İngilizce içindeki home country ne anlama geliyor?

İngilizce'deki home country kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte home country'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki home country kelimesi ev, daire, ev halkı, aile, ev, konut, yurt, memleket, vatan, yurt, merkez, genel merkez, ana sayfa, bakımevi, ev, hedef, oyun alanı, ev, vatana ait, ev sahibi, kendi sahasında yapılan, yuvaya dönmek, yuvasına dönmek, hedefe doğru gitmek, yuvasına döndürmek, hedeflemek, hedef almak, evde, kendi sahasında, kendi evindeki, evinde ağırlama, evindeki, eve, eve dönmek, kendini rahat hissetmek, (yetim/ihmal edilmiş çocukları alıp bakımlarını sağlayan) koruyucu ev/aile, eve gelmek, eve gitmek, vatana dönmek, yurda dönmek, memlekete dönmek, can evinden vurmak, ev yapımı bira, ev ekonomisi, (başarıyla/alnının akıyla) tamamlanmış, bitirilmiş, büyük kesilmiş patates kızartması, ev eşyaları, ev ofisi, ana sayfa, özerk yönetim, özerklik, sayı vuruşu, son kısım, son bölüm, evim güzel evim, evsahipliği yapmak, kişinin doğup büyüdüğü yer, memleket, kişinin yaşadığı şehir, evde yetişen/yetiştirilen/yetiştirilmiş, belli bir bölgede yetişen/yetiştirilen, yerli, ev yapımı, (kişinin) kendisi tarafından yapılmış, derme çatma, esas sınıf, evi terketmek, kendini evinde hissettirmek, rahatına bakmak, hoşgeldin, hoşgeldiniz, mobil ev, taşınabilir ev, karavan ev, bakımevi, huzurevi, kale işareti, huzurevi, yaşlılar yurdu, huzurevi, malikane, evde durmak, evde oturan, ev kuşu, evde kalın emri, evine hoş geldin anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

home country kelimesinin anlamı

ev, daire

noun (house, apartment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They've just bought their first home.
Şirket, dar gelirli vatandaşlar için uygun fiyatlı meskenler inşa etmeyi kararlaştırdı.

ev halkı, aile

noun (household)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
His home is always noisy and happy. It's important for children to live in a loving home.

ev, konut

noun (residence)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They have a second home on the Mediterranean.

yurt, memleket, vatan

noun (uncountable (native place, homeland)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I missed home a lot when I was studying abroad.

yurt

noun (place where [sth] is found)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Mars is home to the largest volcano in our solar system. Twickenham is the home of English rugby.

merkez, genel merkez

noun (headquarters, main office)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Detroit is the home of the US's automobile industry.
Detroit şehri, Amerikan otomobil endüstrisinin merkezi durumundadır.

ana sayfa

noun (uncountable (website's main page) (web sitesi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
When you click on 'home', a new window pops up.

bakımevi

noun (institution, asylum)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She's living in an old peoples' home.

ev

adverb (toward or to home)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Let's go home.
Haydi, eve gidelim.

hedef

noun (uncountable (games: destination) (oyun)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I can make it to home with one more roll of the dice.

oyun alanı

noun (uncountable (baseball: home plate) (beysbol)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He stole from third base to home.

ev

noun as adjective (domestic) (eve ait)

He's really into home decorating right now.
Ev dekorasyonuna iyice merak sarmış durumda.

vatana ait

noun as adjective (of, from your own country)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
When we travel abroad, it's good to find a home newspaper from time to time.

ev sahibi

noun as adjective (sports: local) (takım)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The home team is going to win the game.

kendi sahasında yapılan

noun as adjective (sports: game played locally) (maç)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
It's a home game today.

yuvaya dönmek

intransitive verb (go or return to home)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
This pigeon always homes the quickest.

yuvasına dönmek

intransitive verb (pigeon: navigate way back) (güvercin)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Pigeons that home can be used to send messages.

hedefe doğru gitmek

(military: go towards a target)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The missiles are homing on their target.

yuvasına döndürmek

transitive verb (bring, send home)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He managed to home a pigeon all the way from France to England.

hedeflemek, hedef almak

transitive verb (direct to a target)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The missile was homed to its target.

evde

adverb (in own house)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I left my wallet at home.

kendi sahasında

adverb (sport: in own ground) (ev sahibi takım)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The team have never lost at home.

kendi evindeki

adjective (in own house)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Josie is hoping to have an at-home birth.

evinde ağırlama

noun (US (reception in own house)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Charles is hosting an at-home in his new apartment.

evindeki

adverb (informal (in your town or country of origin)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Doris missed her life back home in Australia.

eve

adverb (to your house again)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Steve drove us back home after the party.

eve dönmek

verbal expression (return to your home)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Come straight home after school today, young man! Finn's parents were anxious when he failed to come home after going to the pub with his friends.

kendini rahat hissetmek

verbal expression (informal, figurative (be comfortable)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
This is such a welcoming village - I feel right at home here.

