İngilizce içindeki longer ne anlama geliyor?
İngilizce'deki longer kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte longer'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki longer kelimesi daha uzun, daha uzun, daha uzun, uzun, uzunluğunda olmak, uzun, uzunluğunda olmak, geniş çaplı, uzun süre, uzun zaman, uzun, uzun, uzun, fazla miktarda, alış, uzun, uzun süre, uzun zaman, çok önce, çok öncesinde, uzun beden, özlemini çekmek, arzu etmek, arzulamak, arzulamak, arzu etmek, artık, daha fazla, artık anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
longer kelimesinin anlamı
daha uzunadjective (measure: greater in length) (boy, yükseklik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The bed's longer than the sheets. |
daha uzunadjective (time: of greater length) (süre) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In February, you start to notice the days getting longer. |
daha uzunadverb (for additional time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I'm sorry we can't stay any longer. |
uzunadjective (great in extent, distance) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There was a long table in the middle of the room. Imogen has long hair. |
uzunluğunda olmakadjective (in length) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The table is three metres long. The queue was half a mile long. Masa üç metre uzunluğundadır. |
uzunadjective (great in duration) (süre bakımından) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That film was too long. |
uzunluğunda olmakadjective (in duration) (süre) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The movie is three hours long. |
geniş çaplıadjective (extensive) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I have a long list of problems with the house. |
uzun süre, uzun zamanadverb (formal (for a long time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The widow has long been alone; it is forty years since her husband died. |
uzunadjective (not short) (saç, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I like to wear my hair long. |
uzunadjective (phonetics: extended) (dilbilimi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The word, "tool", has a long "o" sound. |
uzunadjective (figurative (time: passing slowly) (zaman, gün) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) It's been a long day - I can't wait to get home. |
fazla miktardaadjective (informal (amply supplied) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Yes, we are long on spaghetti here and won't need to get any more for weeks. |
alışadjective (figurative (finance: holding equities) (borsada) While others were selling the stock short, he took a long position. |
uzunadjective (drink: tall size) (bardak) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Pimms is served with lemonade as a long drink. |
uzun süre, uzun zamanadverb (elliptical usage: a long time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Will she be long? |
çok önce, çok öncesindeadverb (far in the past) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) There were problems here long before he arrived. |
uzun bedennoun (informal (clothing: long size) (giysi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I love this dress style, but do you have a long? |
özlemini çekmekverbal expression (yearn) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He longed to be back home with his family. I long to travel, but I don't have the money or the time to do so. |
arzu etmek, arzulamakverbal expression (wish [sb] would do [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Miriam longed for Jake to take her in his arms and tell her he loved her. |
arzulamak, arzu etmek(desire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Snow White longed for the day that her prince would come. |
artıkadverb (anymore) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We can't go on spending like this any longer. |
daha fazlaadverb (for any further time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I can't do it any longer than he can. |
artıkadverb (not anymore) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The number you have dialed is no longer in service. |
İngilizce öğrenelim
Artık longer'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
longer ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.