janine's opening remarks made the audience laugh.

fırsat

noun (opportunity)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The drinks party tonight will give you an opening to meet the boss.

açık

adjective (not closed)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The door was open and Mark walked in.

açık, kullanıma hazır

adjective (not blocked)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The sewage pipes were open again, once the blockage had been cleared.
Kanalizasyon boruları, içlerindeki tıkanma temizlendikten sonra tekrar kullanıma hazır hale geldi.

açık

adjective (not covered)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
An open wound is susceptible to infection.

açmak

transitive verb (door) (kapı, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Carole opened the door and walked out of the house.
Kapı açıldı ve ardında küçük bir kız belirdi.

açmak

transitive verb (remove lid, cap, etc.) (kapalı bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Emily opened the bottle of wine with a corkscrew.
Şarap şişesini tirbuşonla açtı.

açmak

transitive verb (envelope, box) (zarf, kutu, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Richard opened the box with some scissors.
Kutuyu makas yardımıyla açtı.

açık hava

noun (the outdoors)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We slept out in the open last night. We didn't even use a tent.
Dün gece açık havada uyuduk. Çadır bile kurmadık.

çözmek

transitive verb (unfasten) (düğme, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Open your shirt buttons. It's too hot to wear it all closed up to the neck.

açılmak

intransitive verb (become open)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The door opened by itself.

açılmak

intransitive verb (building: open doors) (tiyatro, mağaza, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The theatre opens at three in the afternoon.

açık

adjective (area behind doors)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The theatre was open for anybody to enter.

açık

adjective (view: unobstructed) (manzara)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
From the hilltop one has an open view all the way to the sea.

açık

adjective (arms: outstretched) (kol, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The toddler walked into Sarah's open arms for a hug.

görülebilir, açık

adjective (visible to all)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Many people consider open government to be important in a democracy.

karara bağlanmamış

adjective (undecided)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The issue about the budget is still open. Hopefully, we can close it within the week.

samimi, içten

adjective (sincere)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Dr. Smith was quite open and honest with us about the risks of surgery.

perdesiz

adjective (string: unfretted) (gitar teli, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Play the G chord with open strings on your guitar.

açık

adjective (accepting) (kabul edici)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Martin is open to those of all political persuasions.

açık

adjective (without partitions) (bölmesiz)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The building has an open floor plan with only a few columns.

açıklıklı

adjective (with gaps)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The troops moved in an open formation.

gözenekli

adjective (porous)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
A sponge has an open surface.

açık, açılmış

adjective (extended, unfolded)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The book is open at chapter three.

serbest

adjective (not taken)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The tennis court is open for an hour this afternoon. Do you want to reserve it?

kontrolsüz

adjective (informal, US (unregulated)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This is an open town. You can do pretty much what you please here.

açık, bariz, aşikar

adjective (not hidden)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The open hostilities shocked the other countries.

geniş

adjective (phonetics: vowel) (sesli harf)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The open 'a' sound is different from the closed 'a'.

açık

adjective (not built up) (arazi, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My house is in a very rural setting. There's nothing but open countryside for miles around.

açık

(without cover) (örtüsüz)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The back of the pickup truck is open to the sky.

açık

(unrestricted) (herkese)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Registration is open to everybody.

açık

(figurative (person: receptive) (yeni fikirlere, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm still open to new ideas.

açık

(exposed, vulnerable) (saldırıya, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
If you don't use an antivirus program, your computer will be open to attack.

açık yer, meydan

noun (clear space)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Put it in the open, so we can all see it among all this clutter.
Onu meydana koy da bu karışıklığın içinde görebilelim.

turnuva

noun (golf, tennis: tournament) (golf, tenis)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The tennis player played at the French Open.

deklarasyon yapmak

intransitive verb (cards: make a bid) (briç, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Brittany opened with a high bid.

bölünmek, ayrılmak

intransitive verb (part)

The forest opens to reveal a meadow.

açılmak

intransitive verb (flower, petals: unfurl) (çiçek, yaprak, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The daylily petals opened at first light.

oyunu açmak

intransitive verb (cards: play first) (iskambil)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
OK, you get to open this time. Throw your first card.

başlamak

(start by saying)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The plaintiff's lawyer opened with a statement for the jury.

açılmak

(give access to [sth]) (bir şeye, bir yere)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The door opens to a large courtyard.

başlamak

(begin)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The meeting opened with a speech by the president.

açılmak

(have an outlet)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The river opens into the Atlantic south of here.

oyunu açmak

(cards: make a bid) (iskambil)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He opened with a three of clubs.

açmak

transitive verb (clear) (yol, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We need to open a path through the woods.

kesmek

transitive verb (cut into)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The doctor opened the patient to perform heart surgery.

açmak

transitive verb (remove blockage) (tıkanıklık, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The doctor prescribed a new drug that would help open his arteries.

açmak

transitive verb (make gaps, spaces)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The platoon opens ranks as it approaches the target site.

açmak

transitive verb (unfold) (katlanmış bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He opened the letter and started reading it.

açmak

transitive verb (establish) (dükkan, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The business was opened over fifty years ago.

açmak

transitive verb (unwrap) (paket, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
She opened the gifts one at a time.

erişilir kılmak

transitive verb (make accessible)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The wheelchair ramp opened the shop to a new group of customers.

açmak

transitive verb (expand) (kollarını, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He opened his arms wide.

ortaya dökmek, meydana dökmek

transitive verb (reveal)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The congressman opened his finances for anyone to see.

açmak

(commence by doing, saying [sth]) (konuşmayı, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I would like to open the meeting with an apology for the lack of refreshments.

açık pozisyon

noun (employment vacancy) (iş)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

İngilizce öğrenelim

Artık opening'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

opening ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.