İngilizce içindeki job ne anlama geliyor?

İngilizce'deki job kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte job'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki job kelimesi iş, istihdam, iş, görev, vazife, iş, vazife, sorumluluk, iş, iş, soygun, iş, komisyonculuk yapmak, taşerona vermek, taşerona yaptırmak, iyi iş, işe başvurmak, iş başvurusu yapmak, iş başvurusunda bulunmak, oral seks, hayallerdeki meslek, işe girmek, aferin, iyi ki, neyse ki, otuz bir, işinde kalmak, iş tanımı, iş fuarı, iş arama, iş arama, koleksiyon, iş piyasası, açık pozisyon, iş fırsatı, iş güvencesi, iş arayan kişi, iş ünvanı, ufak tefek iş, iş başında eğitim, işbaşı eğitimi, görev başı eğitimi, yarı zamanlı iş anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

job kelimesinin anlamı

iş, istihdam

noun (employment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I need to find a new job. // Debbie has to do two jobs to make ends meet.

noun (pieces of work) (proje, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
As a translator, I complete two or three jobs each week.

görev, vazife, iş

noun (task)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I have a little job for you, if you have five minutes.
Beş dakikan varsa, sana ufak bir iş vermek istiyorum.

vazife, sorumluluk, iş

noun (responsibility)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
When your father is away, it's your job to mind your little brother.
Baban yokken küçük kardeşinle ilgilenmek senin vazifendir.

noun (matter, state of affairs)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
It's a good job you brought your umbrella.

soygun

noun (slang (robbery)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He's doing time for that Credit Union job that went wrong.

noun as adjective (of a transaction)

We'll agree on a fair job rate.

komisyonculuk yapmak

transitive verb (buy in quantity and resell)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
He jobs stocks for a living.

taşerona vermek, taşerona yaptırmak

transitive verb (subcontract) (işi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We could always job the project to someone else.

iyi iş

noun (task that is performed well)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Congratulations on a job well done!

işe başvurmak, iş başvurusu yapmak, iş başvurusunda bulunmak

verbal expression (reply to employment advertisement)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
My only task for today is to apply for a job.

oral seks

noun (vulgar, slang (oral sex on a male)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Jonny asked his girlfriend to give him a blow job.

hayallerdeki meslek

noun (informal (desired or ideal occupation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My old job was a nightmare but this one's truly a dream job.

işe girmek

verbal expression (informal (find employment)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I need to get a job that pays well.

aferin

interjection (informal (expressing admiration)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
That's an awesome painting. Good job!

iyi ki, neyse ki

interjection (UK, informal (it is fortunate)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Good job you remembered your umbrella!

otuz bir

noun (slang (masturbation of the penis) (argo)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I can't believe you gave him a hand job in his car!

işinde kalmak

verbal expression (remain in employment)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
After years of unemployment, John managed to hold down a job at the post office. I can never seem to hold down a job.

iş tanımı

noun (outline of a role's responsibilities)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I hate firing employees, but it's in my job description.

iş fuarı

noun (recruitment event)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You don't have to be unemployed to attend a job fair.

iş arama

noun (searching for employment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

iş arama

adjective (related to job hunting)

koleksiyon

noun (articles bought together) (beraber satın alınan şeyler)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
They bought a job lot for a very good price.

iş piyasası

noun (employment available)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Our training courses should match the needs of the job market. The job market's weak right now, with very few positions available even for qualified workers.

açık pozisyon

noun (employment vacancy) (iş)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

iş fırsatı

noun (employment vacancy)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

iş güvencesi

noun (chances of staying in employment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In the current economy, job security is a major concern of many employees.

iş arayan kişi

noun (person looking for employment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

iş ünvanı

noun (name of a professional role)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Her job title was "Manager of Human Resources".

ufak tefek iş

noun (usually plural (small manual task)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I wish we could find a handyman for odd jobs. During this recession, I know people who get by working odd jobs.

iş başında eğitim, işbaşı eğitimi, görev başı eğitimi

noun (apprenticeship, learning by doing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I never took actual programming courses, but I had a lot of on-the-job training. Experience is not required; the company provides on-the-job training.

yarı zamanlı iş

noun (work: not full time)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
When I was a student I had a part-time job working in a pub.

İngilizce öğrenelim

Artık job'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

job ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.