Fransızca içindeki porter ne anlama geliyor?

Fransızca'deki porter kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte porter'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki porter kelimesi takmak, taşımak, takmak, yanında taşımak, yayılmak, üzerinde taşımak, giymek, giymek, ileri götürmek, başarıya götürmek, taşımak, taşımak, göstermek, adını taşımak, ismini taşımak, taşımak, taşımak, şikayette bulunmak, çekmek, göndermek, üstüne giymek, iletmek, yöneltmek, övmek, methetmek, ağır, külfetli, ile ilgili olmak, hakkında olmak, girişim, durumda olmak, uygun bir şekilde, yerinde olarak, uygunsuz isim, sırtına binme, suçu üzerine almak, sırtında gezdirmek, silah taşımak, yalancı şahitlik yapmak, çıplak olmak, saygı duymak, hürmet etmek, saymak, iyi olmak, aksesuar kullanmak, -e kefil olmak, aleyhine olmak/sayılmak, -e bakmak, gönüllü olarak yapmak, ismini taşımak, adını taşımak, iyi görünmek, eleştirmek, suçlamada bulunmak, ile ilgisi olmak, ile ilgili olmak, önermek, aynı adı vermek, aynı ismi vermek, zarar/hasar/kayıp sebebi, yalancı şahitlik yapmak, aleyhine dava açmak, -e kefil olmak, gönüllü olmak, perişan etmek, yıkmak, mahvetmek, onurunu/namusunu lekelemek, suçlamak, sırtında taşımak, meyve vermek, dinleme cihazı yerleştirmek, yalancı şahitlik yapmak, (uğursuzluk getirmek suretiyle) başarısızlığa uğratmak, taşımak/götürmek, göstermek, giysinin içine girmek, meyletmek, aşırı övmek, hakkında olmak, amaçsızca yaşamak, şerefine içmek, kadeh kaldırmak, -e gönüllü olmak, gönüllü olmak, -e zarar vermek, sağlıklı, öğrenci, kutlamak, şerefe demek, şerefine içmek, şerefine kadeh kaldırmak, ele almak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

porter kelimesinin anlamı

takmak

verbe transitif (des vêtements) (kravat, şapka, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tout le monde porte des jeans de nos jours.

taşımak

(bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Pourriez-vous porter cette table de la cuisine à la salle à manger ?

takmak

verbe transitif (des accessoires) (kol saati, takı, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le mari et la femme portent des alliances.
İkisi de alyanslarını takmışlar.

yanında taşımak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il porte toujours un couteau pour se protéger.

yayılmak

verbe intransitif (son) (ses)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Les voix portent loin dans ce canyon.

üzerinde taşımak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les étudiants portent tous des sacs à dos.

giymek

verbe transitif (des chaussures) (ayakkabı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Quelles chaussures devrais-je porter (or: mettre) ?

giymek

verbe transitif (des vêtements) (giysi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Amanda porte (or: met) du noir la plupart du temps.

ileri götürmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Nous ne voulons pas porter (or: pousser) les choses trop loin.

başarıya götürmek

verbe transitif (vers la victoire,...) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le joueur vedette a mené (or: porté) son équipe vers la victoire.

taşımak

verbe transitif (transporter)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je porte mon fils sur mes épaules.

taşımak

(silah, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Attention, il porte un flingue !

göstermek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

adını taşımak, ismini taşımak

verbe transitif (un nom, un titre)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il porte le nom de son père.

taşımak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Johnny porta les sacs de sa voisine âgée jusqu'en haut des escaliers.

taşımak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le mulet dut porter (or: transporter) le chargement jusqu'au camp.

şikayette bulunmak

verbe transitif (plainte)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tina a porté plainte auprès des ressources humaines.

çekmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Paul tira un cerf qu'il avait abattu jusqu'à son camion.

göndermek

(une passe)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Pendant le match, il a effectué plusieurs passes difficiles.

üstüne giymek

(giysi)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

iletmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Peux-tu apporter (or: porter) cette lettre à la poste ?

yöneltmek

verbe transitif (accusation) (eleştiri, suçlama, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les collègues de Ray lancèrent (or: portèrent) de terribles accusations contre lui.

övmek, methetmek

(parler positivement) (bir kişiyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle a été louée pour son travail bénévole.
Yaptığı gönüllü işler sebebiyle insanlar kendisini övdü.

ağır, külfetli

(figuré) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le gouvernement prend des mesures pour gérer le problème pesant du chômage des jeunes.

ile ilgili olmak, hakkında olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ma question concerne vos récentes déclarations sur la politique étrangère.

girişim

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

durumda olmak

(état)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

uygun bir şekilde, yerinde olarak

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Ma prof, Madame Revêche, porte bien son nom : elle ne sourit jamais.

uygunsuz isim

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

sırtına binme

(birisinin)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La petite fille est montée sur le dos de son grand frère.

suçu üzerine almak

(familier)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il a porté le chapeau pour le hold-up.

sırtında gezdirmek

(birisini)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

silah taşımak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

yalancı şahitlik yapmak

(Droit)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La loi prend très sérieusement le fait de faire un faux témoignage.

