İngilizce içindeki hit ne anlama geliyor?
İngilizce'deki hit kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte hit'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki hit kelimesi yumruk atmak, yumrukla vurmak, çarpmak, vurmak, vurmak, çarpmak, çarpmak, isabet etmek, vurmak, çıkmak, çıkış yapmak, (tam) isabet, hit, başarı, vuruş, hit, liste başı, hit, ziyaret sayısı, arama sonucu, cinayet, nefes, eleştiri, vuruş, vurmak, aklına gelmek, üzmek, sayı yapmak, sarılmak, etkilemek, gitmek, karşılık vermek, cevap vermek, (eleştiriye, vb.) karşılık vermek, asılmak, askıntı olmak, aklına gelmek, saldırganlık yapmak, -e saldırmak, şiddetle eleştirmek, damardan vurmak, haber vermek, beysbol vuruşu, çifte oyun, can evinden vurmak, iyi anlaşmak, yaraya tuz basmak, tam üstüne basmak, yola çıkmak, çok kızmak, tepesi atmak, para istemek, arabayla çarpıp kaçma, , kazadan sonra olay yerinden kaçan sürücü, tetikçi, başkasının pis işlerini yapan kimse, anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
hit kelimesinin anlamı
yumruk atmak, yumrukla vurmaktransitive verb (punch: [sb]) (birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He hit his brother in the stomach with his fist. Erkek kardeşinin karnına yumruğuyla vurdu (or: yumruk attı). |
çarpmak, vurmaktransitive verb (strike: [sth]) (bir şeye) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He hit the tree with his car. Arabasıyla ağaca çarptı. |
vurmak, çarpmaktransitive verb (knock: part of body) (bir yerini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He was so tall that he had to make an effort not to hit his head when he walked through a door. |
çarpmaktransitive verb (knock: part of body) (başını, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The child fell over and hit his head on the wooden floor. |
isabet etmek, vurmaktransitive verb (reach: a target) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The arrow hit the target. Ok hedefe isabet etti. |
çıkmak, çıkış yapmaktransitive verb (reach: a high, low) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The stock hit a record high today on the earnings news. Borsa rekor seviyeye ulaştı. |
(tam) isabetnoun (shot: hits target) (hedefe) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Of your five arrows, you got three hits. Altı şuttan biri isabetliydi, beşi kalenin yakınından bile geçmedi. |
hit, başarınoun (informal (success) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The film was a hit with teenagers. Film genç kitle açısından bir hit oldu. |
vuruşnoun (golf: stroke) (golf) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In golf, you only get one hit off the tee. |
hit, liste başınoun (successful pop song) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His new song is a massive hit. Yeni şarkısı tam bir hit oldu. |
hit, ziyaret sayısınoun (visit to a web page) (web sitesi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We have seen a lot of hits on the new website. |
arama sonucunoun (internet: search result) (internet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My first search did not return many hits. |
cinayetnoun (slang (murder) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The mafia boss ordered the hit on his former associate. |
nefesnoun (slang (drug) (uyuşturucu madde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Another hit from the pipe satisfied the addict. |
eleştirinoun (informal (criticism) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I am sick of the constant hits I am getting because of what I said. |
vuruşnoun (baseball) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The player had three hits today, but no runs. |
vurmakintransitive verb (strike a blow) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Despite his pleas, she just kept hitting. |
aklına gelmektransitive verb (informal, figurative (idea: occur) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) It never hit me that I could post the documents. |
üzmektransitive verb (informal, figurative (make suffer) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The news of her father's death hit her hard. |
sayı yapmaktransitive verb (sports: score) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) And he hits the basket to tie the game! |
sarılmaktransitive verb (slang, figurative (use, indulge in) (içkiye, vb. mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) After a bad day at work, he tends to hit the gin. |
etkilemektransitive verb (affect) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The town was hit by the storm on Tuesday. |
gitmektransitive verb (informal (bars, street, shops, etc.: go there) (bar, alışveriş merkezi, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On Friday night I usually hit the bars with my friends. |
karşılık vermekphrasal verb, intransitive (retaliate) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Iran has warned it will hit back if it is attacked by the United States. |
cevap vermekphrasal verb, intransitive (figurative (respond to criticism) (eleştiriye) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Parents have hit back, saying the accusations about their children are unfounded. |
(eleştiriye, vb.) karşılık vermek(retaliate against) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The victim of the attempted mugging hit back at his attackers, and they ran off empty-handed. |
asılmak, askıntı olmakphrasal verb, transitive, inseparable (mainly US, slang (flirt with, try to seduce) (birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gladys told the guy who was hitting on her to get lost. |
aklına gelmekphrasal verb, transitive, inseparable (idea, plan: devise, discover) (fikir) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I have hit upon a great way to save money: stay in bed all day! |
saldırganlık yapmakphrasal verb, intransitive (figurative (show aggression) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
-e saldırmak(figurative (show aggression to) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) After Tony had teased him for more than an hour, Pete finally hit out at him. |
şiddetle eleştirmek(figurative (criticize) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The actress has hit out at critics, who she claims have misunderstood her performance. |
damardan vurmakphrasal verb, intransitive (slang (shoot up, inject drugs) (eroin, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The addicts in the alley were hitting up. |
haber vermekphrasal verb, transitive, separable (slang (contact) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I'm looking for a room to rent; if anyone knows of anything, hit me up. |
beysbol vuruşunoun (type of baseball hit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The batter got a base hit and the runner scored easily. |
çifte oyunnoun (baseball) (beysbol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The batter hit a double. |
can evinden vurmak(informal, figurative (make impact) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The extent of Ruth's weight problem really hit home when she saw a picture of herself on a night out. |
iyi anlaşmakverbal expression (slang (get on well) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me and my new roommate hit it off from the start. |
yaraya tuz basmakverbal expression (figurative (attack [sb]'s weak spot) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) His divorce hit him where it hurts, in his wallet. When he said I was ugly he hit me where it hurts. |
tam üstüne basmakverbal expression (figurative (be exactly right) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Russell's comment really hit the nail on the head. |
yola çıkmakverbal expression (slang, figurative (leave, start a journey) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We rose early and hit the road before 7.00 am. |
çok kızmak, tepesi atmakverbal expression (figurative, informal (person: get angry) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) When I told my boss what had happened, he hit the roof. |
para istemekverbal expression (slang (approach for: money) (birinden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Watch out for Ralph, he's always hitting people up for money. |
arabayla çarpıp kaçmanoun (fleeing the scene after a collision) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The collision would have been considered an accident, but after the driver sped off it became a hit-and-run. |
intransitive verb (baseball) |
kazadan sonra olay yerinden kaçan sürücünoun ([sb]: leaves accident scene) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The police went to auto body repair shops to find the hit-and-run driver's car. |
tetikçinoun (male hired murderer) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The politician was arrested for hiring a hitman to kill one of his rivals. |
başkasının pis işlerini yapan kimsenoun (informal ([sb] who does unpleasant tasks) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
noun (baseball) The crowd cheered when the batter hit a triple. |
İngilizce öğrenelim
Artık hit'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
hit ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.