İtalyan içindeki lancio ne anlama geliyor?

İtalyan'deki lancio kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte lancio'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İtalyan içindeki lancio kelimesi (uzaya) fırlatmak, tanıtmak, atmak, fırlatmak, atmak, fırlatmak, fırlatmak, atmak, (küfür, vb.) savurmak, atmak, uzaya fırlamak/fırlatılmak, atmak, başlatmak, çıkarmak, (film) gösterime sokmak, vizyona sokmak, topu atmak, fırlatmak, atmak, lanse etmek, atış yapmak, atmak, basmak, piyasaya sürmek, piyasaya sunmak, uçaktan atmak, havadan atmak, fırlatmak, atmak, lanse etmek, atmak, fırlatmak, yavaşça atmak/fırlatmak, havaya fırlatmak, yazı tura atmak, fırlatmak, atmak, zar atmak, göndermek, fırlatmak, fırlatıp atmak, savurmak, yayınlamak, bağırmak, bağırıp çağırmak, fırlatma, atmak, fırlatmak, atmak, kaldırıp atmak, tanıtmak, atmak, reklamını yapmak, yürütmek, çalıştırmak, fırlatma, zar atışı, paraşütle atlama, atış, atış, atış, piyasaya çıkarma, atlayış, olta atma, atım, atma, fırlatma, olta atma, topu vuruş yapan oyuncuya atma, ilk kez beğeniye sunulma, yayınlanma, yayın, yazı tura, atma, parende atma, vuruş, atış, atış, (yavaşça) atma, atış, fırlatma, ateş, atış, atma, başlama, lansman, zar atma, atış, dalış, atmak, atmak, -e atmak, büyü yapmak, afsunlamak, ters ters bakmak, dik dik bakmak, yazı tura atmak, başlatmak, büyü yapmak, geri atmak, istemek, işaret dili, dik dik bakmak, ters ters bakmak, uçaktan paraşütle atmak, taş atmak, bakış atmak, dik dik bakmak, davet etmek, atıp yakalama anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

lancio kelimesinin anlamı

(uzaya) fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'agenzia spaziale ha lanciato un altro razzo nello spazio alle 6 di mattina.
Uzay ajansı, sabah saat altıda uzaya bir roket daha fırlattı.

tanıtmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (figurato) (pazarlamada)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'azienda lancerà il suo nuovo prodotto mercoledì.
Şirketin yeni şubesini önümüzdeki ay başlatacağız.

atmak, fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
sbrigati a lanciare la palla!

atmak, fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Dan ha lanciato con rabbia il computer rotto giù per le scale.

fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (roket, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il comandante ha dato ordine di lanciare i siluri contro la nave nemica.

atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ha lanciato la palla verso la porta da trenta metri di distanza.

(küfür, vb.) savurmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (figurato: insulti)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il vecchio Larry sedeva sempre sulla veranda di casa sua lanciando insulti agli scolari che passavano.

atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (zar, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Soffia sui dadi prima di tirarli.

uzaya fırlamak/fırlatılmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (veicoli spaziali) (roket, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il missile spaziale si prepara ad essere lanciato.

atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (colpendo)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

başlatmak

(campagna, iniziativa)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'università ha lanciato una spedizione di ricerca.

çıkarmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (un prodotto) (yeni bir ürün, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'azienda ha lanciato un nuovo medicinale miracoloso.

(film) gösterime sokmak, vizyona sokmak

(figurato: promuovere)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Hanno lanciato il film con una festa a Los Angeles.

topu atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (baseball) (beysbol)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Lanciare una palla nel baseball significa passarla al battitore.
Beysbolda topu atmak topu vurucuya atmak anlamına gelir.

fırlatmak, atmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Jack ha perso la pazienza e ha iniziato a lanciare piatti contro il muro.

lanse etmek

(figurato, informale)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Lanceremo una nuova linea di cosmetici alla fine del mese.

atış yapmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (baseball)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Luke di solito lanciava, ma adesso è passato alla prima base.

atmak, basmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (figurato) (çığlık, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ha lanciato un grido ed è corso verso di lei.

piyasaya sürmek, piyasaya sunmak

(figurato)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La compagnia ha lanciato il nuovo prodotto martedì.

uçaktan atmak, havadan atmak

(gıda yardımı, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Spesso le organizzazioni umanitarie lanciano le provviste dagli aeroplani nelle aree colpite da calamità.

fırlatmak, atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Joe lanciò la palla a Wendy.

lanse etmek

verbo transitivo o transitivo pronominale (prodotto sul mercato)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La casa ha lanciato il nuovo modello dell'auto a ottobre.

atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (sport: cricket) (top)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il lanciatore tirò la palla e il battitore la mancò.

fırlatmak

(figurato: uno sguardo)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Andy ha lanciato uno sguardo a Helen.

yavaşça atmak/fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Jacob lanciò la palla a Pippa.

havaya fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Jim ha lanciato il pancake nella padella.

yazı tura atmak

(moneta)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I due amici non riuscivano a decidere quale film guardare, quindi lanciarono una moneta.

fırlatmak, atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tom ha lanciato il sasso nella fontana.

zar atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
È il tuo turno di lanciare. Ecco i dadi.

göndermek

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Durante la partita ha lanciato molti passaggi difficili con abilità.

fırlatmak, fırlatıp atmak, savurmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

yayınlamak

(rendere pubblico, diffondere)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'editore distribuirà il libro la prossima settimana.

bağırmak, bağırıp çağırmak

(esclamazione, bestemmia)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'uomo si arrabbiò e proferì una sfilza di imprecazioni.

