İngilizce içindeki book ne anlama geliyor?
İngilizce'deki book kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte book'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki book kelimesi kitap, telefon rehberi, hesaplar, ayırtmak, yakalamak, geçici, cilt, Kitap, metin, yazılı metin, bahis, iddia, liste, elektronik metin, defter, kitap, ayarlamak, giriş yapmak, check-in yapmak, randevu ayarlamak, randevu vermek, giriş yapmak, tüm yerleri ayırmak, adres defteri, sesli kitap, omuz çantası, kitap okuma kulübü, kitap kulübü, kitap kapağı, kitap kapağı tasarımı, kapak, kitap desteği, kitap fuarı, kitap eleştirisi, net değer, muhasebecilik, kitabına uygun olarak, çek defteri, çizgi roman, yemek kitabı, görünüşe aldanma, ziyaretçi defteri, ziyaretçi defteri, seyahat rehberi, ciltli kitap, jurnal, telefon rehberi, yabancı dil kılavuzu, resimli kitap, el çantası, mali güç, imza günü, imla kılavuzu, yazım kılavuzu, ders kitabı, tipik, karakteristik anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
book kelimesinin anlamı
kitapnoun (bound printed work) (yazılı eser) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'm reading a very good book. She has many books in her shelves. |
telefon rehberinoun (dated, informal (telephone directory) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I needed the number of a plumber, so I looked in the book. |
hesaplarplural noun (accounts) (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) The accountant is checking the books. |
ayırtmaktransitive verb (reserve: seat, place, flight) (yer, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We're going to book seats on the early flight. Erken uçuşta yerlerimizi ayırtacağız. |
yakalamaktransitive verb (informal (police: arrest, charge) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The police booked the suspects for murder. Polis katil zanlılarını yakaladı. |
geçiciadjective (finance: pro forma) (finans) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The merchandise should sell at book value. |
ciltnoun (part of a written work) (kitap, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The last book of the novel is very exciting. |
Kitapnoun (part of the Bible) (İncil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The Bible begins with the Book of Genesis. |
metin, yazılı metinnoun (music: libretto) (opera, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The producer liked the book for the musical, and decided to stage it. |
bahis, iddianoun (betting: record) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Let's open a book on whether John and Jane will actually get married next week. |
listenoun (set of samples) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Geoff was looking through a book of wallpaper samples. |
elektronik metinnoun (electronic text) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The software allows you to download a book. |
defternoun (pack or set of [sth]) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I purchased a book of stamps at the post office. |
kitapnoun as adjective (of or about books) (kitaplarla ilgili) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sidney is a book expert. |
ayarlamaktransitive verb (hire, engage) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The parents are going to book a clown for the party. |
giriş yapmak, check-in yapmakphrasal verb, intransitive (check in: at hotel) (otel) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
randevu ayarlamak, randevu vermekphrasal verb, transitive, separable (make appointment) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I've booked you in at midday for a cut and blow dry. |
giriş yapmakphrasal verb, transitive, separable (check into: hotel, etc.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
tüm yerleri ayırmakphrasal verb, transitive, separable (reserve fully) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) There was no room at the hotel; they were completely booked up for the summer. |
adres defterinoun (book of contact details) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My address book used to be an actual book, but now it's a file on my computer. |
sesli kitapnoun (spoken recording of a book) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I like listening to audiobooks as I do my household chores. |
omuz çantasınoun (satchel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My homework was in my book bag, but now I can't find it. |
kitap okuma kulübünoun (reading group) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My book club meets the first Monday of every month to discuss a new book. |
kitap kulübünoun (subscription service) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The book club sends a book of its choosing to its subscribers. |
kitap kapağınoun (outer binding) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There are few bookbinders who can repair the gilt lettering on leather book covers. |
kitap kapağı tasarımınoun (design on front, back) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kapaknoun (protective jacket) (kitap) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kitap desteğinoun (support that keeps books in place) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bob gave me a matching pair of wooden book ends as a present. |
kitap fuarınoun (fair for selling books) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There is a large book fair in the main square of La Habana. |
kitap eleştirisinoun (critique of a book) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Alexandra writes the book reviews for a national newspaper. |
net değernoun (business: net worth) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Buying that car at far less than book value was a great bargain. |
muhasebeciliknoun (maintaining financial records) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Kevin is in charge of the company's bookkeeping. |
kitabına uygun olarakadverb (figurative (according to rules) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) My boss likes to do things by the book. |
çek defterinoun (banking) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I need to pay bills, but I can't find my checkbook. |
çizgi romannoun (magazine, book: comic strip) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I loved to read comic books as a kid. Superman comic books were my favorite. |
yemek kitabınoun (book of recipes) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Betty has a large collection of international cookbooks. |
görünüşe aldanmainterjection (proverb (appearances can be deceptive) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) She definitely looks trustworthy, but don't judge a book by its cover. |
ziyaretçi defterinoun (book signed by visitors) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Please sign our guestbook before leaving the hotel. |
ziyaretçi defterinoun (webpage signed by visitors) (internet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The artist's webpage has a guestbook for visitors to record their names and comments. |
seyahat rehberinoun (book of tourist information) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Michelin and Lonely Planet are two famous companies that publish guidebooks for travelers. The guidebook recommended taking a boat to Kew Gardens. |
ciltli kitapnoun (book with a stiff cover) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Even though they are expensive, I like to buy hardcover books. |
jurnalnoun (record book) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We checked the logbook to see when the instrument was last maintained. |
telefon rehberinoun (telephone directory) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You'll find their number in the phone book. Our new local phone book's over three inches thick. |
yabancı dil kılavuzunoun (foreign language guide) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Thelma took a Portuguese phrasebook on her trip to Brazil. |
resimli kitapnoun (child's storybook with pictures) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My first picture book was Mother Goose's Tales. |
el çantasınoun (US (woman's handbag) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The woman reached into her pocketbook for a mint. |
mali güçnoun (US, figurative (money, ability to pay) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The BMW is too expensive for my pocketbook. |
imza gününoun (event: writer autographs books) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My favorite author is going to have a signing for her new book. |
imla kılavuzu, yazım kılavuzunoun (dated (spelling textbook) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Gertrude bought an antique speller at the flea market. |
ders kitabınoun (book for study) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My physics textbooks cost over £100. |
tipik, karakteristiknoun as adjective (informal (typical, characteristic) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The doctor said I had a textbook case of shingles. Irena is a great tennis player; her serve is always textbook. |
İngilizce öğrenelim
Artık book'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
book ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.