İtalyan içindeki forte ne anlama geliyor?
İtalyan'deki forte kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte forte'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki forte kelimesi güçlü, kuvvetli, şiddetli, güçlü, kuvvetli, dinç, (koku, vb.) keskin, ağır, kesif, sağlıklı, sıhhatli, ikna edici, güçlü, kararlı, kuvvetli, yetenekli, koyu, sert, güçlü, sert, kuvvetli, güçlü, kuvvetli, kale, hisar, güçlü taraf, güçlü olunan nokta, ağır, şiddetli, yoğun, forte, kuvvetle, işitilebilecek şekilde, forte, forte, anlam yüklü, mana yüklü, belirgin, alkollü, güçlü, kuvvetli, dirençli, dayanıklı, güçlü kuvvetli, dirençli, (tat) keskin, yüksek sesle, güçlü, etkili, nüfuzlu, sertçe, şiddetli, güçlü, etkili, ateşli, hararetli, keskin, sert, (yiyecek, şarap, vb.) keskin, keskin bir tadı olan, tiz, dirençli, kuvvetli, sağlam, şiddetli, sert, keskin, sert, derin, kuvvetli, güçlü, şiddetli, sert, şiddetli, sert, gürültülü, güçlü, güçlü kuvvetli, canlı, enerjik, en iyi yaptığı iş, güçlü, kuvvetli, yoğun, keskin kokulu, güçlü, kuvvetli, kuvvetli, güçlü, yıkıcı, tahrip edici, çınlayan, sağlam, şiddetli, yoğun olarak, büyük kale, hisar, çok miktarda, bol, koyu, derinden hissedilen, içe işleyen, sert, tartışmacı, kişiden oluşan, kendini hazırlamak, şiddetli, yoğun, sıkıca sarılmak, güçlü duygu, heyecan, açık ve net, açık seçik, sesini yükselt, yüksek sesle konuş, çok haklısın, bence de öyle, esas etki/darbe, sarılma, kuçaklaşma, keskin tat, yoğun talep/istek, etkileyici şey, çatlayacakmış gibi/çok şiddetli baş ağrısı, en can alıcı kısım, kuvvetli etkisi olmak, güçlü tesiri olmak, (birisine/birşeye) sokulmak/sarılmak, sesini yükseltmek, yüksek sesle konuşmak, sesini yükseltmek, şiddetli yağmak, bağırmak, bağırarak birisinin sesini bastırmak, gelişen/iyi giden anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
forte kelimesinin anlamı
güçlü, kuvvetliaggettivo (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şiddetliaggettivo (grammatica) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In tedesco i nomi forti non prendono la -n. |
güçlü, kuvvetli, dinçaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Arnold è un uomo forte. Ahmet çok kuvvetli bir adamdır. |
(koku, vb.) keskin, ağır, kesifaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questa pietanza ha un odore forte. O yemeğin çok ağır bir kokusu var. |
sağlıklı, sıhhatliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ho un forte sistema immunitario. |
ikna edici, güçlüaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Hai un argomento forte. |
kararlıaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kim ha una volontà forte. |
kuvvetliaggettivo (grammatica) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) 'Swim' è un verbo forte. |
yetenekliaggettivo (sport) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lance è un difensore forte. |
koyuaggettivo (accento) (aksan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il tassista ha un accento forte. |
sertaggettivo (söz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questo film contiene un linguaggio forte. |
güçlüaggettivo (benzerlik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sarah ha una forte somiglianza con suo cugino. |
sertaggettivo (alcolici) (içki) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questo è un cocktail forte. |
kuvvetliaggettivo (gözlük, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Hai degli occhiali forti. |
güçlü, kuvvetliaggettivo (zeka) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lily possiede una profonda intelligenza. |
kale, hisarsostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'era un vecchio forte di legno accanto al fiume. |
güçlü taraf, güçlü olunan nokta(punto forte) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Essere sensibile nei confronti dei suoi affittuari non è proprio il suo forte. |
ağır, şiddetli, yoğunaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È stata una pioggia forte, quella di ieri sera. Dün gece yağan yağmur çok şiddetliydi. |
forte, kuvvetleavverbio (musica) (müzik) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il passaggio dapprima è cantato piano e poi forte. |
işitilebilecek şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
forteaggettivo (musica) (müzik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
fortesostantivo maschile (musica) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
anlam yüklü, mana yüklüaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il quadro trasmette un forte senso di tristezza. |
belirginaggettivo (aksan, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lo straniero aveva un forte accento. |
alkollü(alcolici) (içecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) "Ho bisogno di un drink forte," disse Daphne quando si rese conto di aver vinto alla lotteria. |
güçlü, kuvvetliaggettivo (valuta) (para birimi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dirençliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Paul ha perso il lavoro, sua moglie lo ha lasciato e la banca si è ripresa la casa ma lui continua ad andare avanti: è molto forte. |
dayanıklı, güçlü kuvvetli, dirençliaggettivo (persona) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ian è una persona molto forte e credo che possa viaggiare zaino in spalla senza alcun problema. |
(tat) keskin
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yüksek sesle(ad alto volume) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ma devi ascoltare questa musica tremenda così forte? |
güçlü, etkili, nüfuzluaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La direttrice è una donna forte. Müdür, çok nüfuzlu bir kadın. |
sertçeavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il vento era così forte che riuscivo a malapena a stare in piedi. |
şiddetliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli ha dato un colpo forte alla testa. |
güçlü, etkiliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il film trasmetteva un messaggio forte. Film güçlü (or: etkili) bir mesaj taşıyordu. |
ateşli, hararetliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il suo veemente respingimento di ogni accusa ha finito per insospettire tutti. |
keskin, sertaggettivo (rüzgar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La brezza improvvisa fu violenta e li lasciò senza fiato. |
(yiyecek, şarap, vb.) keskin, keskin bir tadı olanaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È un vino rosso forte, pieno di sapori intensi. |
tizaggettivo (ses) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il forte grido di Samantha era stato sentito fino nella strada accanto. |
dirençliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kuvvetliaggettivo (accento) (aksan, şive, vb. mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tim veniva dallo Yorkshire e parlava con un forte accento. |
sağlamaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şiddetliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Prendi questi analgesici se il dolore diventa troppo forte. |
sert(alcolici) (alkollü içki, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Beve solo liquori forti, la birra mai. |
keskinaggettivo (tat) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questo formaggio è troppo forte. Ne preferisco uno più dolce. |
sertaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ha dato un forte sculaccione al bambino. |
derinaggettivo (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ha un forte interesse per la politica. |
kuvvetli, güçlüaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Aveva un forte appetito quindi ordinò due bistecche. |
şiddetli, sertaggettivo (rüzgar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Fuori soffiava un vento teso che scuoteva i rami degli alberi. |
şiddetliaggettivo (emozione) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sarah provò un forte orgoglio quando il figlio fu premiato per il suo coraggio. |
sertaggettivo (rüzgar, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Era una giornata fredda e soffiava un vento inclemente. |
gürültülü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
güçlü, güçlü kuvvetli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Erika è molto robusta: ha fatto il trasloco senza alcun aiuto. |
canlı, enerjik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Esercizi vigorosi potrebbero aiutare a ridurre il rischio di contrarre l'influenza. |
en iyi yaptığı iş(birisinin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Fare torte è la specialità di Dan. |
güçlü, kuvvetliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli squali hanno potenti fauci. Köpek balıklarının kuvvetli çeneleri vardır. |
yoğunaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli atleti hanno dovuto giocare nel caldo intenso e una persona è finita all'ospedale. |
keskin kokuluaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Non mangerei mai una cosa con un odore così pungente. |
güçlü, kuvvetli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kuvvetli, güçlüaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il composto era troppo potente per essere usato sull'uomo. |
yıkıcı, tahrip edici(vuruş, darbe, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un pugno tremendo l'ha fatto volare per la stanza. |
çınlayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dopo l'esibizione, una fragorosa esultanza riecheggiò nella stanza. |
sağlam
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questi sacchetti di plastica resistenti non si strappano né lacerano con facilità. |
şiddetli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yoğun olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
büyük kale, hisar
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La fortezza era sorvegliata pesantemente e non c'era alcun modo di entrare senza essere visti. |
çok miktarda, bol
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
koyuaggettivo (renk) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le pareti erano dipinte con colori accesi e vivaci. |
derinden hissedilen, içe işleyenaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La poesia è ispirata dal suo profondo amore per il padre. |
sertaggettivo (idea, argomento) (fikir, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'idea forte della rivoluzione si diffuse nel paese. |
tartışmacı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Diventa risoluto quando parla di politica. |
kişiden oluşan(figurato: quantità) (çok sayıda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La folla era forte di 1000 persone. |
kendini hazırlamak(kötü bir olaya, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
şiddetli, yoğun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'intensa battaglia continuò fino a notte fonda. |
sıkıca sarılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tim ha abbracciato forte la sua ragazza prima di andare via. |
güçlü duygu, heyecan
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il tema della caccia alla volpe provoca un impeto in molte persone. |
açık ve net, açık seçikavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ti sento forte e chiaro, faremo il progetto come vuoi tu. |
sesini yükselt, yüksek sesle konuşinteriezione (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Parla più forte! Nessuno riesce a sentirti! |
çok haklısın, bence de öyleinteriezione (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) "Questo nuovo gadget è semplicemente geniale!" "Puoi dirlo forte!" |
esas etki/darbesostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'impatto più forte della tempesta sarà sulle case lungo la costa. |
sarılma, kuçaklaşmasostantivo maschile (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Li ho trovati che si scambiavano un abbraccio forte dietro allo stadio. |
keskin tatsostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Questa caramella ha un sapore forte; è aspra ma deliziosa! |
yoğun talep/isteksostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'è una forte domanda per le utilitarie, signore. |
etkileyici şeysostantivo femminile (colloquiale) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Questo nuovo tablet è davvero roba forte. |
çatlayacakmış gibi/çok şiddetli baş ağrısı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Potresti spegnere la musica? Mi sta facendo venire un mal di testa insopportabile. |
en can alıcı kısımsostantivo maschile (figurato: cibo) (yemek) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il piatto principale era delizioso, ma il pezzo forte è stato il dolce. |
kuvvetli etkisi olmak, güçlü tesiri olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I colori luminosi hanno un forte effetto sull'umore. |
(birisine/birşeye) sokulmak/sarılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La piccola Bess si accoccola al suo orsetto preferito quando fa il pisolino. |
sesini yükseltmek, yüksek sesle konuşmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Per favore parla più forte, non ti riesco a sentire! |
sesini yükseltmekverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
şiddetli yağmak(figurato) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bağırmak, bağırarak birisinin sesini bastırmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jennifer ha provato a parlare all'assemblea ma i delegati le hanno parlato sopra. |
gelişen/iyi giden(attività) (iş, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Suzanne aveva trasformato il suo amore per il cibo in un'impresa di catering in rapida crescita. |
İtalyan öğrenelim
Artık forte'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
forte ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.