çıplak olmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
N'entre pas ! Je ne porte rien !

saygı duymak, hürmet etmek, saymak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ce vieux professeur est porté en haute estime par ses pairs.

iyi olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Sarah et Jim sont heureux d'annoncer l'arrivée de leur fille Grace. La mère et le bébé vont bien (or: se portent bien).

aksesuar kullanmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

-e kefil olmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Harry s'est porté garant de Dan en lui prêtant de l'argent lorsqu'il avait beaucoup de dettes.

aleyhine olmak/sayılmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Son casier judiciaire va le desservir quand il commencera à essayer de trouver un emploi.

-e bakmak

(regard)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les yeux du professeur ont scruté la pièce et sont tombés sur le visage nerveux de Joshua.

gönüllü olarak yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
À la disparition de la jeune fille, beaucoup se sont portés volontaires pour la retrouver.

ismini taşımak, adını taşımak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Beaucoup d'espèces de papillons portent le nom de leur découvreur.

iyi görünmek

(bir giysinin içinde)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mmm, elle porte vraiment bien ce bikini !

eleştirmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous ne devrions pas porter un jugement sur lui (or: le juger) : il fait ce qu'il peut.

suçlamada bulunmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'actrice s'est mise en colère contre l'article du magazine et a menacé de porter plainte.

ile ilgisi olmak, ile ilgili olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

önermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

aynı adı vermek, aynı ismi vermek

(birisi ile)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
John porte le nom de son grand-père.

zarar/hasar/kayıp sebebi

locution verbale (causer un dommage)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le graffiti porte atteinte à la propriété et engendre des frais de nettoyage élevés.

yalancı şahitlik yapmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Porter un faux témoignage est un délit grave devant Dieu.

aleyhine dava açmak

(birisinin)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La société de minage a porté plainte contre les grévistes.

-e kefil olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je peux me porter garant de son honnêteté : je lui confie même les clés de ma maison.

gönüllü olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Quand ils ont demandé des volontaires, je me suis proposé parce que je n'avais rien d'autre à faire.

perişan etmek, yıkmak, mahvetmek

verbe transitif (duygusal olarak)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Nous avons été accablés de chagrin par la nouvelle de sa mort.

onurunu/namusunu lekelemek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

suçlamak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il attribua son manque de concentration à la mauvaise nuit qu'il avait passé.

sırtında taşımak

locution verbale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

meyve vermek

locution verbale (figuré) (fikir, vb., mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tout a commencé par une idée mais cela a commencé à graduellement porter ses fruits.

dinleme cihazı yerleştirmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La police a fait porter un micro à son agent infiltré avant sa rencontre avec les trafiquants de drogue.

yalancı şahitlik yapmak

locution verbale (birisine karşı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tu ne porteras pas de faux témoignage contre ton prochain.

(uğursuzluk getirmek suretiyle) başarısızlığa uğratmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ian a porté malheur au match de cricket lorsqu'il a dit qu'il ne pleuvrait pas.

taşımak/götürmek

(havada/havayla)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Une douce brise porta doucement l'odeur des fleurs à mon nez.

göstermek

(mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tout porte à croire que Smith est le meurtrier.

giysinin içine girmek

verbe intransitif (büyüyerek)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

meyletmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

aşırı övmek

verbe transitif (bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

hakkında olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mon exposé est sur les effets de l'alcool. Ce livre est sur un roi qui perd sa couronne.

amaçsızca yaşamak

locution verbale

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Philip a arrêté les études et depuis, il se laisse porter.

şerefine içmek, kadeh kaldırmak

(anglicisme)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Portons un toast au président du conseil.
Başkanın şerefine kadeh kaldıralım.

-e gönüllü olmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Stella s'est portée volontaire pour commencer.

gönüllü olmak

verbe pronominal

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ils ont demandé qui voulait être le premier et Dan s'est porté volontaire.

-e zarar vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il semble que la couverture médiatique lui ait porté préjudice dans cette affaire.

sağlıklı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Je me sens en pleine forme quand je fais du sport.

öğrenci

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il est et restera un éternel étudiant en langues.

kutlamak

locution verbale (anglicisme)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Souhaitez-vous que nous portions un toast avant de boire ?

şerefe demek

locution verbale (birisine)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

şerefine içmek, şerefine kadeh kaldırmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Buvons à la santé des mariés !

ele almak

(konu, mesele, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ce magazine traite de problèmes courants en termes d'éducation.

Fransızca öğrenelim

Artık porter'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.