İngilizce içindeki trip ne anlama geliyor?
İngilizce'deki trip kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte trip'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki trip kelimesi seyahat, yolculuk, gezi, tökezleme, sendeleme, tökezlemek, sendelemek, çelme takmak, çelme atmak, çelmelemek, uyuşturucu madde etkisi, hata, sekmek, hafif adımlarla hareket etmek, yolculuk etmek, seyahat etmek, tribe girmek, kesilmek, açmak, çalıştırmak, tökezlemek, hata yapmak, çelme atmak, çelme takmak, hata yaptırmak, yalanını yakalamak, yat gezisi, iş gezisi, iş seyahati, günübirlik gezi, günübirlik gezi yapmak, günübirlik gitmek, bir günlüğüne ayrılmak, okul gezisi, gezintiye çıkmak, geziye çıkmak, iyi tatiller, iyi yolculuklar, iyi tatiller, karayolu yolculuğu, gidiş dönüş, gidiş dönüş, okul gezisi, -e yolculuk etmek, -e seyahat etmek, takılıp düşmek, basıp düşmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
trip kelimesinin anlamı
seyahat, yolculuk, gezinoun (journey) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I had fun on my trip. Seyahatim sırasında çok eğlendim. |
tökezleme, sendelemenoun (stumble) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Julia's sprained ankle was due to a trip. |
tökezlemek, sendelemekintransitive verb (stumble) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The old man tripped as he stepped back onto the pavement. |
çelme takmak, çelme atmak, çelmelemektransitive verb (to make stumble) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) A bully tripped me in the hall. Kabadayının biri, bana koridorda çelme taktı. |
uyuşturucu madde etkisinoun (slang (drug experience) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jerry is recovering from a bad trip. |
hatanoun (US (error, blunder) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I made a bad trip at work, but I hope I can put it right. |
sekmekintransitive verb (skip or dance) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The children tripped down the lane. |
hafif adımlarla hareket etmekintransitive verb (move with a light step) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The dancer tripped merrily across the stage. |
yolculuk etmek, seyahat etmekintransitive verb (US (journey) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) My cousins are going to trip to the seaside. |
tribe girmekintransitive verb (slang, figurative (be stoned) (argo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Fred is tripping on acid. |
kesilmekintransitive verb (power: disconnect due to overload) (elektrik: aşırı yükleme sonucu) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) When I flipped the light switch, the electricity tripped. |
açmaktransitive verb (release: a catch) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The burglar tripped the sensor. |
çalıştırmaktransitive verb (start: a machine) (makine) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The blown fuse tripped the emergency generator. |
tökezlemekphrasal verb, intransitive (stumble, fall) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Sheila tripped up and injured her hip while running to catch a bus. |
hata yapmakphrasal verb, intransitive (figurative, informal (make a mistake) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Many foreign students of English trip up on prepositions. |
çelme atmak, çelme takmakphrasal verb, transitive, separable (cause to stumble, fall) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He stuck his leg out as I walked past to trip me up. |
hata yaptırmakphrasal verb, transitive, separable (figurative, informal (cause to make a mistake) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Double negatives usually trip me up. |
yalanını yakalamakphrasal verb, transitive, separable (figurative, informal (try to catch out) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The detectives interviewed the husband and wife separately, hoping to trip one of them up on some aspect of their alibi. |
yat gezisinoun (excursion on water) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
iş gezisi, iş seyahatinoun (journey made for work) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My secretary booked the hotels for my upcoming business trip. |
günübirlik gezinoun (outing made in a day) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) If you live in New Jersey it's easy to take a day trip to New York City. |
günübirlik gezi yapmakintransitive verb (US (make a day trip) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
günübirlik gitmek(US (make a day trip to a place) (bir yere) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bir günlüğüne ayrılmak(US (make a day trip from a place) (bir yerden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We met a couple in Oxford who were day-tripping from London. |
okul gezisinoun (research outing) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The class went on a field trip to the zoo. |
gezintiye çıkmakverbal expression (UK (take a short journey) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) This weekend we're going on a trip to the seaside. |
geziye çıkmakverbal expression (US (travel) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Last summer I went on a trip to Rome to see the Coliseum. |
iyi tatillerinterjection (pleasant holiday) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
iyi yolculuklarinterjection (safe journey) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
iyi tatillerinterjection (enjoy your vacation, holiday) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Here are your tickets, Sir. Have a nice trip! |
karayolu yolculuğunoun (journey in a car, bus, etc.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We're planning a road trip to Perth this weekend. |
gidiş dönüşnoun (journey to a destination and back) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The round trip only takes four hours by car. |
gidiş dönüşnoun as adjective (to a place and back again) A round-trip ticket is usually cheaper than two one-way tickets. |
okul gezisinoun (educational outing) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'll never forget visiting the United Nations during our school trip to New York. |
-e yolculuk etmek, -e seyahat etmekverbal expression (go on a journey) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Next spring my husband and I are going to take a trip to New Zealand. |
takılıp düşmek(stumble and fall) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Peggy tripped over in the street and broke her hip. |
basıp düşmek(fall by stepping on) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The child tripped over the toys on the floor and fell down. |
İngilizce öğrenelim
Artık trip'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
trip ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.