İspanyolca içindeki de ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki de kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte de'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki de kelimesi dışarı bakmak, yaymak, yapmak, vermek, uzatmak, yığmak, başına gelmek, vermek, vermek, vurmak, çalarak zamanı belirtmek, vermek, çalmak, puan vermek, ile ödüllendirmek, görev vermek, iş vermek, yayında, -e bakmak, bakmak, gösterimde olmak, sebep olmak, neden olmak, iletmek, vermek, örnek olmak, örnek oluşturmak, örnek teşkil etmek, parti vermek, davet vermek, yayınlamak, yayına sokmak, vermek, getirmek, kazandırmak, DE, , -de, -da, -den, -dan, dolusu, dışarısına, miktar, tarafından, ötesinde, -ın, -in, hakkında, (ile) ilgili, (bir yer)li olmak, ile beraber, ile birlikte, -ın, -in, -un, -ün, -den... -e kadar, -den, -dan, -in, -ın, dair, hakkında, karşı, -ı, -i, -u, -ü, ila, arasında, -ın, -in, -den, -dan, kadar, -nın, -nin, -den dışarı, -den, -dan, -den, -dan, kişiden oluşan, boyunca, babası olan, -den, -dan, -e karşı, kaynaklı, -den, -dan, -dan, -den, -den, -dan, -den, -dan, -e sahip, ne, arasında, -den, -dan, üstünden, üzerinden, yüzünden, nedeniyle, sebebiyle, yazan, -den....-si, -den yapılmış, tokat atmak, tokatlamak, sille atmak, korkutucu, ürkütücü, dehşet verici anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
de kelimesinin anlamı
dışarı bakmak(ventana, puerta) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Hay una ventana que da al jardín, por ahí entró el ladrón. |
yaymak(calor) (ısı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Las estrellas dan calor y luz. |
yapmakverbo transitivo (konuşma) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ella dio un discurso sobre biología molecular. |
vermek, uzatmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Por favor dale este formulario a tus padres. |
yığmak(iş, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
başına gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No entiendo qué me dio, pero no puedo parar de llorar. |
vermekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Puedes darme algo de comer? Bana yiyecek bir şeyler verir misin? |
vermek(meyve, çiçek) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Después de muchos años de sequía, el manzano finalmente dio frutos. |
vurmak, çalarak zamanı belirtmek(saat başlarını) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El reloj dio las tres. |
vermekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los anteojos le daban a Dan un aire de sofisticación. |
çalmakverbo transitivo (saat) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El reloj dio las 10. Saat onu çaldı. |
puan vermek(calificación) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le doy a este libro cinco estrellas. |
ile ödüllendirmekverbo transitivo (premio) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le dieron el Oscar por Mejor Película a "12 Años de Esclavitud". |
görev vermek, iş vermekverbo transitivo (asignar) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Después de tres entrevistas de trabajo le dieron el puesto. Girdiği üç tane mülakatın sonucunda, iş ona verildi. |
yayında(televisión) (televizyonda, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Están dando tu programa favorito. |
-e bakmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Esta casa tiene cinco ventanas que dan a la calle. |
bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nuestro dormitorio dar hacia el este. Yatak odamız doğuya bakıyor. |
gösterimde olmak(sinema filmi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¿Qué películas dan en el cine esta semana? |
sebep olmak, neden olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me da un gran placer darte la bienvenida esta noche. |
iletmekverbo transitivo (selam, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dales nuestros más cariñosos saludos. |
vermek(ilaç, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Cuántas aspirinas le debo dar? |
örnek olmak, örnek oluşturmak, örnek teşkil etmek(davranışlarıyla, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Deberías dar un buen ejemplo a tu hermano menor. |
parti vermek, davet vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dimos una fiesta para celebrar nuestra nueva casa. |
yayınlamak, yayına sokmak(film, program, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Están dando una repetición de esa comedia que solía gustarte. |
vermekverbo transitivo (öğüt, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
getirmek, kazandırmak(ganancia) (para, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La venta de las antigüedades nos debería dar grandes ganancias. |
DE(Delaware eyaleti, kıs.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mis padres viven en Newark, DE. |
prefijo |
-de, -dapreposición Las mujeres de Francia son hermosas. |
-den, -danpreposición El vaso se cayó de la mesa. Bardak masadan düştü. |
dolusupreposición (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Örnek: Kaşık dolusu, avuç dolusu |
dışarısınapreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Saqué el tenedor del cajón. |
