İngilizce içindeki blue ne anlama geliyor?

İngilizce'deki blue kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte blue'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki blue kelimesi mavi renk, mavi, mavi renkli, mavi, kederli, hüzünlü, efkarlı, müstehcen, açık saçık, melankoli, blues müziği, blues, blues, hüzünlü, efkarlı, soğuk, muhafazakar, demokrat, tutucu, bağnaz, gerici, soğuktan morarmış, gök, gökyüzü, mavi kelebek, Kuzey askeri, spor ödülü, ödüllü sporcu, mavileşmek, maviye boyamak, rokfor peyniri, en iyi, birinci sınıf, en iyi, birinci sınıf, mavi gözler, porno film, mavi alakarga, blucin, bedensel iş gören, mavi yakalı (işçi), işçi, beden işçisi, koyu mavi renk, koyu mavi, üzgün olmak, açık mavi, açık mavi, lacivert renk, lacivert, çok nadir, çok ender, durup dururken, parlak mavi renk, parlak mavi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

blue kelimesinin anlamı

mavi renk, mavi

noun (primary color)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I really love blue, it is such a lovely colour.

mavi renkli, mavi

adjective (blue in color)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My car isn't red, it's blue.

kederli, hüzünlü, efkarlı

adjective (figurative (sad, melancholy) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Rainy days make me feel blue.

müstehcen, açık saçık

adjective (informal, figurative (movie, joke: pornographic) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
There were blue films at the stag night.

melankoli

plural noun (melancholy, sadness)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She's got the blues since her boyfriend left.

blues müziği, blues

plural noun (African-American folk music)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We're going out to a bar to hear some blues this weekend. Many New Orleans musicians play the blues.

blues

noun as adjective (of African-American folk music) (müzik)

The band played a classic blues number.

hüzünlü, efkarlı

adjective (figurative (mood: depressed) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The bad news put me in a blue mood.

soğuk

adjective (cold)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I played in the snow and my nose was blue!

muhafazakar

adjective (UK (conservative)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Don't ask her for money for the strikers, she's a true blue.

demokrat

adjective (US (Democrat) (eyalet)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Republicans lost again in the blue states.

tutucu, bağnaz, gerici

adjective (US, figurative (puritanical) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Some states still maintain puritanical old blue laws.

soğuktan morarmış

adjective (discolored by cold)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
It was a freezing day and my fingers had started turning blue.

gök, gökyüzü

noun (poetic (sky)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The rocket lifted off and raced into the blue.

mavi kelebek

noun (type of butterfly)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Benny trapped a blue in his net.

Kuzey askeri

noun (US (Union soldier) (Amerikan iç savaşında)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In the US Civil War, Union soldiers were called 'Blues" or "Bluebellies" because of the colour of their uniforms.

spor ödülü

noun (UK (sports award) (İngiltere'de)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He got a Cambridge Blue for rowing.

ödüllü sporcu

noun (UK (sports award recipient) (İngiltere'de)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He is an Oxford Blue.

mavileşmek

intransitive verb (turn blue)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The water blued as the food colouring was added.

maviye boyamak

transitive verb (make blue)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The indigo dye blued the shirt.

rokfor peyniri

noun (dairy product: veined)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Fourme d'Ambert is a blue cheese from the Auvergne region of France. There are many types of blue cheese, Roquefort and Stilton being the most famous.

en iyi, birinci sınıf

noun (business: reliably profitable stock)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The fund invests in blue chips.

en iyi, birinci sınıf

adjective (figurative (outstanding of its kind)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Many experts consider blue-chip companies to be the most stable stocks to invest in.

mavi gözler

plural noun (eyes with blue irises)

(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.)
Many Scandinavians have blond hair and blue eyes.

porno film

noun (adult film)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

mavi alakarga

noun (North American bird) (Kuzey Amerika'ya özgü bir tür kuş)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The blue jay at my feeder frightens off all the smaller birds, but he's certainly pretty.

blucin

plural noun (denim trousers)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I don't wear dress clothes any more since I retired; I'm living in blue jeans.

bedensel iş gören, mavi yakalı (işçi)

adjective (working class, labouring)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My dad comes from a blue-collar family.

işçi, beden işçisi

noun (manual labourer)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Western Pennsylvania has many blue-collar workers such as steel workers and coal miners.

koyu mavi renk

noun (navy, deep blue)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
People wearing dark blue are hard to see at night.

koyu mavi

adjective (navy, deep blue)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
People wearing dark blue clothing are hard to see at night.

üzgün olmak

(informal, figurative (be sad)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
He has been feeling blue ever since Mary dumped him.

açık mavi

noun (pale blue color) (renk)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Do you have this shirt in light blue?

açık mavi

adjective (pale blue in color)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The team's new strip is light blue with a burgundy stripe.

lacivert renk

noun (dark-blue colour)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Navy blue is a darker blue than cobalt blue. My favorite color is navy blue.

lacivert

adjective (dark blue in colour)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
My school uniform is navy blue.

çok nadir, çok ender

adverb (figurative (very rarely)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
He only calls once in a blue moon.

durup dururken

adverb (figurative (unexpectedly)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
My cousins turned up out of the blue on Christmas Day.

parlak mavi renk

noun (bright blue colour)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Chelsea Football Club play in royal blue.

parlak mavi

adjective (bright blue in colour)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

İngilizce öğrenelim

Artık blue'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

blue ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.