(yetim/ihmal edilmiş çocukları alıp bakımlarını sağlayan) koruyucu ev/aile

noun (child's temporary home)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Before being adopted she spent three years in a foster home.

eve gelmek

intransitive verb (arrive at one's house)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I just got home from work. Call me when you get home.

eve gitmek

verbal expression (to house)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The party's over, it's time to go home.

vatana dönmek, yurda dönmek, memlekete dönmek

verbal expression (to country)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Lisa had spent five years working overseas and was looking forward to going home.

can evinden vurmak

(informal, figurative (make impact)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The extent of Ruth's weight problem really hit home when she saw a picture of herself on a night out.

ev yapımı bira

noun (beer: home-produced)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Peter had made some home brew which we drank together.

ev ekonomisi

noun (school: cookery, textiles, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Home economics was only required for young women when I was a child; but it was the boys who needed it the most.

(başarıyla/alnının akıyla) tamamlanmış, bitirilmiş

adjective (informal (sure of safety, success)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

büyük kesilmiş patates kızartması

plural noun (US (pan-fried potatoes)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

ev eşyaları

plural noun (furniture, décor for house)

Your choice of home furnishings says a lot about you to your visitors.

ev ofisi

noun (working area in one's house)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She shut the door to her home office to drown out the kids' noise.

ana sayfa

noun (website's introductory page) (web sitesi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Click here to return to our home page.

özerk yönetim, özerklik

noun (self-government)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Greenland achieved home rule in 1979.

sayı vuruşu

noun (baseball: run scored by batter on single hit)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The batter hit a home run and began his ceremonial trot around the bases.

son kısım, son bölüm

noun (final stages of race or journey)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
As they approached the home stretch, the two runners engaged in a thrilling race to the finish line.

evim güzel evim

expression (preference for own home)

evsahipliği yapmak

expression (place [sb/sth] is based)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
North Carolina is home to many companies, including Bank of America.

kişinin doğup büyüdüğü yer, memleket

noun (town or city where one grew up)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Linda had not been back to her home town of Sydney for many years.

kişinin yaşadığı şehir

noun (town or city where one lives)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Pinehurst residents have plenty of reasons to be proud of their hometown.

evde yetişen/yetiştirilen/yetiştirilmiş

adjective (grown at home)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The family ate turkey and homegrown vegetables at Thanksgiving dinner.

belli bir bölgede yetişen/yetiştirilen

adjective (grown locally)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
You can buy homegrown vegetables at the local farmers' market.

yerli

adjective (figurative (native, local) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Renren is China's homegrown version of Facebook.

ev yapımı

adjective (made at home, handmade)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Home-made cakes always taste better than factory-made ones.

(kişinin) kendisi tarafından yapılmış

adjective (made by self)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
It looked to me like his furniture was all homemade.

derme çatma

adjective (makeshift)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The boys raced down the hill in their homemade go-kart.

esas sınıf

noun (US (school: room) (okul)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Can you tell me where I can find my homeroom?

evi terketmek

verbal expression (move out of family house)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
She left home at 17 to go to university in another province.

kendini evinde hissettirmek

verbal expression (be welcoming) (birisine)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

rahatına bakmak

verbal expression (informal (settle in)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Please come in and make yourself at home!

hoşgeldin, hoşgeldiniz

interjection (welcome!)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
We're not very formal around here - just make yourself at home!

mobil ev, taşınabilir ev

noun (trailer used as permanent residence)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
While we were saving up to buy a house, we rented a mobile home on the outskirts of town.

karavan ev

noun (vehicle with living quarters)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

bakımevi, huzurevi

noun (residential care for the elderly)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Veronica visits her mother in the nursing home every Sunday.

kale işareti

noun (baseball) (beysbol)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The runner slid into the plate to score the winning run.

huzurevi, yaşlılar yurdu

noun (care facility for the elderly)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Jim had to move into a rest home because he couldn't cope on his own any more.

huzurevi

noun (care facility for elderly people)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Every weekend I visit my grandmother in the retirement home.

malikane

(UK (grand country house)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

evde durmak

verbal expression (remain in house)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I stayed at home today because I was feeling ill.

evde oturan

adjective (informal (doesn't work outside house)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
She left her career to be a stay-at-home mom.

ev kuşu

noun (US, informal (person: doesn't go out) (evden çıkmayan kimse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She's a real stay-at-home. You can't get her to go anywhere.

evde kalın emri

noun (mainly US (government instruction: mass quarantine)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

evine hoş geldin

interjection (expressing happiness at [sb]'s return)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
You've been away for ages - welcome home.

İngilizce öğrenelim

Artık home country'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

home country ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.