miktarpreposición (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Debe haber un año de trabajo aquí. |
tarafındanpreposición (autor) (yazar, vb.) Hamlet es una obra de Shakespeare. Hamlet, Şekspir tarafından yazılmış bir oyundur. |
ötesindepreposición (uzaklık) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vivimos a tres millas del aeropuerto. Havaalanının üç kilometre ötesinde oturuyoruz. |
-ın, -inpreposición (iyelik eki: İsimlere eklenerek onların neye veya kime ait olduğunu belirten ektir (örnek: "(benim) saat-im, (bizim) saat-(i)-miz").) Uno de mis tíos es médico. |
hakkında, (ile) ilgili
Fui a la biblioteca a buscar un libro de insectos. |
(bir yer)li olmakpreposición (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Yo soy de Noruega. Norveçliyim. |
ile beraber, ile birlikte
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Es el de la camisa azul oscura. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Oyuncak bebeğini, diğer oyuncak bebeklerle birlikte yerine kaldır. |
-ın, -in, -un, -ünpreposición (sahiplik) No estoy familiarizado con las obras de Peirce. |
-den... -e kadar(süre) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) La tienda abre de martes a sábado. Dükkân, Salı'dan Cumartesi'ye kadar açıktır. |
-den, -danpreposición La vasija está hecha de plástico. Bu kase plastikten yapılmıştır. |
-in, -ınpreposición (ait) El cinturón de su capa era rojo. Pelerininin kuşağı kırmızıydı. |
dair, hakkında
¿Qué opinas del discurso del presidente? Başkan'ın konuşması hakkında ne düşünüyorsun? |
karşı(korumak, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El ejercito existe para protegernos de una invasión. |
-ı, -i, -u, -üpreposición El fondo de la habitación estaba tranquilo. Odanın arkası sessizdi. |
ila, arasında
Bebo de dos a cuatro cervezas los viernes por la noche. |
-ın, -inpreposición La economía es la causa de la crisis. Krizin esas nedeni ekonomidir. |
-den, -danpreposición (bir şeyden yapılmış) Todos los muebles son de pino. |
kadarpreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Pedaleamos durante una distancia de 30 millas. |
-nın, -ninpreposición (yön belirtme) Hay una ciudad al norte de aquí. Buranın kuzeyinde bir kent bulunmaktadır. |
-den dışarı
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Salió de la casa. Evden dışarı çıktı. |
-den, -danpreposición Sacó las piezas de la caja grande. Parçaları kutudan çıkarttı. Günlerce çocuklarından ayrı kaldı. |
-den, -danpreposición La secretaria está cansada de escribir a máquina. Sekreter, daktilo yazmaktan sıkıldı. |
kişiden oluşanpreposición (grupo) (çok sayıda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La multitud era de mil personas. |
boyunca(día, noche) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La calle es muy ruidosa de día, pero de noche está tranquila. |
babası olanpreposición (caballo, hijo de) (atlarda) Screaming Thunder, hijo de Screaming Eagle, ganó el Derby. |
-den, -danpreposición (kurtarma) ¡Nos libraste de un sermón realmente aburrido! |
-e karşı
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Este saco te protegerá del frío. |
kaynaklıpreposición (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Toda nuestra información proviene de fuentes públicas. Este saco fue un regalo de mi mamá por mi cumpleaños. |
-den, -danpreposición (farklılık) Estas cifras son distintas de las que vimos ayer. |
-dan, -denpreposición (mesafe belirtme) Hay una ciudad a cinco millas de aquí. |
-den, -danpreposición (ayrılık belirtme) Él fue privado de su turno. |
-den, -danpreposición (aidiyet) Sus colegas hacen que John se sienta como uno de ellos. |
-e sahippreposición (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La duquesa era una mujer de finura. |
nepreposición Darme un regalo fue muy amable de tu parte. Bana hediye vermeniz ne hoş. |
arasındapreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Josh dice que es primo tercero del presidente. |
-den, -danpreposición (bir yerden) Conseguí los diamantes de él a buen precio. |
üstünden, üzerindenpreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La tapa se cayó del pote y llegó hasta el piso. |
yüzünden, nedeniyle, sebebiylepreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Murió de pena. |
yazanpreposición (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La carta terminaba con un "Hablamos pronto. De Juan". |
-den....-si
Dos de cinco estudiantes admiten jugar videojuegos en vez de estudiar. |
-den yapılmışpreposición (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Esta ropa está hecha enteramente de materiales reciclables. |
tokat atmak, tokatlamak, sille atmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Wendy abofeteó a Carl cuando se enteró de que había estado poniéndole los cuernos. |
korkutucu, ürkütücü, dehşet verici
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El viaje a través de la jungla era escalofriante. Gezinin ormanda geçen kısmı dehşet vericiydi. |
İspanyolca öğrenelim
Artık de'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
de ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.