fırlatma

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

atmak, fırlatmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il ragazzo lanciò una palla di neve alla sua maestra.

atmak, kaldırıp atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Kate ha gettato il vecchio divano nel cassonetto.

tanıtmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Devon lanciò la palla giusto sopra al piatto.

reklamını yapmak

(figurato)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'azienda ha lanciato sul mercato la sua nuova marca di dentifricio.

yürütmek, çalıştırmak

verbo transitivo o transitivo pronominale (informatica, programma) (bilgisayarda)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il programmatore ha lanciato il programma alla ricerca di eventuali problemi.

fırlatma

sostantivo maschile (roket)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il lancio è andato come previsto e il razzo è ora nello spazio.

zar atışı

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il lancio ha mostrato un cinque e un quattro, quindi ha perso i suoi soldi.

paraşütle atlama

sostantivo maschile (paracadutismo)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il paracadutismo è divertente. Ho fatto tre lanci.

atış

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Fred ha fatto un lancio maldestro mentre caricava il camion e si è fatto male alla schiena.

atış

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Era un buon tiro ed è arrivato dritto all'altro ragazzo.
İyi bir atıştı, diğer oyuncuya kadar ulaştı.

atış

sostantivo maschile (zar)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Era un tiro forte che ha rimbalzato sul bordo del tavolo.

piyasaya çıkarma

sostantivo maschile (diffusione di una canzone)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
È il terzo lancio che fa la rock star da questo CD.

atlayış

sostantivo maschile (paracadute) (paraşütle)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Sì, abbiamo fatto un bel lancio oggi. Il cielo era limpido e vedevamo a miglia di distanza.

olta atma

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ha catturato un pesce enorme al suo primo lancio di lenza.

atım

sostantivo maschile (razzi, missili) (roket, mermi, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Hai visto in televisione il lancio sulla luna?

atma, fırlatma

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
George ha tirato il tronco con un lancio.

olta atma

sostantivo maschile (canna da pesca)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il lancio di Jeff è un esempio di tecnica eccellente.

topu vuruş yapan oyuncuya atma

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

ilk kez beğeniye sunulma

(prodotto: prima volta)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La presentazione del primo Concorde avvenne nel 1967.

yayınlanma, yayın

(editoria)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yazı tura

sostantivo maschile (di moneta)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ben vinse il tiro, perciò il gruppo andò a vedere il film che aveva scelto.

atma

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Un solo tiro fece volare il cappello nell'angolo della stanza.

parende atma

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La questione fu decisa con il lancio di una monetina.

vuruş

sostantivo maschile (capacità, stile nel lancio) (spor)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il lancio del lanciatore era eccellente.

atış

sostantivo maschile (di dadi) (zar)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Fu un brutto lancio e perse tutti i suoi soldi.

atış

sostantivo maschile (baseball) (beysbol)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Nel baseball il battitore può affrontare tre lanci per ogni tempo.

(yavaşça) atma, atış, fırlatma

sostantivo maschile

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il tiro di Linda non andò abbastanza lontano e la palla cadde a terra.

ateş, atış, atma

(armi da fuoco)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Dai. Tira un colpo al bersaglio.
Haydi bakalım, hedefe atış yap (or: ateş et).

başlama

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Stasera è l'inizio della campagna.

lansman

(graduale) (plan, proje)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
L'installazione delle 500 casse automatiche da parte del supermercato è andata bene.

zar atma

sostantivo maschile (di dadi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il suo primo tiro con i dadi è stato fortunato.

atış

sostantivo maschile (bowling) (bovling topu)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il suo ultimo lancio è stato un ottimo tiro che gli ha fatto vincere la partita.

dalış

(su o verso qualcosa)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il portiere si è tuffato troppo tardi sulla palla e l'ha persa.

atmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Steve lanciò le chiavi a Janet in modo che lei potesse aprire la porta.

atmak

(bir şeyi birisine)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

-e atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Johnny fu sgridato per aver tirato un libro addosso a suo fratello.

büyü yapmak, afsunlamak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La strega minacciò di maledire il cavaliere se questi non si fosse piegato a lei.

ters ters bakmak, dik dik bakmak

(figurato, informale)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Hason guardava in cagnesco la sua insegnante di matematica pensando che l'algebra fosse una tortura.

yazı tura atmak

(per decidere)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

başlatmak

(bilgisayar)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

büyü yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La strega fece un incantesimo all'uomo e lo trasformò in rospo.

geri atmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

istemek

(yardım, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
John ha chiesto aiuto agli amici.

işaret dili

verbo transitivo o transitivo pronominale

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Kyle stava facendo dei gesti dall'altra parte della stanza per chiedermi se volevo qualcosa da bere.

dik dik bakmak, ters ters bakmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Tom era seduto nell'angolo e lanciava sguardi truci.

uçaktan paraşütle atmak

verbo transitivo o transitivo pronominale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

taş atmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Odio andare a trovare la famiglia di mio marito perché mia suocera non fa altro che criticare.

bakış atmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Mark continuava a dare delle occhiate alla porta per vedere se la persona che aspettava fosse arrivata. Con discrezione, ci siamo dati un'occhiata a vicenda.

dik dik bakmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Susan lanciò un'occhiataccia al suo fidanzato.

davet etmek

verbo transitivo o transitivo pronominale (oyuna, kavgaya, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Alex mi ha sfidato a una partita di biliardo.
Ali beni bilardo oyununa davet etti.

atıp yakalama

(gioco) (top)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I ragazzi giocavano a lanciarsi la palla ma William continuava a farla cadere.

İtalyan öğrenelim

Artık lancio'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.

İtalyan hakkında bilginiz var mı

İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.