İngilizce içindeki loving ne anlama geliyor?
İngilizce'deki loving kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte loving'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki loving kelimesi sevgi dolu, aşk dolu, sevecen, seven, sevgi gösteren, seven, sevgi, aşk, sevda, sevmek, çok sevmek, bayılmak, aşık olmak, sevmek, hoşlanmak, sevgili, tatlım, canım, aşkım, tutkulu aşk, cinsel ilişki, sevişme, sevgi, sıfır, aşk, sevmek, sevişmek, seks yapmak, eğlence düşkünü anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
loving kelimesinin anlamı
sevgi dolu, aşk doluadjective (feeling love) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Matt had a loving family, so it was a surprise when he ran away. |
sevecen, seven, sevgi gösterenadjective (that shows love) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Zoe gave her boyfriend a loving kiss. |
sevenadjective (liking [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) My cheese-loving boyfriend would never give up eating dairy, even if it made him sick. |
sevginoun (uncountable (affection) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Love is perhaps the most important human emotion. |
aşk, sevdanoun (uncountable (romantic feelings) (romantik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You could see her love for him in her eyes. |
sevmektransitive verb (feel affection for) (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Of course I love my mother. Annemi tabi ki seviyorum. |
çok sevmek, bayılmaktransitive verb (be fond of) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I love Jane. She's always such fun to be with! |
aşık olmaktransitive verb (have romantic feelings for) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) You can tell that she loves her boyfriend by the look on her face. |
sevmektransitive verb (like strongly) (bir şeyi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I love basketball. Basketbolu seviyorum. |
hoşlanmakverbal expression (activity: enjoy) (bir şeyi yapmaktan) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I love jogging in the park when the weather is warm. |
sevgilinoun (lover) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She was my first love. |
tatlım, canım, aşkıminterjection (informal (affectionate term) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Can you give me the remote control, please, love? |
tutkulu aşknoun (passion) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His love made her feel so good. |
cinsel ilişki, sevişmenoun (slang (sexual gratification) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He was in a good mood. His wife probably gave him some love the night before. |
sevginoun (strong liking) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His love for basketball was apparent to everybody. Basketbola olan sevgisi, herkes tarafından biliniyordu. |
sıfırnoun (tennis score: zero) (tenis) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The score is now thirty-love. |
aşknoun ([sth] loved, interest) (sevilen şey) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ballet was her first love. Bale, ilk aşkıydı. |
sevmekintransitive verb (have deep affection) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) She just loves too much. |
sevişmek, seks yapmaktransitive verb (slang (have sex) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I want you to love me passionately tonight, baby. |
eğlence düşkünüadjective (enjoying amusement) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elena's fun-loving younger sister can be quite a handful sometimes. |
İngilizce öğrenelim
Artık loving'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
loving ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.