İngilizce içindeki outing ne anlama geliyor?

İngilizce'deki outing kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte outing'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki outing kelimesi gezinti, gezi, tur, eşcinsel olduğunu açıklama, dışarı, dışarıya, dışarı, dışarıya, yok, kapalı, sönmüş, çıkmak, out, dışarıda, -den dışarı, imkansız, olanaksız, modası geçmiş, eskimiş, eski püskü, hatalı, yanlış, yok, mazaretli, dışarıda, baygın, bitmeden, giden, ilk dokuz, müsait değil, çıkmış, piyasaya çıkmış, vizyona girmiş, vizyondaki, gösterime girmiş, gösterimdeki, açmış, eşcinselliğini ilan etmiş, men edilmiş, sonuna kadar, dışa, dışarıya, ortaya, meydana, dışarı, dışarı, dışarıya, oluşmak, arasından, içinden, yüksek sesle, çok, üzerini, tamam, çizgi dışına, , mazeret, oyun dışına alma, kaybetmiş, dışarıya, ilan etmek, açıklamak, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

outing kelimesinin anlamı

gezinti, gezi, tur

noun (trip, excursion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I think it's too cold for an outing today.

eşcinsel olduğunu açıklama

noun (revealing that [sb] is gay)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There have been a lot of outings of politicians in recent years.

dışarı, dışarıya

adverb (to the outside)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'm just going out to the garage.
Garaja gitmek için dışarı çıkıyorum.

dışarı, dışarıya

adverb (away: from home, etc.)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
He's gone out for a walk.
Yürüyüş için dışarı çıktı.

yok

adjective (absent)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm afraid the doctor is out.

kapalı

adjective (not switched on) (açık olmayan)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The lights are out.
Işıklar kapalıdır.

sönmüş

adjective (fire: extinguished) (ateş)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Make sure the fire is out before you go to sleep.

çıkmak

adjective (visible)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The sun's out.
Güneş çıktı.

out, dışarıda

adjective (racket sports: out of bounds) (tenis, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The umpire called the ball out.

-den dışarı

preposition (mainly US (out of: movement away from)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
She walked out the house.
Evden dışarı çıktı.

imkansız, olanaksız

adjective (beyond consideration)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The trip to the beach is out, but we still have time for some shopping.

modası geçmiş

adjective (slang (not fashionable)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Baggy jeans are out this year.

eskimiş, eski püskü

adjective (informal (threadbare, worn through)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
All the knees of his jeans were out.

hatalı, yanlış

adjective (informal (inaccurate)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Your calculations are out by about a hundred pounds.

yok

adjective (informal (lacking)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
You can't borrow any sugar, I'm afraid: we're out.

mazaretli

adjective (informal (unable to participate) (bir şeye katılamayan)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Maureen's out because of her bad leg.

dışarıda

adjective (not at work) (işte olmamak)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'm afraid the manager is out at the moment.

baygın

adjective (informal (unconscious)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He was out for a full five minutes after the accident.

bitmeden

adjective (UK (time period: ended) (hafta, vb.)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'll get this work back to you before the week is out.

giden

adjective (outbound)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The out train stops on the far platform.

ilk dokuz

adjective (golf: of the first nine holes) (golfte ilk delikler)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He played very well on the out holes.

müsait değil

adjective (unavailable)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
You can't talk to him. He's out.

çıkmış, piyasaya çıkmış

adjective (informal (published) (roman, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Her new novel is out.

vizyona girmiş, vizyondaki, gösterime girmiş, gösterimdeki

adjective (informal (film, etc.: released) (film, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Is that new Spielberg film out yet?

açmış

adjective (flowers: in bloom) (çiçek)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The daffodils are out early this year.

eşcinselliğini ilan etmiş

adjective (informal, figurative (openly gay) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
She's not out to her parents yet.

men edilmiş

adjective (ejected, disqualified)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
You broke the rules; you're out!

sonuna kadar

adverb (used in expressions (to the finish)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Please hear me out, at least.

dışa, dışarıya

adverb (used in expressions (outwards)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Let's spread out.

ortaya, meydana

adverb (used in expressions (into public awareness)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
They put the word out that the Senator was going to resign.

dışarı

adverb (used in expressions (into society) (hapishaneden)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
He's been in jail for a year but gets out next week.

dışarı, dışarıya

adverb (used in expressions (not present)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'm afraid he's gone out for a moment.

oluşmak

adverb (used in expressions (into existence)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
A rash broke out on his neck.

arasından, içinden

adverb (used in expressions (from what is available)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Pick out your favourites and I'll buy them for you.

yüksek sesle

adverb (aloud)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Please read the text out to the rest of the class.

çok

adverb (used in expressions (thoroughly)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'm tired out after all that shopping!

üzerini

adverb (used in expressions (obliterating) (çizmek, vb.)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
They scratched out the old number.

tamam

adverb (radio: done) (telsiz konuşması)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'll talk to you again tomorrow. Over and out.

çizgi dışına

adverb (sports: out of bounds) (spor)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
She hit the ball out.

adverb (baseball, cricket: ending a turn)

He was tagged out at first base.

mazeret

noun (figurative, informal (excuse, escape) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We should look for an out in case this plan fails.

oyun dışına alma

noun (baseball: getting player out) (oyuncuyu)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In baseball, it's an out if the batter pitches with one foot outside the box.

kaybetmiş

preposition (short by: an amount) (para, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
We're out thirty dollars and we've only just started.

dışarıya

preposition (US (movement from inside to outside)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
She walked out the door.
Kapıdan dışarıya çıktı.

ilan etmek, açıklamak

transitive verb (slang (reveal as gay) (eşcinsel olduğunu)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The famous actor was outed by the tabloids.

ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak

transitive verb (slang (reveal or expose: as [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The speaker outed him as the author of the controversial report.

İngilizce öğrenelim

Artık outing'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

outing ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.