İngilizce içindeki rang ne anlama geliyor?

İngilizce'deki rang kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte rang'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki rang kelimesi yüzük, halka, çember, zil sesi, çan sesi, çınlama, halka, -i aramak, -e telefon etmek, çalmak, çınlatmak, (telefon) çalmak, çınlamak, tınlamak, halka, çete, boks ringi, alan, meydan, halka, yıllık halka, ocak, set üstü ocak, halka, zil sesi, arama, çalma tonu, halka, sabit halka, halka, sabit halka, zil çalarak çağırmak, çınlamak, kulağa gelmek, çınlamak, halka takmak, bilezik takmak, daire içine almak, etrafını çevirmek, etrafını sarmak, halka şeklinde doğramak, çember içine almak, aramak, telefonla aramak, telefonu kapatmak, telefon etmek, telefon açmak, yazar kasaya işlemek, pırlanta yüzük, elmas yüzük, küpe, nişan yüzüğü, set üstü ocak, anahtarlık, anahtar demeti, halka anahtar, yabancı gelmemek, klasör, halkalı klasör, yüzük parmağı, çevre yolu, zile basmak, doğru gibi gelmek, mantıklı gelmek, alyans anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

rang kelimesinin anlamı

yüzük

noun (jewellery)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The couple exchanged rings.
Sevgililer birbirlerinin parmağına yüzük taktı.

halka, çember

noun (circular band)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There was a ring of metal around the bird's leg.
Kuşun ayağında metalden bir halka vardı.

zil sesi, çan sesi, çınlama

noun (sound of a bell)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The ring of the bell woke me up.
Zil sesi beni uyandırdı.

halka

noun (circular shape)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A ring of vines encircled the tree. A ring of coffee stained the tablecloth.

-i aramak, -e telefon etmek

transitive verb (UK (phone)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Edward rang all of his friends.
Doğan arkadaşlarının hepsini aradı (or: hepsine telefon etti).

çalmak, çınlatmak

transitive verb (sound a bell)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The monk rang the bell.
Keşiş tapınağın çanını çaldı.

(telefon) çalmak

intransitive verb (telephone: sound)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The phone rang twice.
Telefon iki kere çaldı.

çınlamak, tınlamak

intransitive verb (sound like a bell)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
When hit with a spoon, the brass candlestick will ring.
Kaşıkla vurulunca, pirinç şamdan çınlayacak.

halka

noun (circle: people, objects, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The dancers formed a ring.

çete

noun (network of people, cartel)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The police broke up a drug ring.

boks ringi

noun (boxing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The boxer stepped into the ring.

alan, meydan

noun (arena for circus, etc.) (sirk, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
This circus has three rings.

halka, yıllık halka

noun (tree: growth circle) (ağaç)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Old trees have many rings.

ocak, set üstü ocak

noun (cooking hob)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Place the saucepan on the ring and heat gently for five minutes.

halka

noun (matter: orbits a planet) (bir gezegenin etrafındaki)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Saturn has the most rings.

zil sesi

noun (act of ringing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The class starts at the ring of the bell.

arama

noun (telephone call) (telefon)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Just a quick ring to let you know I got home safely.

çalma tonu

noun (tone, note)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The telephone's ring is loud.

halka, sabit halka

plural noun (gymnastic apparatus) (jimnastik aleti)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The gymnast held onto the rings.

halka, sabit halka

plural noun (gymnastic event) (jimnastik)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Kurt is the best at the rings.

zil çalarak çağırmak

intransitive verb (summon by ringing a bell)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The queen rang for her servant.

çınlamak

intransitive verb (ears) (kulak)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
My ears are ringing.

kulağa gelmek

intransitive verb (figurative (sound a particular way) (mecazlı)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
His words rang true.

çınlamak

(be filled with sound) (sesle)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The church rang with the sound of music.

halka takmak

transitive verb (fit a ring to: nose of livestock) (çiftlik hayvanlarının burnuna)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The farmer ringed his cattle so that they could be led.

bilezik takmak

transitive verb (fit a tag to: a bird) (kuşların ayağına)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The birds were ringed so that they could be identified later.

daire içine almak

transitive verb (draw a circle around)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ring the answer that you think is correct.

etrafını çevirmek, etrafını sarmak

transitive verb (surround)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The police ringed the gang.

halka şeklinde doğramak

transitive verb (US (cut into rings) (soğan, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ring the onion and add to the salad.

çember içine almak

(encircle with [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
She ringed the door handle with some Christmas tinsel.

aramak, telefonla aramak

phrasal verb, intransitive (phone)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Radio listeners are encouraged to call in to make comments.

telefonu kapatmak

phrasal verb, intransitive (telephone: hang up)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If you receive an unwelcome phone call, it's best to simply ring off.

telefon etmek, telefon açmak

phrasal verb, transitive, separable (informal (call on the telephone)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Please ring up Patty tonight, and invite her to our party.

yazar kasaya işlemek

phrasal verb, transitive, separable (US, informal (enter price on cash register)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Although it was clearly marked $9.95, the clerk mistakenly rang up $19.95.

pırlanta yüzük, elmas yüzük

noun (jewelry: band inset with a diamond)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Emma was wearing a diamond ring on her finger.

küpe

noun (often plural (jewellery worn in ear)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Elizabeth was searching the floor for her lost earring.

nişan yüzüğü

noun (ring worn by bride-to-be)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Her engagement ring has the biggest diamond I've ever seen.

set üstü ocak

noun (UK (hob on a cooker)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Be careful of the hotplate; I think it's still hot.

anahtarlık

noun (metal loop for holding keys)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The keys on the guard's key ring jangled as he walked.

anahtar demeti

noun (computing: file of encryption keys) (bilgisayar)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

halka anahtar

noun (ancient key worn as a ring)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yabancı gelmemek

verbal expression (figurative, informal (sound familiar)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I'm not sure if I know him or not - the name certainly rings a bell.

klasör, halkalı klasör

noun (document folder with metal rings)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yüzük parmağı

noun (third finger from the thumb)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He looked at her ring finger and was pleased to see that she probably wasn't married.

çevre yolu

noun (UK (motorway around a city)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We used the ring road to avoid the traffic in the city centre.

zile basmak

verbal expression (sound the doorbell)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
When you ring the bell someone comes to open the door.

doğru gibi gelmek, mantıklı gelmek

verbal expression (informal, figurative (sound or seem genuine)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Her explanation rings true, however strange it may seem.

alyans

noun (gold band worn by [sb] married)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My wedding ring doesn't fit me any more. Since he doesn't wear a wedding ring, I assume he's single.

İngilizce öğrenelim

Artık rang'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

rang ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.