Fransızca içindeki preuve ne anlama geliyor?
Fransızca'deki preuve kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte preuve'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki preuve kelimesi delil, kanıt, ispat, kanıt, imtihan, sınav, kanıt, delil, delil, kanıt, delil, kanıtlama, ispatlama, sembol, simge, işaret, göstermek, sergilemek, cinsel ilişki, sevişme, göstermek, anlayışlı, halden anlayan, (ilişkilerde) ince, nazik/dikkatli, kanıtlama zorunluluğu, ispat zorunluluğu, delil göstermek, kanıt göstermek, aslını bilmek, kanıtlamak, ispatlamak, düşüncesiz, duyarsız, kanıt, delil, kanıt gösterme zorunluluğu, dikkatli konuşmak, kullanmak, ayırım yapmak, ayırımcılık yapmak, ayrımcılık yapmak, kayırmak, itaatkar, suçlayıcı kanıt, göstermek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
preuve kelimesinin anlamı
delil, kanıtnom féminin (Droit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il tenait un revolver encore chaud entre les mains, ça me suffit comme preuve. Elindeki silahın dumanı hâlâ tütüyordu ve ihtiyacım olan tek delil de bu. |
ispat, kanıtnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sa façon de danser était la preuve qu'il n'avait aucun sens du rythme. Yaptığı dans kesinlikle ritim duygusu olmadığının bir kanıtı (or: ispatı). |
imtihan, sınavnom féminin (tester : figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Faire preuve de courage, c'est affronter nos pires phobies. |
kanıt, delilnom féminin (surtout au pluriel) (hukuk) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les tests ADN ne pouvaient être reçus comme preuve. |
delil, kanıt
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Notre prospérité est une preuve de la valeur du travail acharné et de l'économie. |
delilnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'honnêteté du jeune homme à signaler l'erreur a été prise comme une preuve de son bon caractère. |
kanıtlama, ispatlamanom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sembol, simge, işaret
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La bague est un symbole d'amour. Yüzük aşkın bir sembolüdür (or: simgesidir). |
göstermek, sergilemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
cinsel ilişki, sevişme(gratification sexuelle) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il était de bonne humeur. Sa femme lui avait probablement donné du plaisir la nuit précédente. |
göstermek(de la résistance) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le criminel n'a opposé aucune résistance lorsque la police a mis la main sur lui. |
anlayışlı, halden anlayanlocution verbale (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Si tu te sens déprimé, tu devrais parler à Stuart : il a beaucoup d'empathie. |
(ilişkilerde) ince, nazik/dikkatli(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La société gère les réclamations des clients avec tact. |
kanıtlama zorunluluğu, ispat zorunluluğunom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
delil göstermek, kanıt göstermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si vous pouvez fournir des preuves de votre innocence, les poursuites seront abandonnées. |
aslını bilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kanıtlamak, ispatlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les lettres personnelles de l'Impératrice ont montré sa réticence à régner. |
düşüncesiz, duyarsızlocution adjectivale (konuşma, davranış) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dans un sermon, on entend rarement de telles remarques qui ne font preuve d'aucun égard (or: qui manquent d'égards). |
kanıt, delilnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Leurs bonnes manières sont une preuve de leur bonne éducation. |
kanıt gösterme zorunluluğunom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dikkatli konuşmak(figuré) (bir şey hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Plus la peine de tourner autour du pot : le patron a débarqué et l'a fichu à la porte. |
kullanmak(des connaissances,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Audrey applique (or: a mis en application) la même méthode que la dernière fois. |
ayırım yapmak, ayırımcılık yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cette université ne fait pas de discrimination entre les sexes. |
ayrımcılık yapmak(birisine karşı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il est illégale de faire de la discrimination contre quelqu'un en raison de son âge. |
kayırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'arbitre semble faire de la discrimination en faveur de l'équipe locale. |
itaatkar
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quand le président décida de partir en guerre, le pays fit preuve de bonne volonté. |
suçlayıcı kanıtnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La drogue était une fausse preuve placée par la police. |
göstermeklocution verbale (de clémence,...) (merhamet, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a fait preuve d'une grande clémence en ne le faisant pas exécuter. |
Fransızca öğrenelim
Artık preuve'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
preuve ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.