Fransızca içindeki parole ne anlama geliyor?
Fransızca'deki parole kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte parole'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki parole kelimesi söz, kelam, konuşma, konuşma yeteneği, (erkek) sözcü/temsilci, sözcü, tartışma grubu, sözünün eri, söz, şeref sözü, konuşma özgürlüğü, söz vermek, konuşma/söz söyleme hakkı olmak, sözünü tutmak, sözünden dönmek, bölmek, aman, aman tanrım, koro halinde/hep bir ağızdan söylenen şey, temsilci, yeniden doğrulama, söz vermek, sözünü kesmek, hakikat, gerçek, konuşmayı bölmek, söz hakkı vermek, savunucu, konuşma yapmak, sözü vermek, sözü bırakmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
parole kelimesinin anlamı
söznom féminin (promesse) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il lui donna sa parole qu'il arrangerait le problème avant vendredi. Sorunu Cuma gününe kadar çözeceğine dair söz verdi. |
kelamnom féminin (ilahi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tu peux lire la parole de Dieu dans la bible. |
konuşma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dans une démocratie, la liberté de parole est une nécessité. Konuşma özgürlüğü demokrasilerin vazgeçilmez bir parçasıdır. |
konuşma yeteneğinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La parole est l'une des choses qui sépare les humains des animaux. |
(erkek) sözcü/temsilcinom masculin invariable (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un porte-parole du gouvernement doit s'exprimer plus tard dans la journée. |
sözcünom masculin et féminin (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Depuis quand es-tu porte-parole pour le Parti républicain ? |
tartışma grubu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le groupe de discussion s'est réuni pour trouver des solutions au problème. |
sözünün erinom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai travaillé avec lui et je sais que c'est un homme de parole. |
söz, şeref sözünom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cette voiture est en parfait état : je vous en donne ma parole. |
konuşma özgürlüğünom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La liberté d'expression est l'une des libertés fondamentales d'une vraie démocratie. |
söz vermeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il sera là ! Il a donné sa parole ! |
konuşma/söz söyleme hakkı olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le président l'a laissé prendre la parole 10 minutes. |
sözünü tutmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il ne tient jamais parole. Il raconte toujours mes secrets. // Un bon ami, c'est celui qui sait tenir parole. |
sözünden dönmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu avais promis de m'aider mais tu n'as pas honoré ta parole. |
bölmek(konuşmayı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Arrête d'interrompre les autres. Ton tour viendra pour parler. |
aman, aman tanrıminterjection (soutenu, un peu vieilli) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Ma parole, ce bonbon est aigre ! // Ma parole, quelle belle femme ! |
koro halinde/hep bir ağızdan söylenen şeynom féminin (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) "Non !" a été la parole religieuse prononcée par le public à propos des nouveaux impôts. |
temsilcinom masculin invariable (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il est tout à coup devenu un porte-parole des travailleurs pauvres. |
yeniden doğrulama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai besoin de garantie que cela n'arrivera plus jamais. |
söz vermek
Rachel m'a donné sa parole qu'elle me prêterait l'argent. |
sözünü kesmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle m'a coupé la parole alors que je parlais. Ne me coupe pas la parole quand je parle. |
hakikat, gerçek(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ne prends pas tout ce qu'il dit pour parole d'évangile : lui aussi peut se tromper. |
konuşmayı bölmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce garçon a la mauvaise habitude de me couper la parole à chaque fois que je parle au jardinier. |
söz hakkı vermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le président donne (or: accorde) la parole au délégué. |
savunucu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle est avocate bénévole auprès des femmes et des enfants maltraités. |
konuşma yapmaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le président est le prochain à prendre la parole. |
sözü vermek, sözü bırakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je cède la parole à l'honorable sénateur du Colorado. |
Fransızca öğrenelim
Artık parole'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
parole ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.